Türkiye bugün bir kez daha Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin'i ağırlıyor. Bu ziyaret Eylül 2017'den bugüne kadar Rus liderin Türkiye'ye yaptığı dördüncü ziyaret. Bunun dışında, yıl içinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Rusya'yı ziyaret ettiği gibi, iki lider farklı platformlarda da bir araya geldi. Yine dışişleri bakanlarının devamlı ikili görüşmeler gerçekleştiğini göz önünde bulundurduğumuzda, özellikle diplomatik açıdan bakıldığında, Türk-Rus münasebetlerinin zirvede olduğunu söylemek mümkün.
Bunun birkaç önemli nedeni var. En başta, uçak krizinin ikili münasebetlere verdiği zararın ve bıraktığı olumsuz izlenimin tamamen ortadan kaldırılması için taraflar çaba sarf ediyorlar. Diğer taraftan, özellikle enerji alanında başlatılan projelerin hayata geçirilmesi konusunda gittikçe daha fazla mesafe kat ediliyor ve bu da en üst seviyede görüşmelerin gerçekleştirilmesini gerektiriyor. Her iki ülke açısından önem arz eden bölgedeki gelişmeler de bu görüşmelerin sayısını artırıyor.
Vladimir Putin'in bugünkü ziyaretinin en önemli amacı, şüphesiz TürkAkım doğalgaz boru hattının denizden geçen kısmının inşasının tamamlanması nedeniyle yapılacak tören. Bu proje hem iki ülkenin hem de bizzat Erdoğan ile Putin'in büyük önem verdiği bir proje. TürkAkım her biri yılda 15,7 milyar metreküp gaz sevkiyatı gerçekleştirecek iki ayrı hattan oluşuyor. İlk hattan aktarılacak gazın Türkiye'nin ihtiyaçları için kullanması planlanırken, ikinci hat Güney Avrupa ülkelerine kadar uzatılacak. İlk sevkiyatın 2019 yılında gerçekleştirilmesi bekleniyor. Projenin Rusya açısından önemi, Moskova'nın Rus gazını Avrupa pazarına taşıma konusunda Ukrayna'ya olan bağımlılığından kurtulması ve aynı zamanda ABD'nin baskısına rağmen Avrupa ülkelerinin Rus gazına olan bağımlılığının devam ettirilmesi. Özellikle Kuzey Akım'da (ABD'nin söz konusu baskısı dolayısıyla) yaşanan sıkıntılar ve genel olarak Batı'nın Rusya'ya uyguladığı ambargo da TürkAkım'ın Rusya açısından önemini artırıyor.
Bu proje Türkiye açısından da önemli. En başta, Türkiye'nin doğalgaz ihtiyacı her sene artıyor. Alternatif enerji ve alternatif tedarikçi arayışına rağmen, Rus gazı Türkiye'nin gaz ithalatında önemli bir paya sahip olmaya devam ediyor. İran'a karşı her geçen gün artırılarak uygulanan ambargo ise bu önemi daha da yükseltiyor. Her ne kadar İran'a uygulanan ambargoda Türkiye'ye geçici muafiyet tanınsa da, bu proje, şüphesiz Ankara'nın İran ile ilgili ABD'den gelebilecek herhangi bir baskı konusunda da elini güçlendirecektir.
Rusya ile Ukrayna arasındaki sorunun devam etmesi, hatta giderek daha farklı boyutlara taşınması dolayısıyla, bu projenin hayata geçirilmesi, yalnızca Rusya ile Türkiye açısından değil, Avrupa ülkeleri açısından da büyük önem arz ediyor. İşin ilginç tarafı, başlangıçta neredeyse hiçbir Avrupa ülkesi bu projenin hayata geçebileceğine inanmıyor ve (özellikle de ABD baskısı dolayısıyla) bu projeye katılmaya yanaşmıyorlardı. Ancak Türk Akım'ın inşasında sona gelindikçe ve buna paralel olarak Rusya'nın Batı Boru Hattı'ndan (Ukrayna'dan geçen hat) vazgeçme ihtimali arttıkça, Avrupa ülkelerinin Türk Akım'a yönelik ilgileri de artıyor. Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan ve İtalya Türk Akım'ın ikinci hattının kendi topraklarından geçmesini istiyorlar. Hâlbuki adı geçen bütün bu ülkeler Türk Akım öncesinde gündemde olan Güney Akım'dan çekilmiş ve Rusya bu konuda Türkiye ile iş birliğine gitmeye karar vermişti.
