Edebiyatımızda hikaye türü ve modern hikayeciliğin ilk örneğine dair 10 bilgi
Olağanüstü hadiselerin konu edildiği destan türüyle benzer yönleri bulunması sebebiyle hikaye, en eski edebi türler arasında yer alır. Dünya edebiyatlarının klasik dönemlerinde diğer edebi türlerden gittikçe uzaklaşarak bağımsız bir tür özelliği kazanan hikaye örflerin, duyguların ve karakterlerin çok defa bir macera vak'asıyla anlatılması şeklinde görülür. Edebiyatımızda hikaye türü ve modern hikayeciliğin ilk örneğine dair 10 bilgiyi sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 28.04.2020
13:44
Güncelleme Tarihi: 28.04.2020
15:13
EDEBİYATIMIZDA HİKAYE TÜRÜ
Edebiyatımızda hem sözlü hem yazılı, manzum ve mensur hikâye geleneğine sahip olmasına rağmen Tanzimat'tan sonra farklı yapısal özellikler taşıyan bir anlatı türü olarak yeni bir hikâye tarzı oluşmuştur. Giritli Ali Aziz Efendi tarafından 1796-97'de yazılan ve ilk defa 1852 tarihinde basılan Muhayyelât , Batı tesiri olmadan gerçekçi anlatıma olan yakınlığı noktasında modern Türk hikâyesinin başlangıcı sayılmaktadır.
1875-1890 yılları arasında Ahmed Midhat Efendi'nin devam eden Letâif-i Rivâyât serisinin dışında Nabizâde Nâzım'ın ilk dönem hikâyeleri bulunmaktadır. Samipaşazade Sezai'nin Küçük Şeyler adlı eseri Türk edebiyatında modern anlamda kısa hikâyenin başlangıcı olarak kabul edilir. Halid Ziya Uşaklıgil'in 1888'de yazdığı Bir Muhtıranın Son Yaprakları ile Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası adlı çalışmaları Avrupaî tarzda ilk hikâyelerdir.
Her çocuğa anlatılması gereken hikâye
OSMANLI’NIN İLK HİKAYE YAZARLARINDAN
Bunun yanı sıra hayatı hakkında pek bilgi bulunmayan Emin Nihat Bey'in Osmanlı'nın ilk hikaye yazarlarından olduğu ve on hikayeden oluşması gereken Müsameretname isimli eserini hastalığı nedeniyle yedide bıraktığı çok az kişi tarafından bilinir. Müsâmeretnâme, Emin Nihat Bey tarafından yazılmış ve Türk hikâyeciliğinin ilk örneklerinden biri olarak kabul edilen eserdir.
Emin Nihat Bey, 21 Aralık 1838'de İstanbul Üsküdar'da Tunusbağı semtinde doğdu. Asıl adı Mehmed Emin'dir. Ailesi Yazıcıefendizâdeler diye anılır. Oğlu, Hazîne-i Hâssa Emlâk-i Hümâyun başmühendisi Ahmed Arif'in belirttiğine göre on dört yaşında kalem memuru olarak göreve başladığında "Nihad " mahlasını aldı. Memuriyeti dolayısıyla eğitimini tamamlayamadı, kalemde kendi gayretiyle yetişti. Resmî görevleri arasında Hariciye Nezareti Mektûbî Kalemi mümeyyizliği de vardır. Ayrıca kurenalık ve mabeyincilik hizmetinde bulunduğundan "mabeyinci" lakabıyla da bilinir.
ADI ÇOK BİLİNEN BİR YAZAR DEĞİLDİ
Emin Nihat Türk edebiyatında çok bilinen bir yazar değildir. Müsameretname'nin yazarı Emin Nihat Bey'in hayatı, edebi kişiliği ve eserleri hakkında pek fazla bilgi yoktur. Cevdet Kudret'in belirttiği üzere daire arkadaşı olduğu anlaşılan Yusuf Neyyir isminde bir kişinin "Gülzâr-ı Hayâl" adlı hikâyesinin başında yazdığı bir 'takriz' vardır. Bu takrizden onun "mektubi-i hariciye hulefasından" olduğu anlaşılmaktadır. Son kitabı 1875'te basılan yazarın, doğum ve ölüm tarihi bilinmemektedir.
YEDİĞİ DONDURMA NEDENİYLE ÖKSÜRÜKTEN KURTULAMADI
Oğlunun bildirdiğine göre bünyesi zayıf olan Emin Nihad Bey, gençliğinde sıcak bir günde terliyken yediği dondurma yüzünden hayatı boyunca onu hiç bırakmayan bir öksürüğe tutuldu, bu yüzden geceleri uyuyamadığı için sabaha kadar yazı yazmakla kendini avuttu. Gittikçe beslenmesi zorlaştı, hiçbir şey yiyemez hale geldi. On hikâyeden oluşması gereken Müsameretname'si muhtemelen bu sebeple yedi hikayede kalmıştır.
Gözden kaçırılmaması gereken hikaye kitapları