Büyülü gerçekçiliğin en iyi 13 kitabı
20. yüzyılda ortaya çıkan ve post-modern sanat anlayışında önemli bir yere sahip olan Büyülü Gerçekçilik, gerçekle gerçeküstünü, bir anakaranın yaşamını ve çelişkilerini zengin bir hayal dünyasında birleştirir. Gündelik hayatın içindeki olağanüstülüklerin hiçbir şaşkınlığa yol açmadığı, hayvanların konuştuğu, rüzgârların uzun kuyruklarıyla mağaralarda yaşadığı 13 romanı sizler için derledik.
İmkansızın Şarkısı adlı eseriyle tüm dünyaya adından söz ettiren Çağdaş Japon Edebiyatı'nın sevilen yazarlarından Haruki Murakami'nin ödüllü eseri olan Zemberekkuşu'nun Güncesi, Murakami'nin eşsiz üslubuyla 2005 yılında yayımlandı. Tokyo'nun mahallerinden birinde yaşayan genç Toru Okada, karısının kayıp kedisini aramaktadır. Toru kendini, çok geçmeden Tokyo'nun kendi halindeki yüzeyinin alt kısımlarında gizlenmiş bir dünyada karısını da ararken bulur. Toru'nun arayışları birbirleriyle kesişirken Toru Okada, burada tuhaf bir grup müttefikle ve kötü karakterle karşılaşır: psişik güçlere sahip bir hayat kadın, kötü kalpli fakat medyatik bir politikacıdır. 16 yaşında olan bir kız ise Japonya'nın İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Mançurya Seferi'nde yaşadığı son derece kötü deneyimler yüzünden kalıcı hasar almış yaşlı bir gazidir.
Kafka, on beş yaşına girdiği gün evden kaçar. Uzun zamandır planladığı bu kaçışın nedeni babasının yıllar önce dile getirdiği uğursuz kehanettir. Ama babasının bir düzenek gibi içine yerleştirdiği kehanet gölge gibi peşindedir. Kafka ilk kez tutkuyu yaşarken gizemli bir cinayetle kehanetin ve kaderinin düğümleri çözülmeye başlar. Sahilde Kafka, XXI. yüzyıl edebiyatına damgasını vuran, kitapları bağımlılık yaratan kült yazar Haruki Murakamiden, hayatın yavan gerçekliğine karşı büyülü bir dünyanın kapılarını açan bir romandır.
Kölelik cehennemine içeriden bir gözle bakan Sevilen, çocuklarıyla birlikte kölelikten kaçan bir kadının özgürlük savaşını anlatıyor. Geçmişin ağırlığını omuzlarından yıllar sonra dahi indiremeyen, onun hayaletleriyle boğuşan Sethe, annelik vicdanıyla, kadınlığıyla ve ait olduğu toplumla hesaplaşıyor. Kadınlık ve annelik duygularıyla müthiş bir şekilde harmanlamış Toni Morrison'ın bu dev eseri, zalimliklerle dolu bir tarihe ışık tutarken, siyahi bir ailenin merkezinde çok kişisel bir varoluş hikâyesinin duygu dolu inceliklerini ıskalamamayı başarıyor.
Şili'nin öldürülen başkanı Salvador Allende'nin son saatleri nasıl geçti? Nobel ödüllü büyük şair Pablo Neruda'nın cenaze töreni, Pinochet'nin onca baskısına karşın, nasıl bir gösteriye dönüştü? Clara del Valle neden dokuz yıl konuşmadı ve öldüğü zaman nasıl oldu da annesinin kesik başıyla birlikte gömüldü? Bunlar, Isabel Allende'nin bu romanında yer verdiği ilginç olaylardan bazılarıdır. Isabel Allende, Latin Amerika'nın yetiştirdiği en büyük romancılardan biridir. Romanda, yaşayan kişilerle geçmişin ruhları iç içedir.
18. yüzyılda, savaşların ve salgın hastalıkların sarstığı Portekiz'de geçen Baltasar ile Blimunda'da, Nobel ödüllü yazar José Saramago, etkileyici bir aşkı anlatırken tarihsel gerçeklerle dokunmuş iki farklı hikâyeyi de romana ustalıkla katıyor. Bekledikleri veliahtın doğumunu kutlamak için manastır inşa ettiren kraliyet ailesi; insanın uçmasını sağlayacak ilk aleti, Passarola'yı yapmaya çalışan Peder Bartolomeu; ve iki âşık: sol kolunu savaşta kaybeden Baltasar ile sıradan insanların göremediklerini görebilen, annesi cadı diye engizisyon tarafından yakılan güzel Blimunda.
İktidarın projesi olan Mafra Manastırı ile insan iradesinin projesi olan Passarola da romanın iki önemli kahramanı olarak öne çıkıyor. Deha ile çılgınlık arasındaki ince çizgiyi gösteren ve gerçek olayları büyülü bir anlatımın içinde yoğuran Baltasar ile Blimunda, zekâ ve heyecan dolu, unutulmaz bir başyapıttır. José Saramago, ustalıklı kurgusu, yoğun ironisi ve karakterlerinin felsefi sorgulamalarıyla sizleri bekliyor.