Budist yönetim tarafından güvenlik gerekçesiyle etrafı çitlerle çevrilerek giriş çıkışa kapatılan köylerdeki halkın bölge dışına çıkması ve en yakındaki köylere dahi gitmesi yasak. Adeta açık cezaevine dönüşen bölgede insanlar, ömürlerini çoğunlukla köylerinden başka bir yer görmeden geçiriyor.
Şehir merkezine gitmeleri ve ana caddelere bile çıkmaları yasaklanan Arakanlı Müslümanların herhangi bir can güvenliği de bulunmuyor.
Sıradan bir Myanmar vatandaşının bir Arakanlı Müslümanı öldürmesi cezai yaptırıma konu edilmezken, Arakanlıların işlediği en ufak suçun bile cezası çoğu zaman idam olabiliyor.
Budist yönetimin 1982 yılında çıkardığı kanunla vatandaşlık haklarını kaybeden Arakanlı Müslümanlar, vatansız sayılıyor.
Kimlikleri olmadığı için yok sayılan ve görmezden gelinen bu insanlar, eğitim ve sağlık gibi en temel insani ihtiyaçlardan dahi mahrum bırakılıyor.
Bölgede elektrik, su ve kanalizasyon gibi temel altyapı hizmetleri dahil modern şehirciliğin gereği olan hizmetler budist yönetim tarafından bilinçli olarak sağlanmıyor.
Evleri Budist çeteler tarafından yakılan Müslümanların yeni ev yapmalarına da izin verilmiyor.
Kanalizasyon sistemi olmadığı için tuvalet atıklarının sokaklara döküldüğü ve yolların aşırı kirli olduğu bölgede, temiz içme sularına erişim konusunda da büyük zorluk çekiliyor. Bu nedenle tifo, dizanteri, sarılık, kolera başta olmak üzere pek çok salgın hastalık tehlikesi de bölgede kol geziyor.
Köylüler, özellikle de çocukların çok sık hasta olduğunu ifade ederek, sağlık hizmeti alamamaktan yakınıyor.
Muson ikliminin yaşandığı bölgede sık sık şiddetli yağışların olması da hayatı olumsuz yönde etkiliyor.
Manubin köyünde yaşayan 75 yaşındaki Abdullah Hassan, en son 1982 yılında kendisine verilen kimlik belgesini göstererek, 35 yıldır kimliksiz yaşadıklarını ifade etti.
Asırlardır çektikleri acıların artık son bulmasını istediklerini anlatan Hassan, Bangladeş başta olmak üzere İslam dünyasının Arakan'da yaşanan drama yeterince tepki vermemesini eleştirdi, Türkiye'nin verdiği desteğe ise teşekkür etti.
Köyün diğer büyüklerinden Memoye Adil de sık sık askerlerin ve çevredeki aşırı dinci Budistlerin saldırılarına uğradıklarını anlatarak can güvenliklerinin tehdit altında olduğunu anlattı.
Bu arada, asıl çatışmaların olduğu Bangladeş sınırındaki alana ise askeri bölge ilan edildiği için girilemiyor. Ulaşımın da zor olduğu alana denizden sandalla 2,5 saat, ardından kara yolu ile 3 saat yolculuk yapılarak ulaşılabiliyor.
Bangladeş sınırını aşan Müslümanların durumunun iyi olduğu, sınırda bulunanların ise hala şiddette maruz kaldığı belirtiliyor.