Modern hayattaki hızın edebiyata yansıması: Kısa öykü
Öykü, dünyanın en eski anlatım sanatlarından biridir. Kadim medeniyetlerden bu yana, insanlar birbirlerine öykü anlatmadan edememişlerdir. Yüzyılların imbiğinden süzülerek günümüze ulaşan kısa öykünün ise bir edebiyat türü olarak ortaya çıkması 19. yüzyıla rastlar. 20. yüzyıl sonlarında asıl formuna ulaşan kısa öykü, modernizmin edebiyata yansımasının en canlı örneklerindendir. Peki, hangi açılardan?
Önceki Resimler için Tıklayınız
Hemingway'in dünyanın en kısa öyküsü olarak geçen "Satılık Bebek Patikleri: Hiç Giyilmemiş" hikayesi de bu türün çarpıcı örnekleri arasında yer alır. Ayrıca Hemingway'in, altı kelimelik kısa öyküsü için 'yazdığım en iyi öykü' cümlesini kurmuş olduğu da bilinir.
Öykünün amacı ile kısa öykünün amacı benzerlik gösterir. Çarpıcı olması ve büyük etki uyandırması bu türü en cazip kılan unsurlardan biridir. Bu noktada Hemingway'in bu kısacık öyküsü, çarpıcılık açısından uzun öykülerin yükünü tek başına omuzlar.
Türk edebiyatında ise kısa öykü denildiğinde Ferit Edgü, Sevim Burak, Rasim Özdenören, Necati Tosuner, Refik Algan, Hulki Aktunç, Hürriyet Yaşar, Taner Karakoç, Sadık Yalsızuçanlar, Cemal Şakar ve Mehmet Harmancı akla ilk gelen isimlerdi.
Bu türün edebiyatımızdaki en önemli isimlerinden biri olan Ferit Edgü, Çok Kısa Öyküler…Öykücükler isimli eserinde bu türü, "Minimal öykü, az ve sıradan sözcüklerden oluşur. Başı ve sonu yoktur. Başı ve sonu okura bırakılır. Okurun düş gücüne, bu açıdan, kışkırtıcıdır.(…) zenginleştirilmiş değil, yoksullaştırılmış bir sözcük dağarcığının ürünleridir." şeklinde tanımlar.
Ferit Edgü'nün Binbir Hece, Doğu Öyküleri, İşte Deniz, Maria ve Do Sesi adlı kitaplarında topladığı birçok küçürek öyküsü vardır. Ferit Edgü'nün küçürek öyküleri, şiirsel düz yazı görünümündedir. Edgü, yoğun bir şekilde diyaloglarla anlatımı tercih eder. İz, oldukça kısa bir öyküdür. Hem öykü hem de şiir öğelerini barındırmaktadır.
"O günlerde sürekli izleniyordum. Bıktım. Ben de beni izleyenleri izlemeye başladım. Böylece onlarla aramda bir eşitlik doğdu. Onlar da ben de hem izleyen, hem izlenen olduk."
Edgü'nün küçürek öykülerinde her simge, insan ve dünyanın yeniden anlamlandırılmasına yönelik bir atılım olarak karşımıza çıkmaktadır.
Aynı zamanda kısa öyküleri de olan Türk edebiyatının önemli kalemlerinden ve hikayecilerinden Rasim Özdenören ise, bu türe ait düşüncelerini Yazı, İmge ve Gerçeklik isimli çalışmasında şu şekilde ifade eder:
"Ne kadar kısaysa hedefine isabeti o kadar fazla olur, diye düşünüyorum. Ne kadar kısaysa yazarının ustalığını o kadar ortaya koyar. Ben de kısa yazmak istiyorum"
Bu cümleler yazarın kısa öykü karşısındaki duruşunu net biçimde gösterir. Özdenören her şeyden evvel kısa öykünün kendi işlevinin ne olduğunu anlamak gerektiğini düşünür. Verilen kötü örnekler üzerinden bu türü kökten bir kenara atmanın doğru olmayacağını savunur.
Yazarın ilk öykü kitabı olan Hastalar ve Işıklar, kısa öykü türünün en güzel örneklerini ihtiva eder. Üstat Sezai Karakoç bu öykü kitabını "Türk hikâyeciliğinde, toplumumuzun derinliğindeki tarihi-metafizik acıyı yansıtan, yeni bir yön ve alan gösteren, önemli bir hamledir." şeklinde tanımlar.