Edmondo de Amicis’in hayranlık dolu İstanbul anıları
Dünyaca ünlü roman Çocuk Kalbi'nin yazarı Edmondo de Amicis'in 1874 yılında İstanbul'a geldiğini biliyor muydunuz? İtalyan yazar, genç yaşlarında İstanbul'a gelmiş, kendinden önceki seyyahların göremediği şeyleri görüp tespit etmiş ve bütün bunları kaleme aldığı seyahatnamesinde derlemişti. Kapalıçarşı karşısında adeta büyülenen yazar, "Çarşıda rastgele bir bölüme dalın, günün yarısını farkına varmadan geçirirsiniz. İnsanın gözünü, aklını, kesesini kaybettirecek kadar zengin ve muhteşem bir çarşı, bir panayırdır" sözlerine yer vermişti.
İstanbul'u tek başına, bazen Yunk adındaki bir ressam dostuyla bazen de Rum ve Yahudi tercümanlarla dolaştı.
Edmondo de Amicis, önceleri subay olarak orduda çalışır. Floransa'ya giderek askeri bir gazetede fıkra ve makale yazmaya başladı. Bunları bir cilt halinde yayımladıktan sonra şöhreti arttı.
Daha sonra küçük öykülerini Novelle (Öyküler) adıyla yayımladı. Bir süre sonra ordudan ayrılıp kendini tamamen yazmaya verdi.
Yaptığı gözlemler, İstanbul'a gelmiş yabancıların yazdıklarından ileriye geçmediyse de etrafına bakmasını bilen seyyahlardandı; yollarda, çarşılarda, mesirelerde, kahvehanelerde, kendisinden evvel gelmiş yabancıların göremediği şeyleri görüp tespit edebilmişti.
İtalya'da 1897 yılında yayımlanan İstanbul Seyahatnamesi, kısa bir zaman içinde, yazarı ülkesinin birinci sınıf yazarları arasına yerleştirdi.
Reşad Ekrem Koçu, seyahatnamenin Köprü, Galata, Tatavla, Kayık, Çarşı, Kıyafet, Kasımpaşa'da Bir Kahvehane, Kâğıthane, Göksu, Yangın isimli kısımlarını metnin tamamından ayırarak 1936 yılında Cumhuriyet gazetesinde neşretti. Tam metnin çevirisi için ise 1993 yılına kadar beklenilmesi gerekti.
Dünyaca ünlü çocuk romanı Çocuk Kalbi'nin yazarı Edmondo de Amicis, kaleme aldığı seyahatnamede İstanbul'a dair şu sözleri yazmıştı:
"Kapalıçarşı'nın dış tarafından, dikkati çekecek ve içerisini tahmin ettirecek bir hali yoktur. Bu Bizans üslubuyla yapılmış, gayri muntazam, yüksek kurşuni duvarlarla çevrili, kurşun kaplı ve çarşıyı aydınlatan pencereleri olan bir sürü ufak kubbeli, kâgir, muhteşem bir yapıdır.
Mimari bir hususiyeti olmayan kemerli bir cümle kapısı vardır. Civar yollardan hiç gürültü gelmez.
Kapıya dört adım kala bile bu kale duvarlarının arkasında hala ıssızlık ve sessizlikten başka bir şey olmadığı zannedilebilir ama içeriye girer girmez nutku tutulur insanın.