Abdullah bin Ömer kimdir? Abdullah bin Ömer’in hayatı…
Abdullah bin Ömer, İslam'ın ikinci halifesi Hz. Ömer'in oğluydu. En çok hadis rivayet eden ve en çok fetva veren yedi sahabiden biriydi. Küçük yaşlarda İslam ile şereflenmiş, henüz 13 yaşındayken savaşlara katılmak istemiş, din konusunda hiçbir şeyden taviz vermemişti. Siyasi olaylar karşısında temkinli davranan Abdullah bin Ömer, fazilet bakımından babası Hz. Ömer'e benzerdi. Servetini Allah yolunda harcayan Abdullah bin Ömer, Peygamberimizin vefatından sonra ona olan sevgisinden dolayı namaz kıldığı yerleri öğrenip oralarda namaz kılar, yürüdüğü yollarda yürür, gölgelendiği ağaçların altında oturur, kurumasınlar diye onları sulardı. Peki, Abdullah bin Ömer kimdir? Abdullah bin Ömer'in hayatı…
Abdullah bin Ömer, "İbn Ömer" diye de anılırdı. Abdullah, nübüvvetin üçüncü yılında Mekke'de doğdu. Hz. Peygamber'in zevcesi Hafsa ile ana baba bir kardeştir.
Babası Ömer bin Hattab yani Hz. Ömer ile birlikte Müslüman oldu, yine onunla birlikte Medine'ye hicret etti. Babasından önce hicret ettiği de rivayet edilir.
15 yaşına girince Peygamber'in izniyle Hendek Savaşı'na katıldı. Bey'atürrıdvân'da, Hayber ve Mekke fethi ile Huneyn Gazvesi'nde bulundu. Ayrıca Suriye ve Irak fetihlerine, Yermük ve Nihâvend savaşlarına, Mısır'ın fethine katıldı.
Ebû Eyyûb el-Ensârî'nin de bulunduğu 669 yılında gerçekleştirilen İstanbul seferine iştirak eden Abdullah, Müslümanlar arasında çeşitli fitnelere yol açan savaşlardan ve hadiselerden hep uzak durdu.
Hz. Ali'ye ve Yezîd bin Muâviye'ye herkes biat edip de icmâ meydana geldikten sonra biat etmesi, onun siyasî olaylar karşısındaki temkinli tavrını gösterir.
Bununla beraber Hz. Ali'nin yanında onun muhalifleriyle savaşmadığı için hayatının son döneminde pişmanlığını belirtmiştir. Haccâc'a karşı savaşmadığından dolayı da böyle bir pişmanlık duygusuna kapıldığı rivayet edilir.
Babasının, hilâfet yükünü Ömer ailesinden bir kişinin omuzlamasını yeterli görmesi ve kendisinden sonraki halifeyi seçecek heyette oğlunun sadece müşavir sıfatıyla bulunup halifeliğe talip olmaması konusundaki tavsiyesine uydu.
Esasen oğlunun uysal karakterini iyi bilen Hz. Ömer, onu hilâfet gibi ağır bir sorumluluğu gerektiren görevi taşıyacak güce sahip bulmamıştı.