Osmanlı cerrahının kullandığı tıp teknikleri Batı'nın odağında
Dünyaca ünlü tıp dergisi Mart 2020 sayısında, Osmanlı döneminde tıp alanında önemli eserler veren ünlü hekim ve cerrah Sabuncuoğlu Şerefeddin'i kapak resmi yaptı. Fatih devrinde yaşayan Sabuncuoğlu Şerefeddin, Osmanlı'nın önemli cerrahlarından biriydi. Eserlerinde bulaşıcı hastalıklara karşı günümüzü de aydınlatan bilgilere yer verdi. Tıbba yön veren eserlerinde cerrahi aletler ve ameliyatları görsellerle tasvir etti. Peki, Sabuncuoğlu Şerefeddin'in hastalıklara karşı uyguladığı tedavi yöntemleri nelerdi?
Önceki Resimler için Tıklayınız
Akrâbâzîn Tercümesi adlı eserinde ilaçların hazırlanma usulleriyle başladı. Kitap daha sonra müfred ve mürekkeb ayırımıyla ve macun, eyâriç, cevâriş, ıtrıfil, kurs, süfûf, laûk, şurup, perverde, gargara, yağ ve merhem sıralamasıyla ilâçların formüllerini verir.
Cerrâhiyye-i İlhâniyye adlı eseri tıp tarihinde ilk defa cerrahî müdahaleleri gösteren minyatür tekniğinde yapılmış çeşitli resimler içerir. Kitapta kaburga kemiği, diz kemiği, sırt, omuz gibi tüm ortopedik kırık çıkık tedavileri, kadın hastalıkları, cerrahi yöntemlerde hangi aletlerin kullanılacağı resimler ile gösterilir.
Mücerrebnâme adlı eserinde insanlar ve müellifin kendi üzerinde denemiş olduğu ilâçların hazırlanışı ve kullanılışı anlatılır. İlaçlar, çok kullanılandan az kullanılana doğru sıralandı. Türk tıp tarihinde bir hekimin kendi buluşu ilâç ve tedavi metotlarını anlattığı ilk monografi olması bakımından önemlidir.
Sabuncuzade Şerafeddin, Mücerrebname adlı eserinde salgın hastalıklara karşı şu tavsiyelerde bulundu:
-Ellerini onat yu (Ellerini güzelce yıka)
-Galebeliğe girme (Kalabalığa girme)
-Selamı uzakça vir (Uzaktan selamlaş)
-Eyi yi vü eyi iç (İyi ye iyi iç)
-Haste isen yativir (Hasta isen yat)
-Taşra çıkma (Dışarı çıkma )
-Taşrada yüzün ört (Dışarıda yüzünü kapa)
Bi iznillah nesne dokunmaz.
Dünyanın en eski tedavilerinden biri vücuttaki kirli kanın hacamat, fasd ve sülük ile kan akıtılarak temizlenmesidir. Sabuncuoğlu Şerefeddin de bu yöntemleri hastalıklarda uyguladı.
Atar ve toplar damarlardan fazla miktarda kan alınması işlemi Arapçada fasd olarak adlandırılır. Hacamatta ise derinin vakumlanmasıyla kanın deri yüzeyine çekilmesi ve bazen atılan çiziklerle bu kanın akıtılmasıdır. Sülükle tedavi de ise sülüklerin insan vücuduna tutturularak kan emmesini sağlanır.
Başın arkasında iki kulak arasında bulunan fasd damarlarını Sabuncuoğlu Şerefeddin, bunları "ırkeyn-i hissiseyn" olarak adlandırdı. Osmanlı tabibine göre, bu damarlardan fasd yapılması nezleye, yarım baş ağrısına, kelliğe ve çıbanlara fayda eder. Fasd işleminin uygulaması için hastanın başı tıraş edilmesi gerekir. Sabuncuoğlu, 14 yaşından küçük çocuklarda ve 60 yaşından büyük kişilerde koruyucu amaçlı kan alınmasını önermez.
Osmanlı hekimi Sabuncuoğlu damarın şişmesi halinde hızlıca bir parça süngerin sıcak tuzlu suya batırılarak kan alınan yerin üzerine bağlanıp bir saat bekletilmesi gerektiğini söyler. Bu işlem sonrasında şişlik iner.
Eğer kan alınan bölgede karalık veya yeşillik oluşursa, karpuz suyu içinde sabır ya da mürr ezilerek bu bölgeye sürülür. Sabuncuoğlu Şerefeddin, gövde damarı olarak bilinen baselik damarının şişmesinin sıklıkla görüldüğünü söyler. Bu damar şişme halinde, baş parmağın şişen yerin üzerine konularak ovulması gerektiğini, bunun neticesinde bu şişliğin hızlıca ineceğini aktarır.
Sabuncuoğlu'na göre kan almada en güvenilir usul, damarın tersten kesilmesidir. Çünkü neşterin tersten vurulması durumunda damarlar şişmez, neşterin ucu derine batıp sinirlere zarar veremez. Aynı zamanda Sabuncuoğlu Şerefeddin, her kişiden alınacak kan miktarının o kişinin kuvvetine göre belirlenmesi gerektiğini söyler.