Osmanlı devlet yönetiminde etkin bir rol oynayan haseki ve valide sultan olan Mahpeyker Kösem Sultan, 1589 yılında Mora'da doğdu. Tam adı "Devletlu İsmetlu Mahpeyker Kösem Valide Sultan Aliyyetü'ş-Şân" olarak geçer.
KÖSEM SULTAN KİMDİR?
Osmanlı Sultanı I. Ahmed'in eşi, Sultan IV. Murad ve I. İbrahim'in annesi olan Kösem Sultan, Osmanlı tarihinin en güçlü kadın sultanlarından birisi. Hayatı romanlara, tiyatro oyunlarına, opera eserlerine, beyaz perdeye ve son olarak da dizilere konu oldu.
"Valide-i Muazzama, Koca Valide, Ümmü'l Mü'minin, Sahibet-ül Makam, Mehd-i Ulyâ, Valide-i Atika, Valide-i Kebire" sıfatlarıyla da anılan Kösem Sultan, oğulları IV. Murad ve İbrahim ile torunu IV. Mehmed döneminde, uzun yıllar boyunca devlet yönetiminde etkili oldu.
Hayatının ilk yıllarına dair yeterli bilgi olmasa da, Kösem Sultan'ın Ortodoks bir papazın kızı olduğu ve Bosna taraflarından getirildiği tahmin edilir.
Asıl adı "Mahpeyker" olan sultan, halk arasında "Kösem" adı ile nam salmıştır. Kösem lakabını Mahpeyker adının anlamından da hareketle, pürüzsüz, güzel bir cildi bulunmasından dolayı aldığı belirtilir. Ayrıca Kösem, "koyun sürüsünün önünde giden koç" anlamına da geldiğinden, onun liderlik vasfına da işaret edilir.
"SULTAN'IN DİKKATLİ DAVRANDIĞI BİR HASEKİ"
Kösem Sultan saraya geldiğinde, güzelliği ile Sultan I. Ahmed'in dikkatini çekerek onun önde gelen hasekisi oldu. Tahtın varisi anlamına gelen erkek çocuklarını doğurması nedeniyle, sarayda gün geçtikçe nüfuzunu artırdı.
Kösem, Sultan Ahmed zamanında siyasette ve sarayda çok etkin olamıyordu. Venedik elçisi Simon Cantarini'nin yazdıkları, o günlerde yirmilerinde olan Kösem'in gelecekteki eylemleri hakkında adeta bir ipucuydu:
"Güzel, kurnaz, birçok yeteneği olan, mükemmel şarkı söyleyen, I. Ahmed'in çok sevdiği, ama devlet işlerini konuşmayacak kadar dikkatli davrandığı bir haseki."
SULTAN AHMET'İN ÖLÜMÜ İLE GELEN İKTİDAR
Eşi I. Ahmed ölümcül humma hastalığına yakalandığında Kösem henüz 27 yaşındaydı. Oğullarını saltanata hazırlayarak çeşitli faaliyetlere girişti. Sultan I. Ahmed'in ölümünün ardından, onun Mahfirûz Hatice Sultan'dan doğma oğlu Osman'ın yerine I. Ahmed'in kardeşi Mustafa'yı tahta çıkarttı ve böylece saltanat sisteminde önemli bir değişikliğe yol açtı.
Bu olay, "kardeş katli" uygulamasının sona erişinde Kösem Sultan'ın yadsınamaz bir payı olduğunun göstergesi oldu.
ELİNDEKİ YETKİLERİ DEVRETME NİYETİNDE DEĞİLDİ
Kösem Sultan, I. Mustafa'nın saltanatı ile II. Osman'ın padişahlığı döneminde, Eski Saray'da altı yıl kadar ikamet etti.
Ardından, oğlu IV. Murad'ın 9 Eylül 1623'te tahta çıkışı ona arzuladığı gücü sağladı. Eski Saray'dan Topkapı Sarayı'na özel bir törenle gelip valide sultan oldu.
Murad'ın henüz on iki yaşında bulunması devletin idaresinde onu söz sahibi yaptı. Bu yıllarda yeniçerilere cülûs bahşişi dağıtılması problemi yanında Bağdat'ın elden çıkması, eyaletlerdeki itaatsizlikler, Abaza Mehmed Paşa'nın isyanı, Kazak eşkıyasının boğaza kadar sokulması, Kırım'daki huzursuzlukların çözüme kavuşturulması gibi konularda devlet erkânıyla birlikte çalıştı.