Genel olarak enerji alanı, Rusya ile Türkiye'nin birbirine en fazla güvendiği alanların başında geliyor. Rusya 1987 yılından itibaren Türkiye'ye gaz ihraç ederek ve "sıkıntılı dönemlerde" bile hiçbir zaman kesintiye gitmeyerek güvenilir bir tedarikçi olduğunu ispatlarken, Türkiye de Güney Akım konusunda Avrupa ülkelerinin Rusya'ya sırtlarını döndükleri bir ortamda Rusya'nın yanında yer aldı. ABD'nin çok yönlü baskısının olduğu, Avrupa ülkelerinin yeni boru hatları konusunda Rusya ile işbirliğinden vazgeçtiği bir ortamda TürkAkım'ın hayata geçmesi, Türk-Rus işbirliğinin gücünü göstermesi açısından önemli bir proje olarak karşımıza çıkıyor. Söz konusu ziyaretten ve enerji alanında geliştirilen işbirliğinden, Ankara başka konularda da istifade edecektir. Ankara örneğin, Rus enerji devi Gazprom'dan fiyat indirimi, Kremlin'den ise vize uygulamasını kaldırmasını isteyebilir.
Enerji meselelerinin görüşüleceği ziyaret sırasında gündemde olacak konulardan biri de şüphesiz Akkuyu Nükleer Santrali'nin inşa süreci olacaktır. Zira bu proje de aynen TürkAkım gibi, her iki tarafın da üzerinde durduğu konuların başında geliyor. Ancak buna rağmen Akkuyu'da istenilen sonuç bir türlü elde edilemedi. TürkAkım projesinde sona yaklaşılırken, artık iki lider Akkuyu ile de daha yakından ilgileneceklerdir. Yine tarafların birkaç yıldır dillendirdikleri 100 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşma sürecinin de yavaş geliştiğini belirtmekte fayda var.
İki ülke arasında diplomasi ve enerji alanlarının yanı sıra gelişen işbirliği alanlarından biri de şüphesiz turizmdir. 2018 yılının 10 ayında Türkiye'yi 6 milyondan fazla Rus turist ziyaret etti. Bu rakam, uçak krizinden önceki döneme ait rakamın iki katıdır. 2019'un Türkiye'de "Rus kültür yılı" ilan edilmesi, Rus vatandaşlarının bir kısmının son yıllarda milliyetçilik hislerinden dolayı tatil yeri olarak seçtikleri Kırım'ın gittikçe pahalılaşması, önümüzdeki yıllarda Türkiye'ye gelen Rus turist sayısının 10 milyona çıkmasını sağlayacaktır.
Gündeme gelecek konuların başında Suriye'deki iç savaş da yer alıyor. Bilindiği gibi Moskova ile Ankara Suriye'de iç savaşın sona erdirilmesi ve istikrarın sağlanması konusunda en fazla çaba sarf eden taraflar. Zira Suriye'de barışın tesisi ve toprak bütünlüğünün korunması her iki ülkenin de ortak çıkarlarına uygun. Bundan dolayıdır ki Moskova ve Ankara'nın Suriye sorununa yaklaşımları ve dayanakları farklı olsa da, taraflar yakın işbirliği içinde bulunuyorlar. Yine bu husus, her iki ülkenin bölgedeki prestijini arttırdığı gibi, Türk-Rus işbirliğinin de gücünü ortaya koyuyor. Rusya ile Türkiye için Suriye sorunu, ayrıca "diğer sorunlu bölgelerde de işbirliği geliştirebileceklerinin" önemli bir örneğini ve garantisini oluşturuyor.
S-400 ALIMI TAMAMLANACAK MI?
Tüm bu konular ikili münasebetler açısından ön plana çıksa da, son dönemde uluslararası kamuoyunun bu ilişkilerde en fazla merak ettiği konu, şüphesiz S-400 alımının tamamlanıp tamamlanmayacağıdır. Zira bu mesele Türk-Rus münasebetlerini yeni bir boyuta taşıyacağı gibi, Türkiye'nin ABD ile ilişkilerini de etkileyecek, hatta bölgesel dengeleri değiştirebilecektir. Ancak bu tür teknolojilerin teslimatı gerçekleştirilmeden, bunların tamamlanıp tamamlanmayacağını söylemek mümkün değildir. S-400 konusunda her iki ülkenin yetkilileri avansın ödendiğini, Türkiye için S-400 üretimine başlandığını, hatta teslimatın (planlandığı gibi 2020'de değil) 2019'da yapılacağını dile getiriyorlar. Fakat Kaşıkçı vakası ve buna bağlı olarak Suudi Arabistan'ın gündeminden S-400'leri kesin olarak çıkartması, teslimatlar gerçekleştirilmeden bu konuda her şeyin yaşanabileceğini ve bu sürecin yalnızca iki ülkeye bağlı olmadığını bize gösterdi. Bundan dolayı, konuyla ilgili merakın en az bir yıl daha devam edeceği kesindir. Fakat aynı zamanda bu tür olaylar, Ankara ile Moskova arasını açmak üzere her an türlü provokasyonların denenebileceğini de gösteriyor. Yakın geçmişte bu münasebetler bu tür sınavlar vermiştir. İşte bu tür sınavlardan başarılı bir şekilde geçme konusunda, en üst seviyelerde gerçekleştirilen görüşmeler ve ziyaretler büyük rol oynamaktadır. Vladimir Putin'in Türkiye ziyareti işte bu açıdan da önemlidir.
[Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesidir]