Peygamberimizi uzun yıllar himaye eden amcası: Ebu Talib
Peygamber Efendimiz daha doğmadan yetim, küçük yaşlarda da öksüz kalmıştı. Onu, dedesi Abdülmuttalib büyütmüş, ölümünden sonra bu görevi amcası Ebu Talib'in üstlenmesini vasiyet etmişti. Ebu Talib, nübüvvetin ardından müşriklerin türlü baskı ve eziyetlerde bulunduğu Peygamberimizi koruyup gözetmiş; Hz. Muhammed'i kendilerine teslim etmesini isteyen müşriklere karşı durmuştu.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Ebu Talib Kureyş içinde önde gelen, sözü dinlenen, saygı duyulan bir kimse olup himayesini üstlendiği yeğeni Hz. Muhammed'in üzerine titrer, onu çok sever, uğurlu olduğuna inanır ve iyi yetişmesi için elinden geleni yapardı.
Ticaret amacıyla Suriye'ye gitmeye karar verdiği zaman henüz 12 yaşlarında olan yeğenini de ısrarlı talebi üzerine yanına almıştı.
Kaynakların ittifakla verdikleri bilgilere göre, ticaret kervanı Suriye topraklarındaki Busrâ'da konaklayınca rahip Bahîrâ Ebû Tâlib'e, yeğeninin gönderileceği İncil'de vaad edilen peygamber olduğunu, çocuğu iyi koruması gerektiğini söylemiş, bunun üzerine Ebû Tâlib Şam'a gitmekten vazgeçip süratle Mekke'ye dönmüştü.
Bunun üzerine atalarının dinini bırakamayacağını söylemekle beraber yeğenini ömrünün sonuna kadar savunup koruyacağını belirtmişti.
Nitekim Hz. Peygamber Mekkelileri açıkça İslâm dinine çağırmaya başladığı ve putları terk etmelerini istediği zaman ona muhalefet eden ve Muhammed'i kendilerine teslim etmesini isteyen müşriklere karşı durmuştu.
Hatta Kureyş müşrikleri Resûl-i Ekrem'e ve Müslümanlara düşmanlıklarını arttırınca Hâşim ve Muttalib oğullarını yardıma çağırmış, kardeşi Ebû Leheb dışındaki yakınları, kendilerine karşı girişilen boykot hareketine rağmen Ebû Tâlib mahallesinde onun etrafında toplanmışlar ve orada uzun bir süre sıkıntı içinde yaşamak zorunda kalmışlardı.
Hatta ölümünden önce, Peygamber Efendimiz hiç değilse son nefesinde kelime-i şehâdet getirerek şefaate nâil olmasını rica etmişti.
Ebû Tâlib ise müşriklerin, ölüm korkusundan dolayı Müslüman olduğunu ileri sürerek kendisiyle alay edebileceklerini söyleyerek onlara karşı küçük düşmek istemediğini belirtmiş ve Resûl-i Ekrem'in teklifine olumlu cevap vermemişti.