Sultan İkinci Abdülhamid'in entelektüel yönü
11 yaşındayken yaşadığı Kırım Harbi yılları… Üsküdar'da on binlere varan İngiliz askerlerinin halkın arasına saldığı ürküntü, Büyükdere taraflarına kamp kuran Fransızların Beyoğlu yöresindeki umumi ahlaka ters düşen davranışları… Sultanın payitahtında açılan eğlence yerlerinde rahat olan İngiliz ve Fransız subayları… Halife Abdülmecid'in göz yummak zorunda kaldığı birçok menfur olay ve bu olayları uzaktan gözlemleyen yeni yetme bir şehzade… Abdülhamid'in "Tanzimat'ın Tanzimat'ı" diyebileceğimiz yeni reform projesinde edebiyat, bilim ve dil, yani Türkçe üzerindeki vurgunun ağır bastığını, engin ilgisinin Pasteur ye Koch'dan Victor Hugo'ya kadar uzandığını ve Türkçenin korunması ve sadeleşmesi konusunda özel bir hassasiyet sahibi olduğunu biliyor muydunuz?
Fransız yazar Francois Georgeon, Ulu Hakan 2. Abdülhamid'in biyografisini anlatan bir kitap yazdı. Bu kitabın bir önemli özelliği de Türkiye'den yazılan ilk biyografi özelliği taşıması… Daha öncesinde Yusuf Akçura'nın biyografisini yazmış olan âlim François Georgeon, bu defa Fransız kamuoyuna olduğu kadar dünya tarihçilerine de objektif bir reddiye yazmış bulunuyor.
Georgeon, daha önce kaleme aldığı 15 sayfalık bir yazısıyla Sultan 2. Abdülhamid hakkındaki görüşlerini ortaya koymuştu. Yazısının bir yerinde "Abdülhamid'i ve onun hükümdarlık dönemini anlamak, bir bakıma bugünkü Türkiye'yi anlamak demektir." der. Bir yazısında "Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır." diye Necip Fazıl da söyler.
Yazısının bir paragrafında da Fransız yazar, Abdülhamid'in imparatorluk topraklarını yeniden fethe giriştiğini söyler ki bu, Abdülhamid hakkında literatürün en vurucu tespitleri arasında olmayı hak etmiştir.
İmparatorluğu yeniden fetih… Siyasi olarak fetih, fakat aynı zamanda haberleşme ve ulaşım olarak yeniden fetih; dış politika olarak yeniden ve diplomasi olarak yeniden fetih; imaj olarak yeniden fetih; özellikle de kültürel olarak yeniden fetih… İkinci Abdülhamid'in çoğunlukla gözlerden kaçan "derin" karakteri aslında burada yatar.
Georgeon'a göre Osmanlı toplumu ve kültürünü inceleyen yeni çalışmalar Abdülhamid döneminin hiç de iddia edildiği gibi karanlık bir dönem olmadığını, hatta aksine Akdeniz'in doğu kıyılarında bulunan büyük liman şehirlerinde olduğu gibi bazı yerlerde rahat ve eğlenceli bir dönemin yaşadığını gösterir. Yazarın kanaati, Abdülhamid'in eski Osmanlı geleneklerini çağa uyarlayan ve aynı anda çağdaş olmanın gerektirdiği bazı nitelikleri taşıyan ilginç bir devlet adamı profili çizdiği merkezinde şekillenir.
İlginç olan bir durum vardır ki Georgeon'un Fransızca metninin son cümlesi Türkçe metninde atlanmıştır. Bu son cümlede, Abdülhamid'in 'modernlik'ine örnek olarak kendisinin nezaretinde yaptırılan Yıldız Sarayı'ndaki köşklerin mimari tarzlarının Topkapı Sarayı'ndan alınmış olmasına mukabil, bazı köşklerin süslemelerinin doğrudan doğruya dünya sergilerinden devşirildiğini, böylece Yıldız Sarayı'nda geleneksel yerleşim mantığı ile Avrupai süsleme sanatları arasında bir kompozisyon oluşturulduğu ifade edilir.
Abdülhamid'in üzerine örtülen asırlık örtüler açıldıkça onun bugün bize göründüğünden çok farklı bir şahsiyet ve idareciliğe sahip olduğu daha iyi anlaşılacak, gelenekçi olduğu kadar yenilikçi yönü de Tanzimat'tan itibaren itibarları hızla erozyona uğramakta olan geleneksel Osmanlı kurumlarını ihya ederken yeni ve modern kurum ve uygulamalara da cesaretle girdiğini daha berrak bir şekilde görme imkanımız olacaktır.