Sultan Murad annesinin yanında devlet işlerini öğreniyor, idareyi devralmayı planlıyordu. Kösem Sultan ise, yetkilerini oğluna bırakmak niyetinde değildi.
Sadrazam Hüsrev Paşa'nın azledilmesinin ardından taşrada ve İstanbul'da gelişen olaylar, Topal Receb Paşa'nın sadareti elde ederek giriştiği çeşitli manevralar, 1631 yılında onun gücünün kırılması ve bizzat idareyi IV. Murad'ın almasıyla sonuçlandı. Ancak yine de IV. Murad annesinin sözünü dinliyor ve ondan bütünüyle kopamıyordu.
SULTAN MURAD'IN KARDEŞLERİNİ KATLETMESİNE ENGEL OLAMADI
Nitekim Bursa seyahati sırasında IV. Murad'ın, hakkında bazı şikâyetler bulunan İznik kadısını idam ettirmesi neticesinde ulema arasında ortaya çıkan tepkiler üzerine Şeyhülislâm Ahîzâde Hüseyin Efendi, Kösem Sultan'a bir tezkire göndererek oğlunu uyarmasını rica etmişti. Ayrıca padişahın tahttan indirilme söylentilerini de ona bildirmiş, Kösem Sultan bütün bu gelişmeleri hemen oğluna iletmişti.
Bu ihbar üzerine padişah İstanbul'a gelip hadiseyi hiç soruşturmadan şeyhülislâmı idam ettirdi. Bu olay dolayısıyla oğlunun güvenini kazandığı anlaşılan Kösem Sultan, IV. Murad'ın Revan seferinden başarıyla dönüşünün ardından ayrı anneden kardeşleri olan Bayezid ve Süleyman'ı Ağustos 1635'te, Bağdat Seferi'ne çıkmadan bir süre önce de öz kardeşi Kasım'ı Şubat 1638'de öldürtmesine engel olamadı.
Ancak Kösem Sultan, diğer oğlu İbrahim'i âciz ve zavallı gibi göstererek kurtardığı gibi onun saltanatın tek vârisi olarak tahta çıkmasını da sağladı.
SULTAN İBRAHİM SÖZÜNÜ DİNLEMEZ OLDU
Sultan İbrahim'in cülûsu, Kösem Sultan'ı yeniden eski gücüne kavuşturdu. İbrahim'in zihnî problemleri onun sorumluluğunu arttırmıştı.
Kösem'in ilk işi, Osmanlı tahtının son bulmasını önlemek için İbrahim'in bir erkek evlât sahibi olmasını sağlayacak tedbirlere yönelmek oldu. Padişaha sunulan cariyeler ve gözdelerin sayısındaki artış önemli ölçüde harcamalara yol açmış, bu kadınlarla birlikte musahipler ve nedimler de devlet işlerine karışmaya başlamıştı.
Öte yandan Sultan İbrahim artan ruhî sıkıntılarının da etkisiyle annesini dinlemez oldu. Hatta gözdelerinin de tesiriyle onu saraydan uzaklaştırdı, İskender Çelebi Bahçesi'nde ikamete mecbur etti. Bir rivayete göre İbrahim, annesini Rodos'a sürmek istemişti.
SADRAZAMIN SONUNU HAZIRLADI
Kösem Sultan'ın IV. Murad'ın kızı Kaya Sultan'ı Silahtar Mustafa Paşa ile evlendirmek istemesi, Sadrazam Kemankeş Kara Mustafa Paşa ile arasının açılmasına sebep oldu. Çünkü Kara Mustafa Paşa, Silahtar Mustafa Paşa'yı rakip olarak görüyordu.
Kemankeş'in hazinede yapmak istediği ıslahat bazı şikâyetlere yol açmış ve kendisine yeni düşmanlar kazandırmıştı. Sadrazamın yıpranması Kösem Sultan'ın işine geliyordu. Kemankeş'in sonunu hazırlayan bu hadiselerden sonra Sultan İbrahim'de samur ve amber merakı başladı.
Kösem Sultan bu yüzden İbrahim'in musahibesi Şekerpâre Hatun'u saraydan çıkarmak için büyük gayret sarf etti.
HÂL', CÜLÛS VE İBRAHİM'İN KATLİNDE ONUN PARMAĞI VAR
Padişahın çılgınca talepleri gün geçtikçe artıyordu. Kösem dahi bunca yıllık tecrübesine rağmen hayatından endişeliydi. Devlet erkânı ve Yeniçeri Ocağı ileri gelenleri, padişahın tahttan indirilmesinin zaruret haline geldiği hususunda fikir birliği içindeydi.
