Türkiye kiliminin bir nevi deseni olan azınlıklar da ecdadımızın hoşgörü şemsiyesi altında yüzyıllardır kendilerini bu muhit içerisinde rahatlıkla ifade edebildiler. Acılar, sevinçler yüzyıllardır beraber yaşandı. Bu yaşanmışlığı, hayatın her sahasında görmekle birlikte azınlıkların kültür ve dillerini öğrettikleri okullarda da bunun yansıması hissedilir. Bu okullardan farklı düşünce dünyasına mensup gerek talebe gerek hoca gerekse idareci olarak birçok kültür sanat insanı iz bırakmıştır.
AZINLIK OKULLARI TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ
Müslim - gayrimüslim, Türk- gayritürk gibi ayrım olmadan, ülkenin sıkıntı, dert tasasını paylaşıp sevinç ve heyecanını yasayan bir mozaik kültüre sahibiz. Bu mozaiğin içerisinde azınlıklar da bulunuyordu.
Selçukludan günümüze bu topraklarda yaşayan azınlık olarak tabir edilen Ermeni Rum ve Yahudiler her dönemin kendi şartları içinde eğitim öğretim faaliyetlerini kendi kurumlarından yapmışlardır.
Osmanlı döneminde farklı etnik ve dini anlayıştaki gruplar kendi okullarını açarak eğitim öğretim faaliyetlerini koordine etmek için kurumlar açmaya başlamışlardı. Bu kurumlarda eğitim gören farklı dini ve etnik köken deki kişiler, 1854 Islahat Fermanı'yla devletin askeri ve sivil okullarına Müslüman çocuklarıyla beraber alınmış ve bu insanların devlet memuriyetine herhangi bir kayda bağlı olmaksızın girmeleri karara bağlanmıştı.
1 Eylül 1869 tarihli Maarif-i Umumiye Nizamnamesi'nin 129. maddesi gereği azınlıklara ve yabancılara okul açma yetkisi verilmiş, öğretmenlik yapacak kişilerde ise Maarif Nezaretince onaylanmış bir belge bulunması istenmişti. 6 Mayıs 1886 tarihinde gayrimüslimlerle ecnebilere ait okulların teftişi ve programları ile kitaplarının incelenmesi için Maarif Nezaretinde Mekâtib-i Ecnebiye ve Gayri Müslime Müfettişliği Dairesi kuruldu.
OSMANLI'DAN TÜRKİYE'YE KALAN MİRAS
Osmanlı İmparatorluğu birçok milletten meydana gelen ve her birinin dinini, kültürünü ve dilini özgürce yaşayabildiği bir devlet yapısına sahipti. Türkiye de gerek dini, gerek kültürü, gerekse devlet geleneği bakımından Osmanlı'nın mirasçısı niteliğindedir. Bu mirasçı yapısından dolayı Osmanlı'da önemli bir unsur olan azınlıklar, Türkiye için de özellikle kuruluş belgesi olan Lozan Barış Antlaşması'nda önemli bir yer tutmuştu.
AZINLIK OKULUNDAN ÖĞRETMEN OLMA ŞARTLARI
Cumhuriyet sonrasında azınlık ve yabancı okullarda görev yapacak öğretmenlerin Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı ve kültür dersi öğretmenlerinin de Türkçeye vakıf olması, Darülmuallimin veya Darülfünun mezun olmaları gerektiği belirtilmiştir.
Ayrıca ana dillerinden dolayı Türkçe telaffuz ve anlama, anlatımda zorluk yaşayan öğrenciler için de Türkçe öğretimine ağırlık verilmişti. Tüm azınlık okullarındaki müdürlere ve öğretmenlere Türkçe akıcı ve anlaşılır kullanılması zorunluluğu getirilmiş, istenen özellikleri taşımayan öğretmenlerin görev almasına izin verilmemişti.
OSMANLI DÖNEMİNDEKİ AZINLIK OKULLARI
Osmanlı döneminde Rumlara, Bulgarlara, Ermenilere, Keldanilere, Süryanilere, Samirilere, Sırplara, Marunîlere, Musevilere, Yakubilere ve Ulahlara ait gayrimüslim okulları günümüze gelene kadar farklı zamanlarda öğrenci sözlükten dolayı kapanmıştır. Hâlihazırda İstanbul'da 16'sı Ermenilere, 5'i Rumlara, biri de Musevilere, Gökçeada'da da Rum Okulu olmak üzere Türkiye'de 23 azınlık okulu bulunmaktadır.
