Myanmar ordusunun 25 Ağustos'tan bu yana yürüttüğü saldırılarda yaşam mücadelesi veren Arakanlı Müslümanlar, İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy'un "Örümcek bağlamış, tütmez ocaklar; yanmış ormanlar. Ekinsiz tarlalar; ot basmış evler; küflü harmanlar. Bükülmüş beller; incelmiş boyunlar; kaynamaz kanlar. Düşünmez başlar; aldırmaz yürekler; paslı vicdanlar" dizelerindeki hayatı sürdürmeye mecbur bırakıldı.
Yakılan köylerinden dağlara kaçan binlerce Arakanlı, günlerce yol yürüyerek, yokluklarla dolu olduğunu bilse de Bangladeş'e sığınmaya devam ediyor.
Myanmar güvenlik güçlerinin ve Budist milliyetçilerin saldırıları sürerken, Bangladeş sınırını geçen Arakanlı sayısı 200 bini aştı.
PİRİNÇ TARLALARINDA YAŞAM MÜCADELESİ
Yol kenarlarında ve pirinç tarlalarıyla dolu arazilerde yaşam mücadelesi veren Arakanlı Müslümanlar, geleceğe dair umut beslemekten çok uzak.
Bambu ağaçlarından ve yardım kuruluşlarından alabildikleri brandalarla ne kadar kalacaklarını kendilerinin de bilemediği derme çatma barakalar inşa eden mülteciler, hiçbir sağlık hizmetinin bulunmadığı sahada salgın hastalık tehdidiyle karşı karşıya.
Her yaştan Arakanlı mülteci günün 24 saati yol kenarında kendilerine uzanacak yardım elini beklerken, henüz oyun yaşında olan çocuklar da boylarının 4-5 katı uzunluğundaki bambu ağaçlarını ailelerine taşımaya çalışıyor.
Söz konusu coğrafyada çocuk olmanın zorlukları malumken, mülteci kampı ve etrafında sırtı boş çocuk görmek neredeyse imkansız. Küçük kardeşler, kendilerinden sadece birkaç yaş büyük ağabey ve ablalarının sırtında kendilerine ne olduğunu ve neden burada olduklarını anlamaya çalışıyor.
"GERİ DÖNEBİLECEĞİMİZİ ZANNETMİYORUM"
Geçen her taşıta umutla bakan ve açılan her araç kapısından "Bu sefer bize mi?" diyerek yardım bekleyen mültecilerin birçoğu "Artık evimize dönemeyeceğiz." diyor.
Toprağından ayrılarak 10 gün önce Bangladeş'e sığınan 60 yaşındaki Lala Hatun, "Bize çok zulmettiler. Buraya sığındık ama burada hiçbir şey yok. Hala sokaklarda yatıyoruz. Benim eşimi de kızımın eşini de öldürdüler. İkisini de Myanmar askerleri öldürdü. Yokluklar içerisindeyiz. Çok aciz kaldık. Az da olsa bir yemek dahi pişirecek imkanımız yok. Üzerimizi örtecek bir bez parçası dahi bulamadık. Şu an geldiğimiz yerde büyük bir zulüm var. Bir gün güvenlik sağlanırsa geri dönmek istiyorum." dedi.
Bir gün önce Myanmar ve Bangladeş arasındaki nehri geçerek mülteci kampına sığınan 35 yaşındaki Abdullah Şükür ise "Myanmar askerleri köyümü ve evimi yaktı. Bize ateş açtılar. Çok korkuyoruz. Bize yapılanlar barbarca operasyonlardı. Nehri geçerek buraya sığındım. 9 kişilik bir aileyiz." diye konuştu.
Myanmar askerleri tarafından köyü yakılan diğer mülteci 40 yaşındaki Reşid Ahmed de "Myanmar askerleri kadınlarımıza ve kızlarımıza tecavüz etmeye çalışıyor. Sonrasında onları öldürüyorlar. Askerler köylerimizi işgal ediyor. Kaçanları da öldürmek istiyorlar. Köyümden çıktım ve 3 gün boyunca yürüdüm. Bir daha geri dönebileceğimizi zannetmiyorum." ifadelerini kullandı.