10 soruda Edgar Allan Poe
"Kuzgun" ve "Annabel Lee" şiirleriyle tanıdığımız Edgar Allan Poe, gerek yaşam öyküsü gerekse edebi anlayışıyla dünya edebiyatındaki en dikkat çekici isimler arasında yer alır. Gotik edebiyat türünün en önemli temsilcilerinden biri olan Poe, dönemindeki baskın edebiyat anlayışından sıyrılarak özgün duruşuyla ayakta kalmaya çalıştı. Peki, ünlü edebiyatçının çetrefilli hayatı ve sanatı hakkında yeterince bilgiye sahip olmadığınızı mı düşünüyorsunuz, o halde Poe hakkında pek çok şey öğrenebileceğiniz 10 soruyu ve cevabı siz Fikriyat okurları için derledik.
Giriş Tarihi: 18.01.2020
10:02
9 Ocak 1809 tarihinde Amerika'nın Massachusetts eyaletine bağlı Boston kentinde doğduğu söylenen sanatçının gerçek adı Edgar Poe'dur. Annesi -tam adıyla- Elizabeth Arnold Hopkins Poe, bir İngilizdi ve tiyatro yeteneği ile bir oklarının kalbine taht kurmuş bir kadındı. Ancak o tahtın en büyük sahibi gene bir oyuncu olan David Poe olmuştur.
Anne ve babasının tiyatro ve sanat ile bu kadar içli dışlı olması tabii ki ufak Edgar'ı etkilemiştir. İsmi bile anne ve babasının da diyaloglarını kurup saatlerce ezberini çalıştığı William Shakespeare'in ünlü Kral Lear'dan alıntıdır. Ancak anne baba sevgisini tam olarak kazanamadan ekmeğe mama dediği yıllarda önce babası evi terk etti -ki David Poe'nun babası Amerikan iç savaşında mücadele edip hayatını vermiş bir askerdi- sonra annesini kaybetti.
Aile dostu olduğu söylenilen bir tüccar olan John Allan, Edgar'ı yanına almış ancak hiç bir zaman evlatlık olarak ya da öz oğlu gibi görmemiştir. Allan soyadı da Poe'ya John Allan tarafından verilmiştir.
2.Edgar Allan Poe’nin en ünlü şiiri hangisidir?
"Kuzgun" ("The Raven"). 1945 yılında New York Evening Mirror dergisinde yayımlanan şiiri biyografisinde önemli yer tutar. Şiirde kuzgunun ağzından çıkan tek sözcük "Nevermore", Poe ile birlikte anılır. Poe, bu eserin basılmasıyla bir anda büyük bir üne kavuşur. Kuzgun, kurgu ve yazım teknikleriyle dikkat çeken, bir adamın deliliğe doğru yavaş yavaş ilerleyişini öyküleyici bir dille anlatan bir şiirdir. Bu şiirin birçok farklı yerde tekrar tekrar basılmasının ardından Poe, "Kuzgun" lakabıyla anılmaya başlamıştır.
"Oda kapımın üstünde, Pallas'ın solgun büstünde Oturmakta, oturmakta Kuzgun hiç kıpırdamadan; Hayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin Bakarken yansıyor koyu gölgesi o tahtalardan, O gölgede yüzen ruhum kurtulup da tahtalardan Kalkmayacak - hiçbir zaman!"
3. En güzel şiirlerinden olan ‘Annabel Lee’nin arkasında yatan hikaye nedir?
'Annabel Lee'nin hikayesi, melankolik Poe'nun acıklı bir ayrılık hikayesinden doğduğu düşünülmüştür.
Virginia Clemm, Poe'nun kuzenidir. Virginia ile henüz 13 yaşındayken hayatını birleştiren Poe, çocuk yaşta sayılabilecek eşini çok sevmiştir fakat ne yazık ki genç yaşında eşinin ölümünü tatmıştır. Bu ölüm henüz kendisi de çok genç olan Poe'yu derinden etkilemiştir. İşte masalsı Annabel Lee şiirinin de şairin çok sevdiği eşinin ölümü ardından yazıldığı düşünülmüştür.
"Senelerce senelerce evveldi Bir deniz ülkesinde Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz İsmi; Annabel Lee Hiç birşey düşünmezdi sevilmekten Sevmekten başka beni O çocuk ben çocuk, memleketimiz O deniz ülkesiydi Sevdalı değil karasevdalıydık Ben ve Annabel Lee Göklerde uçan melekler Kıskanırlardı bizi Bir gün işte bu yüzden göze geldi O deniz ülkesinde Üşüdü bir rüzgarından bulutun Güzelim Annabel Lee Götürdüler el üstünde Koyup gittiler beni Mezarı oradadır şimdi O deniz ülkesinde"
4.Edebiyatın en çok hangi türünde adını duyurmuştur?
Kısa öykünün bugünkü şeklini almasında önemli bir kilometre taşı niteliği taşıyan Poe, polisiye ve bilimkurgu türü bakımından da dikkate değer bir role sahiptir. Özellikle Morgue Sokağı Cinayeti ilk modern dedektif öyküsüdür. Poe'nun 'muhakeme' öyküleri olarak adlandırdığı üç öyküsü (Morgue Sokağı Cinayeti, Marie Rogêt'nin Esrarı ve Çalınan Mektup) yenilikler sayesinde oldukça önemli başarılar elde etmiştir.
5.Eserlerinin ana temaları nelerdi?
Poe, eserlerinde insanların bilinç altında yaşadığı ruh hallerini, korkularını ya da endişelerini başarıyla anlatıp, aynı duygu, korku ya da endişeleri okuyucuda tekrar tekrar canlandırmaya çalışmıştır. Eserlerinin çoğu transandantalizme karşı çıkan kara romantizm türüyle anılmaktadır. Transdantalizm yani deney üstücülük olarak adlandırılan akım, on dokuzuncu yüzyıl başlarından itibaren Amerika'da edebiyat, din, kültür ve felsefe alanında ortaya çıkan yeni fikirler toplamıdır. Eserlerinde zaman zaman ironiye de başvuran Poe, en çok kullandığı ölüm konusu ile ilgili olarak ölümün fiziksel belirtileri, cesedin çürümesinin etkileri, canlı mezara gömme, ölülerin canlanması ve matem duygusu üzerine yazmıştır. Eserlerinin çoğu, Poe'nun özellikle hiç hoşlanmadığı transandantalizm akımına karşı edebi bir tepki olarak oluşmuş kara romantizm tarzının bir parçası olarak kabul edilir.