Telif, İlk ve Orta Çağ döneminde kadar eskiye dayanıyor. O dönemlerde fikir ürünlerinin korunmasına ilişkin olarak, "Bir şeyin aslına sahip olan kimse, onun teferruatına da sahip olur." ilkesi benimsenmiş. Eseri üretenin, iktisaden veya manevi yönden korunmasına gerek duyulmamış.
İMTİYAZLAR DÖNEMİ
Fikri haklara ilişkin ilk düzenlemeler, matbaanın icadıyla başlar. Bu nedenle, matbaanın icadı, fikri hakların gelişimi açısından bir dönüm noktası olarak kabul edilir.
Matbaanın icadıyla birlikte, eserler, sayısız olarak çoğaltılmaya başlamış, bu yolla kazanç elde eden müteşebbis bir sınıf doğmuş ve bunun sonucu olarak da fikri haklar alanında hukuki koruma ihtiyacı doğmuştur.
İLK KANUN İNGİLTERE'DEN ÇIKTI
Fikri haklar alanındaki ilk düzenlemeler, idari otoritelerin emirleri ile verilen basım imtiyazları şeklinde ortaya çıkmış ancak imtiyazlar giderek yayınevi mülkiyeti denilen ve eser sahibinin hakkını bertaraf eden bir aşamaya ulaşmıştır.
Eser sahiplerini koruyan ilk kanun, İngiliz Parlamentosu tarafından 1709'da kabul edilen "Kraliçe Anne Kanunu" (The Statute of Anne) adını taşıyan kanundur.
TÜRKİYE'DE TELİF HAKLARI
İlk Türk matbaasının 1727'de kurulmuş olması nedeniyle telif hakları alanında Batıdaki gelişmeler yaklaşık 300 yıl gecikme ile takip edilebildi. Ülkemizde, Osmanlı döneminde telif hakkıyla ilgili ilk hukuki düzenleme 1857 tarihli Telif Nizamnamesidir.
Bu Nizamnameye göre, eseri basanın basılan nüshalar tükeninceye kadar, eser üzerinde zilyetliği bulunmaktaydı. Yazara da hayat boyu imtiyaz tanınmakta ve basan ile anlaşmak ve satmakla ilgili konular düzenlenmekteydi, ayrıca anlaşmadaki sayıdan fazla bastıran kişiler cezalandırılmaktaydı.
Gerçek anlamda ilk fikir ve sanat eserleri kanunu olan "Hakkı Telif Kanunu" 8 Mayıs 1910 tarihinde çıkarılmıştır. Hakkı Telif Kanunu ise Milli Eğitim Bakanlığı'nın talebi ve İstanbul Hukuk Fakültesi'nin de talimatı üzerine, Prof. Hırsch tarafından hazırlanan 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun yürürlük tarihi olan 1 Ocak 1952 tarihine kadar yürürlükte kalarak, Türk kültür ve sanat yaşamını belirleyecek olan bir kanun olarak yürürlüğe konulmuş ve kanunun 14'üncü maddesi ile çeviri bütünüyle serbest bırakılmıştır.
Gerek 1910 tarihli Hakkı Telif Kanunu gerekse Türkiye'nin 1886 Bern Sözleşmesi'nin 1948 belgesine katılmasını gerçekleştiren 5777 sayılı kanun, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 1 Ocak 1952 tarihine kadar uluslararası alandaki gelişime uzak kaldı.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ise Profesör Ernst Hirsch tarafından hazırlanmış ve 1952 yılında yürürlüğe girdi. 1952'de yürürlüğe giren 5846 sayılı kanun ise 1983, 1995, 2001, 2004 ve 2007 ve 2008 yıllarında değişikliğe uğradı.
ÜLKEMİZİN TELİF HAKKI SÜRECİ
Cumhuriyet döneminde, Lozan Anlaşmasına ekli Ticaret Sözleşmesinde, Türkiye'nin sınai, edebi ve artistik mülkiyetin korunmasıyla ilgili milletlerarası anlaşmalara 12 ay içinde katılması öngörülmüştür.
Ancak, Türkiye, çeviri eserlere olan ihtiyacına işaret ederek konuya ilişkin çekince ileri sürmüş, sözleşmeye taraf olan diğer devletlerin itirazı üzerine Türkiye'nin sözleşmeye katılması mümkün olmamıştır.
Türkiye, Bern Birliği'ne 1951 tarih yılında taraf olmuş; 1995 yılında ise Bern Sözleşmesi'ni kabul etmiştir. Bern Sözleşmesi'ne katılım hazırlığının yapıldığı süreçte Hakkı Telif Kanunu'nun ihtiyaçlara cevap veremediği daha iyi anlaşılmış, Bern Sözleşmesi'nin hükümlerine uyumlu bir kanunun çıkarılması gereği ortaya çıkmıştır.
TELİF HAKKI SÜRESİ KAÇ YIL?
Koruma süresi, eser sahibi yaşadığı sürece ve ölümünden itibaren 70 yıl olarak kabul edilir. Eser sahibi tüzel kişiyse, koruma süresi aleniyet tarihinden itibaren 70 yıldır. Sahibinin ölümünden sonra alenileşen eserlerde koruma süresi ölüm tarihinden sonra 70 yıldır. Eser sahibi belli değilse, koruma süresi eserin aleniyet kazanmasından itibaren 70 yıldır. Koruma süresi eser alenileşmediği sürece işlemeye başlamaz. Koruma sürelerinin dolmasıyla birlikte eser sahibine tanınan mali haklar sona erer. Bu sebeple koruma süresi dolmuş eserler, eser sahibinden izin alınmaksızın serbestçe kullanılabilir.
EN ÇOK "KÜÇÜK PRENS" BASILDI
Telif haklarının boşa düşmesiyle gelen yayın selinin ülkemizde en çok hissettirdiği yazar kuşkusuz Antoine de Saint-Exupéry oldu. Yazarın hakları 2014 yılında boşa düştü ve Küçük Prens kitabı, sayısız yayınevinden farklı farklı baskılar gördü. Kitapçılarda bir süre Küçük Prens rafları doldurdu.
Bir benzerini ise 2012 yılından itibaren Stefan Zweig ile yaşamaya başladık. Etkisi bu iki yazar kadar hissedilmese de Virginia Woolf, James Joyce ve F. Scott Fitzgerald da telif hakkı boşa düşen yazarlar arasında.
TÜRK EDEBİYATÇILARDA TELİF HAKKI NE ZAMAN DOLACAK?
Halit Ziya Uşaklıgil'in telif hakkı 2015 yılında sonlandı ve şimdiden pek çok yayınevi Uşaklıgil'in eserlerini raflarına ekledi bile. En çok tartışılan isimlerden birisi Sabahattin Ali. Geçtiğimiz nisan yazarın ölümünün 70. yılı için anma programları düzenlendi ve kendisinin hakları bu senenin sonunda boşa düşüyor.
Sabahattin Ali - 2018; Orhan Veli - 2020
Sait Faik Abasıyanık - 2024; Reşat Nuri Güntekin - 2026
Peyami Safa - 2031; Ahmet Hamdi Tanpınar - 2032
Nazım Hikmet - 2033; Halide Edip Adıvar - 2034
Refik Halit Karay - 2035; Orhan Kemal - 2040
Kemal Tahir - 2043; Yakup Kadri Karaosmanoğlu - 2044
Bedri Rahmi Eyüboğlu - 2045 Oğuz Atay - 2047
Behçet Necatigil - 2049