Bayramı bayram yapan şiir: Süleymaniye’de Bayram Sabahı
Edebiyatımızın destan ruhuyla söylenmiş önemli bir manzumesi de Yahya Kemal Beyatlı'nın "Süleymaniye'de Bayram Sabahı" şiiridir. Tarihle ruhaniyeti birleştiren bu sentez, bilhassa Malazgirt'ten bu yana, Anadolu ve Balkanlara yerleşen milliliğimizin şiiridir. Her okunuşta insanlara uhrevi bir sevinç yaşatan, bayramı bayram yapan şiiri sizlerle buluşturuyoruz.
Giriş Tarihi: 25.05.2020
06:05
Güncelleme Tarihi: 22.07.2021
09:20
Dili bir, gönlü bir, îmânî bir insan yığını Görüyor varlığının bir yere toplandığını; Büyük Allah`ı anarken bir ağızdan herkes Nice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses; Yükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi, Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi!
Yaklaşık 30'ar tonluk ve dört halifeye adanan 4 fil ayağı, caminin 26,50 metre çapında ve 53 metre yükseklikteki kubbesini taşıyor. Dört minare, Kanuni Sultan Süleyman'ın İstanbul'un fethinden sonraki 4. on şerefe ise Osmanlı'nın 10. padişahı olduğunu simgeliyor.
Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri Dinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbîr`i Ne kadar saf idi sîmâsı bu mü`min neferin! Kimdi? Bânisi mi, mîmârı mı ulvî eserin? Taa Malazgirt ovasından yürüyen Türkoğlu Bu nefer miydi? Derin gözleri yaşlarla dolu, Yüzü dünyâda yiğit yüzlerinin en güzeli, Çok büyük bir iş görmekle yorulmuş belli;
Edebiyat dünyasına dair en merak edilen sorular
Hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz Her zaman varlığımız, hem kanımız hem etimiz; Vatanın hem yaşayan vârisi hem sâhibi o, Görünür halka bu günlerde teselli gibi o, Hem bu toprakta bugün, bizde kalan her yerde, Hem de çoktan beri kaybettiğimiz yerlerde.
Evliya Çelebi, kaleme aldığı Seyahatname'de, İstanbul'un siluetine şekil veren Mimar Sinan'ın eşsiz eseri Süleymaniye Camii ile ilgili de geniş bilgiler vermişti. Süleymaniye Camii'ni, Evliya Çelebi'nin dilinden okumak için tıklayın.
Karşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri, Koyu bir kırmızılık gökten ayırmakta yeri. Gökte top sesleri var, belli, derinden derine; Belki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine. Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı? Üsküdar`dan mı? Hisar`dan mı? Kavaklar`dan mı?
Edebiyatımızda "dedim-dedi" geleneğini yaşatmış ozanlar...
Bursa`dan, Konya`dan, İzmir`den, uzaktan uzağa, Çarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa; Şimdi her merhaleden, taa Bâyezîd`den, Van`dan, Aynı top sesleri birbir geliyor her yandan.
Ne kadar duygulu, engin ve mübârek bu seher! Kadın erkek ve çocuk, gönlü dolanlar, yer yer, Dinliyor hepsi büyük hâtırâlar rüzgârını, Çaldıran topları ardınca Mohaç toplarını.