Sadrazam Sofu Mehmed Paşa ve Şeyhülislâm Abdürrahim Efendi gibi devlet adamları bu iş için Valide Sultanın rızasının alınması gerektiğini biliyorlardı.
Gelişmeler üzerine saraya dönen Kösem Sultan'a bir heyet gönderilerek hâl' kararı kendisine tebliğ edildi. Kösem Sultan'ın rıza göstermesi üzerine başta şeyhülislâm olmak üzere Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi, Hanefî Mehmed Efendi ve Muslihuddin Ağa ile diğer bazı devlet erkânından oluşan heyet saraya geldi. Bunlar güçlü deliller ileri sürerek Kösem Sultan'ı razı etmeye çalıştılar.
Kösem Sultan önce rıza göstermeyip direndi. Ardından çaresiz kalmış gibi görünerek torunu Mehmed'i hazırlamak üzere harekete geçti. Bir müddet sonra da torunuyla dönerek, 8 Ağustos 1648'te cülûs gerçekleşti. Bu hal' ve cülûsta Kösem Sultan'ın etkili bir rolü oldu. Hatta Sultan İbrahim'in daha sonra kapatıldığı odasında boğdurulmasında da onun parmağı olduğu belirtilir.
İKİ VALİDE SULTANIN REKABETİ KIZIŞTI
Kösem Sultan için İbrahim'in saltanatı pek tatmin edici geçmemişti. Zira valide sultanlık yetkilerini istediği gibi kullanamamış, Kemankeş Kara Mustafa Paşa'nın idamıyla başlayan saraydaki huzursuzluklar yüzünden zaman zaman endişeli günler geçirmişti.
Torununun yedi yaşında olması, annesi Hatice Turhan Sultan'ın genç ve tecrübesiz bulunması sebebiyle iktidarın kendisinde kalmasını tabii karşılıyordu. Hâlbuki geleneğe göre büyük validenin Eski Saray'a gidip köşesine çekilmesi, Turhan Sultan'ın yetkileri kullanması usuldendi. Kösem Sultan, cülûstan sonra böyle görünmüşse de, onun samimi olmadığı kısa zamanda anlaşıldı.
IV. Mehmed'in saltanatının ilk yıllarında Kösem Sultan, Yeniçeri Ocağı'na dayanarak devlet işlerine müdahale etmeyi sürdürdü. Bu müdahaleler dolayısıyla Sofu Mehmed Paşa sadaretten azledilerek yerine yeniçeri ağası Kara Murad Paşa getirildi. Murad Paşa'nın sadaretinde diğer ağalarla baş gösteren geçimsizlik ve Kösem Sultan'ın her konuyu Bektaş Ağa ile konuşması sıkıntılara sebep oldu.
Öte yandan Turhan Sultan da padişah annesi olarak devlet işlerine müdahaleye başladı. O da saray ağalarına dayanıp bir denge kurmayı başarmıştı. Bu karışık ortamda Kara Murad Paşa fazla dayanamayarak istifa etti.
TURHAN SULTAN'I ORTADAN KALDIRMAYA KARAR VERDİ
Yeni sadrazam Melek Ahmed Paşa'nın bütçe açığını kapatmak için aldığı tedbirler İstanbul'da esnaf ve halkın ayaklanmasına sebep oldu. Saraya yürüyen halk ağaların idamını talep etti.
Buna yanaşmayan Kösem Sultan, halka rağmen ağaları korudu, yine düzenin ağalar sayesinde ayakta kalabildiğini düşünüyordu. Böylece Kösem Sultan'ın ağalar nezdinde itibarı artmış, Turhan Sultan karşısında güçlenmişti.
Yıldızı parlamaya başlayan Köprülü Mehmed Paşa da Kösem Sultan'ı destekleyenlerin safına katıldı. Diğer taraftan Turhan Sultan, saray ağalarıyla gizliden gizliye büyük valide aleyhinde çalışmalarını yürütüyordu.
Bu sırada yanındaki kuvvetlerle İstanbul'a doğru ilerleyen âsi reisi İpşir Mustafa Paşa, Kösem Sultan ile ocak ağaları için tehlike arz ediyordu. Bunun üzerine Kösem Sultan ve ekibi, ellerini çabuk tutup padişahı tahttan indirmeye ve Turhan Sultan'ı ortadan kaldırmaya karar verdiler.
