Evlerinin Budistler tarafından yakıldığını ve akrabalarından birçok insanın da hayatını kaybettiğini anlatan Muhammed Ali ve Zübeyr Ali kardeşler annelerini omuzlarına aldıkları bir sopaya bağladıkları bir sepetin içinde taşıyarak kaçırdılar.
Annelerinin hasta olmasına rağmen yanlarına sadece ona yetecek kadar yiyecek alarak yola çıktıklarını dile getiren iki kardeş defalarca annelerinin kendilerine "Evlatlarım sizlerin beni bırakın gidin, bundan sonra yaşamanın bir anlamı yok benim için. Siz gidin canınızı kurtarın." dediğini, söyledi. Yaşlı annenin ise konuşmaya bile takatı kalamazken, kurtulduğu için Allah'a şükrederek oğullarına dua ediyordu.
Myammar'dan kaçan diğerleri gibi yalın ayak kampa ulaşan kardeşler, evleri yakılırken sadece annelerini dışarıya çıkabilmişler ve ardından zorlu yolculukları başlamış. Günlerce ormanın içerisinde yürüyen kardeşler Myanmar'ın Bakdhuna bölgesine kadar gelebilmişler. Ancak Myanmar askerlerinin yollara mayınlar döşediğini söyleyen kardeşler, mayın döşenmemiş bölgelerden kılavuzlar aracılığıyla nehrin karşı kıyısı Bengladeş'in Shehpori kasabasına geçmeyi başarmış.
İki genç ve yaşlı anne sepette geçen yolculuğunun ardından tüm Myanmar'dan kaçarak gelenler gibi herhangi bir kampa yerleşecek ve şayet bir çadıra sahip olurlarsa kendilerini şanslı sayacaklar.
Bu zorlu yolculuk boyunca yaklaşık 3 bin kişi yollarda hayatını kaybetti, ya da Myanmar ordusu askerleri, Budistler tarafından öldürüldü.