ABD'nin Latin Amerika'daki kanlı geçmişi
Venezuela'da sosyalist Nicolas Maduro yönetimini devirmek için askeri müdahale tehdidinde bulunan ABD'nin , hem doğrudan işgaller hem de desteklediği darbelerle 1898'den bu yana Latin Amerika'da kanlı bir geçmişi var. On binlerce kişinin katili olan diktatörlerin yanı sıra terör örgütleri, aşırıcı ve antidemokratik hareketlere de destek veren ABD'nin tüm bu müdahalelerindeki amacı, ekonomik çıkar sağlamak ve Latin Amerika'yı tamamen kontrol etmekti.
Giriş Tarihi: 25.02.2019
16:18
Güncelleme Tarihi: 25.02.2019
16:23
Venezuela'da muhalefete sınırsız destek veren ABD, 23 Şubat'ta ülkeye "insani yardım" girişinde başarısız olunca, bir kez daha tehditte bulundu. ABD Başkanı Donald Trump, defalarca Venezuela'ya asker göndermeyi seçeneklerden biri olarak gösterirken, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da dün yaptığı açıklamada, "Maduro'nun günlerinin sayılı olduğundan eminim." dedi. ABD basınına konuşan bir Amerikalı yetkili, Başkan Yardımcısı Mike Pence'in bugün Kolombiya'da katılacağı Lima Grubu toplantısında "somut adımlar" ilan edeceğini duyurdu.
ABD'NİN LATİN AMERİKA'DA KATLİAMA VARAN GEÇMİŞİ
Washington'dan gelen bu askeri müdahale tehditleri, ABD'nin hem doğrudan işgaller hem de desteklediği darbelerle Latin Amerika'da katliamlara varan kanlı geçmişini akıllara getirdi. 1898'den bu yana yaptığı müdahalelerle onlarca kez yönetim değişikliğine neden olan ABD, böylece neredeyse her 3 yılda bir hükümetin yıkılmasına yol açtı.
Amerikalı Profesör John H. Coatsworth'un "ABD Müdahaleleri" başlıklı yazısına göre, doğrudan müdahalelerde ABD askerleri, ajanları, Washington adına çalışanlar rol aldı. Dolaylı müdahalelerde ise asıl rolü yerel aktörler oynasa da ABD hükümetlerinin desteği olmadan ya harekete geçemediler ya da başarı olamadılar. Bu müdahalelerden bazıları şöyle:
ABD'nin kıtadaki ilk işgali: Porto Riko ve Küba
ABD, kıtadaki ilk müdahalesini Porto Riko ve Küba'da yaptı. Washington yönetimi, İspanya sömürgesindeki Porto Riko ve Küba'yı 1898'de işgal etti. Tarihe İspanyol-Amerikan Savaşı olarak geçen ve 1902'ye kadar süren müdahalenin etkisi sonraki yıllarda da sürdü. 1906'da Küba'nın ilk seçilmiş Başkanı Tomas Estrada Palma'yı deviren ABD, adayı 1909 yılına kadar yöneten bir işgal hükümeti kurdu. 1917'de Küba'yı bir kez daha işgal eden ABD, 1923'te aşamalı olarak geri çekildi. Küba zaman içinde bağımsızlığını kazansa da Porto Riko halen ABD kolonisi.
Fransızların atıl bıraktığı Panama Kanalı projesini devralmak isteyen ABD, Kolombiya'dan ret cevabı alınca ayrılıkçı güçlere destek vermeye başladı. Kolombiya'dan 1903'te ayrılan Panama'yı ilk tanıyan ülke olan ABD, çok istediği kanal projesini 1914 yılında tamamladı. ABD, Panama'da etkisini, kurduğu hükümetlerle sürdürürken ülkeyi ikiye ayıran ancak herhangi bir kazanç getirmeyen kanal yüzünden Amerikan karşıtlığı da arttı.
Ulusal Savunma Güçlerinin başına 1982'de geçen ve Panama'yı fiilen yönetmeye başlayan eski CIA ajanı General Manuel Noriega, ABD ile arasının açılması sonrası hedef haline geldi. ABD destekli Devlet Başkanı Eric Artura Delvalle'nin 1988 yılında görevden alınması üzerine Beyaz Saray mali ve diplomatik savaş başlattı. Bu adımı, ABD birliklerinin 20 Aralık 1989'da Noriega'yı devirmek için ülkeyi işgal harekatı takip etti. 25 binden fazla askerin katıldığı işgal neticesinde Noriega teslim olurken, ülkede de yönetime Guillermo Endara Galimany geldi.