Tahta, safdil bir kadın olan Dilâşûb Sultan'dan doğma Mehmed'in kardeşi Süleyman'ı çıkarmayı planladılar. Böylece büyük vâlide rahat bir şekilde hâkimiyetini devam ettirebilecekti.
KÖSEM'İN YAPTIĞI PLAN ALEYHİNE İŞLEDİ
Kösem Sultan, ocak ağalarına gizlice mektuplar göndererek Turhan Sultan taraftarı dört harem ağasının öldürülmesine yardımcı olmalarını istedi.
Kararlaştırılan gece ağalar, adamları ile birlikte gizlice saraya inip Turhan Sultan ile adamlarını bertaraf ettikten sonra IV. Mehmed'e de zehirli şerbet içirilecekti. Ancak iki valide ile de temasta bulunan Melekî Kadın, Turhan Sultan'ı uyarınca durum Kösem aleyhine döndü.
Turhan Sultan Kösem'i öldürtmek üzere faaliyete geçti. Bu iş için Başlala Uzun Süleyman Ağa'yı görevlendirdi. 2 Eylül 1651 tarihinde, Süleyman Ağa ve adamları Kösem Sultan'ı Harem'deki odaların birinde dolap üzerinde bulup öldürdüler. Karışıklığı haber alıp saraya gelen Kösem taraftarı Sadrazam Siyavuş Paşa durumu anlayıp uzaklaştı.
OSMANLI TARİHİNDE ÖLDÜRÜLEN İLK KADIN SULTAN
Kösem Sultan'ın cenazesi Eski Saray'a götürüldü, gerekli işlemler yapılarak Sultan Ahmed Camii hazîresindeki zevci I. Ahmed'in yanına defnedildi. Mahpeyker Kösem Sultan, hem birçok hadisenin müsebbibi olarak hem de saltanatın karşı karşıya kaldığı tüm badirelerin atlatılmasında pay sahibi olarak bir devre damgasını vurdu.
Osmanlı tarihinde Kösem Sultan'dan başka öldürülen valide sultan yoktur. Bu da onun, diğerleriyle kıyaslanmayacak kişiliği, Osmanlı sarayındaki yarım yüzyıla yakın otoritesi ile açıklanabilir. Osmanlı Devleti'nde pek çok padişahtan daha çok iktidar sürmüştür.
HAYIR İŞLERİYLE TANINAN BİR SULTANDI
Kösem Sultan'ın sahip olduğu yüklü gelirini cömertçe dağıttığı bilinir. Hatta bizzat hapishanelere gider, borçluların borçlarını ödeyerek onları kurtarırdı.
Onun "sâdât ulûfesi" adıyla tesis ettiği hayır işinden 200 fakir yararlanıyordu. Hizmetindeki kızları bir müddet çalıştırdıktan sonra çeyizini düzüp uygun kimselerle evlendirirdi. İnşa ettirdiği hayır eserlerinin başında 1640'ta tamamlanan Üsküdar'daki Çinili Cami gelir. Bu camiye ilâve olarak mektep, çeşme, dârülhadis, çifte hamam, 1623'te tamamlanan Anadolukavağı Mescidi, Çinili Cami civarında çeşme, Şehremini'nde çeşme, Yenikapı'da çeşme, 1645'te tamamlanan Beşiktaş'ta çeşme, sûfiye ricâlinden Abdülmecid Şeyhî Efendi'nin Eyüp'teki türbesi hayratı bulunur.
Kösem Sultan, hac yolundaki hacıların su ihtiyacının mümkün mertebe giderilmesi, Haremeyn'de fakirlere yardım edilmesi ve burada Kur'an okutulması için de bir vakıf tesis etmiştir. Bu vakıf 6000 sikke-i haseneye bâliğ olup nâzırı Dârüssaâde ağası idi.
Kösem, İstanbul'da Çakmakçılar Yokuşu'nda yüksek bir kulesi bulunan Büyük Valide Hanı'nı da inşa ettirmiştir. Valide Sultan'ın Eğriboz, Midilli ve Kıbrıs dâhil bazı yerlerde daha vakıfları vardı. Hayatı, yerli ve yabancı yazarlarca kaleme alınmış, çoğu gerçek dışı olaylarla dolu, tarihî romanlara da konu olmuştu.
Derlenmiştir.
TDV İslam Ansiklopedisi