AZINLIK OKULLARINDA ÖĞRETMENLİK
Osmanlı Devleti'nde eğitim ve öğretim personelinin tamamı geleneksel-dini eğitim veren farklı derecedeki medrese mezunlarıydı. Osmanlılarda öğretmen yetiştiren ilk organize kurum olan Darülmuallimin, 16 Mart 1848'de Cevdet Paşa'nın müdürlüğünde İstanbul'da kuruldu.
Bu okuldan sonra 26 Nisan 1870'te de bayan öğretmen yetiştirmek üzere İstanbul'da Sultanahmet'te bir konakta Darülmuallimin-i Âliye adıyla bir okul açılmıştı. 1877'de Darülmuallimin-i İdadi ve 1891 yılında Darülmuallimin-i Âli'nin açılmasıyla Türkiye'de öğretmenlik, çağdaş anlamda meslekleşme sürecine girmiştir.
Kurulduğu günden bugüne temel insani değerler istikametinde faaliyetlerini sürdüren azınlık okullarında binlerce aydın öğrenci yetişmişti. Bu coğrafyanın velut bir ağacı olan kültür sanat insanları, meyvelerin bir kısmını bu toprakların farklı bir rengi olan yeni ve mesut güzel bir dünyaya ulaştıracak bir vasıta olan edebiyat, kültür ve sanatı öğrencilerle buluşturmuşlardı.
Bu kurumların eğitim kalitelerinin yüksekliğine katkı sunan amirlerden biri de öğrencilerin araştırmacı, sorgulayıcı, yaratıcı bir anlayışla yetişmesine katkı sunan kültür-sanat insanlarıydı. Gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet idaresi, eğitim politikası gereği olarak kültür ve sanat insanlarını azınlık okullarına yönlendirdiler. Devlet tarafından yapılmış bu teşviklerin en iyi örneğini içinde birçok sanatçıyı barındırmış Pangaltı Ermeni Okulu örneğini de görmek mümkündür.
KÜLTÜR VE SANATA KATKISI BAKIMINDAN PANGALTI ERMENİ OKULLARI
Köklü bir geleneği sürdüren, temel ve ortak insani değerlere sahip çıkan, evrensel ve milli değerleri hayata geçiren, uygulayan, zamanı ve mekanı en verimli şekilde kullanan öğrencileri yetiştirme çabasında olan Pangaltı Ermeni Okulu, yaptığı kültürel etkinliklerle asli vazifesine katkı sunan kurumlardandı. Milli Eğitim Bakanlığı nezdinde azınlık okulları koordinatörü olan Pangaltı Ermeni Okulu 1825 yılında kuruldu. ilk müdürü P. Serope Mercanyan'dı. Bu okul, gerek mezunları gerekse görev alanları ile her daim dikkatleri üzerine çekmiş başarılı bir kurumdu.
Yolu Pangaltı Ermeni okuluna düşen kültür sanat insanları şunlardı:
Ahmet Hamdi Tanpınar, Ali Ekrem Bolayır, Ali Tevfik Tanoğlu, Cenap Orkun, Emin Recep Gürel, Emir Hüseyin Yiğit, Ferhat Acarkan, Feriha İpekoğlu, Figen Özcan, Hasan Tanrıkut, Hikmet Nebahat Omay, Hilmi Ziya Ülken, İhsan Balkır, İsmail Dervişoğlu, Ali Ayçil, İstepan Hilmi Gürdikyan, Kazım Nami Duru, Mehmet Sadi Arseven, Melek Odabaşı, Mithat Sadullah Sender, Refet Avni Aras, Rıfat Necdet Evrimer, Sami Karamısır, Ferhat Kestel, Sudi Baybars, Tevfik Fikri Sağman, Tahsin Yıldırım, Yaman Dede.
Yolu azınlık okullarına düşen diğer kültür-sanat insanlarından bazıları şunlardır:
Halit Ziya Uşaklıgil, İzmir Ermeni Okulu'nda; Sait Faik Abasıyanık, Halıcıoğlu Rum Okulu'nda; Osman Cemal Kaygılı, 1931'den ölümüne kadar Fener Rum Okulu'nda; Fethi Gemuhluoğlu Zoğrafyan Rum Okulu'nda; Kazım Sevinç Altınçağ, Nihat Sami Banarlı ise Eseyani Bezciyan ve günümüzde eğitim vermeyen Nortobros Ermeni Lisesi gibi farklı azınlık okullarında Türkçe öğretmeni olarak vazife yapmışlardı. (Türk Edebiyatı dergisi - 544'üncü sayı)