Görüş dünyasının ölçüsüz güzellikleri 'renkler'
Doğa, gün batımı, kusursuz yaratılmış canlılar, bulutlu bir şehir sabahı, meyveler ve sebzelerin sergilendiği bir manav tezgâhı, deniz kıyısı… Hepsi gözünüzün önünde renkleriyle canlanmaz mı? Kimi zaman hüznü kimi zaman tazeliği hissettirmez mi gördükleriniz? Tesirini ruhumuzun derinliklerinde hissettiğimiz her renk, yaşamımız boyunca insanlığın, büyük imparatorlukların savaş, güç, matem, sevgi renkleri de oldu. İnsanlar her şey gibi renklere de anlam yükledi, onları birer sembol haline getirdi.
Önceki Resimler için Tıklayınız
İnsanın renkler âlemine yönelmesi sarı-yeşil-mavi ve kırmızı olan dört temel mutlak ton sayesinde gerçekleşir. Zaman içinde yer küresinin dört olan yönünü simgeleyen bu renkler hiçbir zaman ışık yoğunluğunun değişmesiyle etkilenmedi. Kâinatı oluşturan elementlerin kendi renklerine sahip oldukları görülür. Toprak yeşil, hava sarı, ateş kırmızı su da mavi olarak kabul edilmişti.
Türklerden, renklerin yön belirten sembolik anlamları konusuna ilk defa dikkatimizi çeken Ziya Gökalp'tir. Ak, kara, gök ve kızıl dediğimiz (Beyaz, siyah, mavi ve kırmızı) dört renk pek çok coğrafi ad için de kullanılmış, Türk kültüründe yön bildiren kavramlardır. Bunların ötesinde Türk gelenek, görenek ve kültüründe gücü, kuvveti, hakimiyeti işaret etmek için sarı rengin ön plana çıktığı görülür.
Bahaeddin Ögel'in: "Hun atlı birlikleri (Çin ordusunun çevresinde, şöyle düzenlenerek yer) almışlardı: Beyaz atların hepsi batı yönünde yer almışlardı. Mavi (yani kır) atlar ibe doğuda sıralanmışlardı. Bütün siyah atlar kuzeyde; kırmızı (yani doru veya al) atlar ise güneyde yer almışlardı." biçimindeki açıklaması renklerin yön kavramı olarak kullanılışının kanıtıdır.
Ak gerdan altında çifte benleri / Sandım kan damlamış karın üstüne
Tüm renklerin toplamını ifade edip renklerin anası olarak bilinen beyazın, Türklerin şamanizm etkisi altında kaldığı dönemden kaynaklanan güçlülük, ululuk ve adalet kavramını içerdiği görülür. Hem İslam öncesi Ay Tanrıça inancında, hem de Gök Tanrı inancında ak, aklık, beyazlık, ululuk, kutluluk, güçlülük, eşitlik, arılık anlamlarını da içerir.
Kayıtlardan devlet büyüklerinin savaşlarda beyaz giyindikleri, komutanların askerler arasında seçilmesi için üniformalarının beyaz olduğu, hatta Moğol İmparatoru Cengiz Han'ın beyaz elbiseler giyip, beyaz ata bindiği saptanmıştır. Selçuklular ve Osmanlılardaki beyaz sancak da bu geleneğin bir devamıdır. Kültürümüzde gelin olma işareti beyazdır.
Renk psikolojisinde beyaz, masumiyet ve saflığı simgeler. Başlangıçları yeni bir şeye başlama iradesini temsil eder. Beyaz bir alana açıklık ve dürüstlük ile bir huzur iyileşme ve sakinlik hissi getirir. Mükemmellikle ilişkilendirilir. Beyazın 67 tonu vardır. Beyaz yaka statü işaretidir.
Mendilim allanıyor / Allanıp dallanıyor
Yenice bir yar sevdim / Sevdikçe ballanıyor
Halk arasında al ve kızıl adları ile de bilinen kırmızı renk genel kültürümüzde heyecan, kudret ve akıncılığın sembolüdür. Cesaret, hayatta kalma ve hayat verme unsuru olarak bilinen kırmızı kan rengi olup yüzyıllar boyu tehlikenin ve tahribatın simgesi de oldu. Trafik ışıklarında dur sinyali olarak kullanılmasının nedeni de budur.
