Mustafa Akar anlatımıyla: Şeyh Galip - 10 Dakikada Edebiyat
Hem divan edebiyatının son büyük şairi hem de modern edebiyatımızın ise kurucu ismi olarak kabul edilen Şeyh Galip, şiir tecrübemizde istisnai bir noktadadır. Henüz 26 yaşında edebiyatımızın klasiklerden kabul edilen Hüsnü Aşk'ı kaleme alan Galip Dede, mecazlarla örülü bir şiir diline sahiptir. Şair - Yazar Mustafa Akar, 10 Dakikada Edebiyat'ın yeni bölümünde Şeyh Galip Efendi'yi anlattı: "Şeyh Galip 18. yüzyılın bir şairi. Kendisine "Şair-i Maderzat" deniliyor. "Şair-i Maderzat" doğuştan şair demek. Şeyh Galip doğduğunda şiir söyleyebilme yeteneğiyle dünyaya adımını atıyor..."
✒ Mustafa Akar:
Nazım Hikmet'in çok etkilendiği hatta taklit de ettiği Rusların büyük şairi Mayakovski'nin de en çok etkilendiği şairler arasındadır Şeyh Galip…
Şeyh Galip bir divan edebiyatı şairi. Divan Edebiyatı şairleri içerisinde herhangi bir tasavvuf yoluna dâhil olmayan, o meşrepten olmayan bir tane şair bile bulunamaz. Ama Şeyh Galip bunların içerisinde çok ayrı bir yerde duruyor. En ayrı tarafı şudur: Çünkü Divan Edebiyatı'nın sonu kendisi… 18. yüzyıl bizim klasik edebiyatımızın sonu demek. Ama öyle bir son ki gerçekten çok ihtişamlı. Çünkü bu son kendisinden sonra gelecek olan başka edebiyat türlerini de derinden etkileyen bir sona dönüşüyor. Hatta belki şimdi ilk defa duyuyor olabilirsiniz: Nazım Hikmet'in çok etkilendiği hatta taklit de ettiği Rusların büyük şairi Mayakovski'nin de en çok etkilendiği şairler arasındadır Şeyh Galip… Mayakovski'nin bu hakikati birçok metninde anar ve Şeyh Galip'in kendisine klasik şiirde rehberlik ettiğini söyler.
https://www.instagram.com/p/DDRKnZaNgLP/
✒ Mustafa Akar:
Türkçe 13. yüzyılda bir İslam dili olmaya başladı
Şeyh Galip çok büyük bir şair, çok büyük bir divan şairi. Divan Edebiyatı Türklerin 13. yüzyılda geliştirdikleri bir edebi tür. Belki de şöyle söylemek lazım Çünkü Türkçe 13. yüzyılda bir İslam dili olmaya başladı. Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli ve daha sonra gelen isimlerle birlikte İslam dili olarak metafizik gelenekte yer etti. Şeyh Galip de işte bu Türkçenin İslam dili olmasıyla birlikte başlayan edebiyat kısmının yani şiir kısmının en önemli isimlerinden bir tanesi oldu. Belki şöyle de ifade etmek mümkün: 13. yüzyıl için divan edebiyatına bir giriş diyebiliriz. 15. yüzyıl biraz daha taklit ve yükseliş ama sonrası artık belki de divan edebiyatının en önemli metinlerinin de yazıldığı döneme dönüştü.
Şair-Yazar Mustafa Akar 10 Dakikada Edebiyat'ın yeni bölümünde Şeyh Galip'i anlatıyor:
— Fikriyat (@fikriyatcom) December 7, 2024
"Şeyh Galip doğduğunda şiir söyleyebilme yeteneğiyle dünyaya adımını atıyor..."
🎙 @mustafa_akar_https://t.co/6CbaEvTliz pic.twitter.com/eDn02zGljJ
✒ Mustafa Akar:
Şeyh Galip doğduğunda şiir söyleyebilme yeteneğiyle dünyaya adımını atıyor
Şeyh Galip 18. yüzyılın bir şairi. Kendisine "Şair-i Maderzat" deniliyor. "Şair-i Maderzat" doğuştan şair demek. Şeyh Galip doğduğunda şiir söyleyebilme yeteneğiyle dünyaya adımını atıyor. Gerçekten de öyle. Çok kısa bir ömür sürüyor Şeyh Galip, 41 yaşında vefat ediyor. İşte bugün en meşhur eseri olarak bildiğimiz Hüsnü Aşk 26 yaşında yazılmış. Divanını da oluşturan o çok önemli gazeller, kasideler ve diğer metinlerde o yaşlarda yazılmış. Bir de çok erken yaşlarında meydana geliyor. Galip Dede erken yaşlarında şiire başlamıştı. Galip Efendi 20'li yaşlarda bir krize yakalıyor. Bu kriz bizim Üstadımız Necip Fazıl'ın söylemekten çok hoşlandığı tabirle bir "entelektüel krizi"dir. Yani kriz-entelektüel der buna üstadımız. Sadece Necip Fazıl da değil birçok önemli dâhinin, çok önemli şairin, yazarın gençlik yıllarında yaşadıkları bir kriz, bir buhran dönemidir.
✒ Mustafa Akar:
Galip Dede bu krizi atlatmak için Konya'ya gidiyor. Sadece kendisi değil babası, dedesi de Mevlevi. Yani bir Mevlevi sülalesine doğmuş bir çocuk Şeyh Galip
Bu kriz haline hakikati bulma noktasında, hakikati aramada belki de hakikate yaklaşmanın verdiği o yüksek voltaj halinde insanın biraz kendinden geçmesi, kendini bulmak için Hatta belki de kendinden geçmesi diyebiliriz. Galip Dede bu krizi atlatmak için Konya'ya gidiyor. Sadece kendisi değil babası, dedesi de Mevlevi. Yani bir Mevlevi sülalesine doğmuş bir çocuk Şeyh Galip. Konya'ya gidiyor ve Mevlevilerin o çok meşhur bin bir günlük "çile"sine talip oluyor. Bin bir gün çileyi doldurduktan sonra İstanbul'a dönüyor. Hatta bazı kaynaklarda bu çilenin bir kısmına da İstanbul'da devam ettiği söylenir. Mevlevilik içerisinde çile mefhumu çok önemlidir.
✒ Mustafa Akar:
Galip Dede Efendi de neredeyse 3 yıla tekabül eden bin bir çilesini dolduruyor
Mevlana o çok ünlü sözü ile meşhur olmuştu: "Gel ne olursan gel." Metinleri arasında bu söz yok ama Mevlana'ya layık görülen bu söz onun metinleri de çelişmiyor. O'nun anlatım dünyası çelişen bir söz değil. Ama şunu belirtmek lazım Hazret "gel gel" derken yani "ne olursan ol gel ama bize benzeyeceksen gel, bizim gibi olacaksan gel, bize dönüşeceksen gel" diyor aslında. Mevlevilik bu yollar içerisindeki en zor yollardan bir tanesidir. Tabii çok yüksek bir aşkla bunun metinler yazıldığı için dışarıdan çok kolay gözükür ama talim ve terbiyesi en zor olan yollardan bir tanesidir. Galip Dede Efendi de neredeyse 3 yıla tekabül eden bin bir çilesini dolduruyor. Bu çile doldurduğu dönemde hiç şiir yazmıyor. Burası da enteresandır çünkü Hüsnü Aşk çileden hemen önce yazılmıştır.