Nazım Hikmet kimdir? Nazım Hikmet Ran hakkında bilgiler...
Şair, yazar Nazım Hikmet, hayatının büyük bir bölümünü hapis ve sürgünde geçirdi. 1913'te ilk şiiri Feryad- ı Vatan'ı kaleme aldı. CHP sürgüne gönderdiği Nazım Hikmet'e, sağlığında dilekçe hakkı bile tanımadı. Hikmet'e iade-i itibar ve tekrar Türk vatandaşlığı, 2009'da AK Parti hükümeti tarafından verildi. Ölüm yıl dönümünde Nazım Hikmet'in hayatına dair bilgileri derledik.
Giriş Tarihi: 15.01.2020
15:02
Güncelleme Tarihi: 09.06.2022
11:41
Nazım Hikmet'in İstanbul'da 1929'da basılan "835 Satır " şiiri, edebiyat çevrelerinde geniş bir yankı uyandırdı. 1939'da, 17 bin mısradan oluşan "Memleketimde İnsan Manzaraları" adlı eserini yazdı. Genel Af Yasası'ndan yararlanarak, 1950'de serbest kalan şaire, Dünya Barış Konseyi tarafından Picasso, Paui Rubeson, Wanda Jakubuurska ve Pablo Neruda'yla birlikte "Uluslararası Barış Ödülü" verildi. Eserleri uluslararası barış kongrelerine katılması ve bu doğrultuda mücadele etmesi nedeniyle de birçok dile çevrilen Ran, dünyada çapında büyük bir üne ulaştı.
"Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey Dünyanın en güzel sesinden En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey…"
Ünlü Fransız yazar ve düşünür Jean Paul Sartre, Nazım Hikmet'in vefatının ardından şu ifadeleri kullanmıştı:
"Vefalı dost, yiğit savaşçı, insan düşmanlarının amansız düşmanı, her yerde insana hizmet etmek ama hiçbir şeye kayıtsız kalmak istemiyordu. Bilirdi ki insan yaratılmış bir mahlûktur ve asla dünyaya hazır gelmiyor. İnsanın durmadan düşmanla savaşarak kendi kendini yaratması gerekmektedir. Sözün kısası, Nazım Hikmet'in dediği gibi asla uyumamak lazımdır. O asla uyumadı. Önemli olan odur ki, ölüm onun ilk ve son uykusu oldu."
"Sevgilim yalan söylersem sana Kopsun ve mahrum kalsın dilim Seni seviyorum demek bahtiyarlığından"
Nazım Hikmet Ran'ın; "Dağların Havası" (Osmanlıca), "Güneşi İçenlerin Türküsü", "835 Satır", "Sesini Kaybeden Şehir", "Benerci Kendini Niçin Öldürdü?", "Taranta Babu'ya Mektuplar" isimli eserleri yaşamı sırasında, "Kurtuluş Savaşı Destanı", "Rubailer", "Memleketimden İnsan Manzaraları", "Cezaevinden Memet Fuat'a Mektuplar", "Kemal Tahir'e Mapushaneden Mektuplar", "Kuvayi Milliye", "Sevdalı Bulut", "Nazım ile Piraye", "Hikayeler", "Piraye'ye Mektuplar", "Henüz Vakit Varken Gülüm"ün de aralarında bulunduğu çok sayıda eseri vefatından sonra yayımlandı.
Eserleri 50'den fazla dile çevrilen şair, cezaevindeyken, İbrahim Sabri ve Mazhar Lütfi takma adlarının yanında imzasız olarak bazı şiirlerini okuyucuyla buluşturdu, 1949'da ise Ahmet Oğuz Saruhan adıyla "La Fontaine'den Masallar" isimli kitabını çıkarttı. Akşam, Son Posta ve Tan gazetelerinde "Orhan Selim" takma adıyla fıkra yazarlığı ve başyazarlık yapan Ran'ın yine Orhan Selim imzalı "İt Ürür Kervan Yürür" adlı bir kitabı da bulunuyor.
Nazım Hikmet'in fetih şiiri
"İslam'ın beklediği en şerefli gündür bu; Rum Konstantiniyye'si oldu Türk İstanbul'u! Cihana karşı koyan bir ordunun sahibi, Türk'ün padişahı, bir gök yarılır gibi Girdi, "Eğrikapı"dan kır atının üstünde Fethetti İstanbul'u sekiz hafta üç günde! O ne mutlu, mübarek bir kuluymuş Allah'ın... "Belde-i Tayyibe"yi fetheden padişahın Hak yerine getirdi en büyük niyazını; Kıldı Ayasofya'da ikindi namazını. İşte o günden beri Türk'ün malı İstanbul, Başkasının olursa yıkılmalı İstanbul."
İstanbul'un fethine ilişkin birçok yazı ve şiir kaleme alındı. Hikmet'in de bu dönemde kaleme aldığı "Sekiz Yüz Elli Yedi" adlı şiirde, İstanbul'un fethi anlatılır.