Hakanların al kaftan giymeleri hakanlık sembolüydü. Eski devirlerden beri Türk hakanlarının al bayrak kullanması ateş kültü ve koruyucu ruh inancına dayanır. "Türkün gözü alda olur" söylemi de sosyal yaşamda kırmızının etkinliğini vurgular. Osmanlılarda baş sancaklar veya baş alemler her zaman ak ve al (kızıl-kırmızı) sancaklar olarak kaldı. Anlaşıldığına göre sadece Osmanlılar döneminde değil, çok eski zamanlarda da Türkler kırmızı (al) renge büyük bir değer vermişler ve saygı göstermişlerdi. Bunu bir halk, ordu ve savaş geleneği haline getirmişler ve sembol yapmışlar; ancak belki de devlet sembolü olan ak ile halk ve ordu geleneğinin sembolü olan al rengi çok eski çağlardan beri yan yana muhafaza etmişlerdi. Altın-Orda bayrağının da beyaz zemin üzerinde kırmızı bir hilal ile al damga taşıması ise, Osmanlı Oğuz – Türkmen geleneği dışında kalan diğer Türk topluluklarında da bir iki rengin birlikte kullanıldığının bir başka işaretidir. Dinamizmi ve canlılığı anlatan kırmızı, edebiyatımızda bütün türlerin ürünlerinde yer almıştır.
Mavilim kalk gidelim / Feneri yak gidelim mavilim
Bizimle gelen olmaz / Sılayı terk edelim mavilim
Renklerin en derini olup Türk kültüründe genellikle Gök olarak söylenen bu renk insanlık tarihinde kutsa sayılan göğün ve suyun simgesidir. Bilincin, gerçeğin, uyumun, sakinliğin ve umudun rengidir. Gök rengi sonsuzluğu, türeyişi, emniyeti ve rahatlığı belirleyip huzur veren bir renktir.
Evrensel sempatiyi temsil eden, insanlar tarafından en sevilen, kararlılık, yaratıcılık ve kendini fadeyi simgeleyen bu renk, dostluğun, sadakatin, vefanın, aydınlığın ve temizliğin sembolü olarak görülür. Bu nedenle Atatürk tarafından kurulan şimdiki Eğitim Fakültelerinin, Eğitim Enstitüsü adı ile bilinen 1982'den önceki konumlarında, tümünün simgesi açık ve koyu mavinin yan yana kullanımıydı. Anlamı; bilim, gökler kadar engin (açık mavi), denizler kadar derindir (koyu mavi) olarak yorumlanırdı.
Mavi, verimliliği artırıcı özelliği nedeniyle ofislerde ve iş yerlerinde yoğun olarak kullanılır. Bir markada güven ve samimiyet hissini öneren bir renktir. Mavinin insanların iştahını bastırdığı kanıtlanmıştır ve bu nedenle yiyecek reklamlarında kullanılmaz. Uyum sadakat ve sempatinin rengidir. En soğuk renktir ama yine de maneviyat ve hayal kavramıyla ilişkilidir. Mavinin 111 tonu vardır. Birincil bir renktir ve ressamlar için en popüler mavi tonu, "okyanus mavisi"dir. Eskiden en pahalı renkti ama resimlere farklı bir canlılık katmaktaydı.
Yeşil başlı gövel ördek / Uçar gider göle karşı
Sarı rengin sıcaklığı, mavi rengin sakinlik ve huzurunu bünyesinde barındıran bu renk doğa rengi olup doğada ağaçların, bitkilerin sembolüdür. Aslında gençliğin nişanı olup baharın rengi olarak benimsenirken Hz. Muhammed'in ve Ehl-i Beyti'n simgeleri yeşil olduğu için yeşil rengin geleneksel kültürümüzde İslamiyet'in kabulünden sonra din ve imanın simgesi olarak kullanılması ağırlık kazanmıştır. İslamiyet'le kutsallık kazanan yeşil, Safevi Türkmen devletinin bayrağının ana rengi olmuş, Osmanlı sancaklarında uzun süre kullanılmıştı. Türk mitolojisine göre hayır ilahı Ülgen'in koruyucu ruh olarak kabul edilen yedi oğlundan birinin adı Yaşıl (yeşil) Kaan idi ve umumiyetle bitkilerin yetişip-büyümesini düzenlediğine inanılırdı.
Edebiyatta canlılığın ve diriliğin simgesi olan yeşil, deyimlerimizde yeşile çalmak, yeşile susamak, yeşillenmek gibi söz ve söz öbekleri biçiminde, halk şiirinde ise: Yel esti mi aşka gelir sallanır / Mart ayında yeşillenir ağaçlar gibi deyişlerle karşımıza çıkar.
Yeşil büyüme yenilenme ve yeniden doğuşun rengidir. Sağlık, tabiat ve huzurla ilgilidir. Problem çözümünde yardımcı olur ve özgürlük iyileşme ve sakinliği destekler. Koyu yeşil renk, parayı, ekonomik meseleleri ve burjuvaziyi temsil eder. Yeşilin 100'den fazla tonu vardır, orta tonlardakiler ruh hâlini düzenler. Ayrıca tomurcuklanan aşkı temsil eder. Yeşil, rahatlamamıza yardım eder. Aslında depresyon yaşayan kişiler için çok faydalıdır.