Nazım biçimi nedir, özellikleri nelerdir? Nazım biçimi örnekleri... Nazım biçimi konu anlatımı...
Nazım biçimleri, edebiyatta beş başlık altında ele alınır. Bunlar, İslamiyet öncesi Türk edebiyatı nazım biçimleri, anonim halk edebiyatı nazım biçimleri, aşık edebiyatı nazım biçimleri, divan edebiyatı nazım biçimleri, Batı uygarlığı çevresinde gelişen Türk edebiyatı nazım biçimleridir. Peki, nazım biçimi nedir, nazım biçimi özellikleri nelerdir? Nazım biçimi örnekleri hangileridir? İşte örneklerle nazım biçimi konu anlatımı…
Önceki Resimler için Tıklayınız
Müstezat, kelime anlamı olarak çoğalması istenilen, artmış anlamına gelir. Günümüzde bu anlamıyla fazla kullanılmamaktadır. Bir edebiyat terimi olarak, her dizesine bir küçük dize eklenmiş divan edebiyatı nazım biçimini ifade eder.
Müstezat özellikleri
- Günümüzdeki kullanımı yaygın olarak edebiyat terimine işaret eder.
- Bir uzun, bir kısa şekilde yazılan divan edebiyatı nazım şeklidir.
- Murabba, muhammes, rubai, kıta, beyit gibi şekillerle birleştirilerek yazılgelmiştir.
- En çok "gazel müstezat" şeklinde yazılmıştır. Bir nazım şeklinin her mısrası veya her beytinin sonuna aynı ölçüde bir kısa mısra ekleyerek meydana getirilir.
- Eklenen kısa mısralara "ziyade" denir.
- Türk edebiyatına Arap edebiyatından geçmiştir.
- İlk örnekler Nesimi'ye aittir. Şeyhi, Nevai, Necati gibi birçok şair de müstezat yazmıştır.
"Kapunda beni istemeyen derbeder olsun
Olsun begüm olsun
Bin zar oluban derd ile benden beter olsun
Olsun begüm olsun"
Terza Rima üçer mısralık bendlerle yazılmış bir nazım biçimidir.
Terza rima özellikleri
- Uyak düzeni örüşük uyak olarak adlandırılır.
- Bend sayısı belirsizdir. Tek bir mısra ile sona erer. Uyak şeması şöyledir: aba bcb cdc ded e.
- İlk olarak İtalyan Edebiyatı'nda görüldü. Dante İlahi Komedya'yı bu nazım biçimiyle yazdı.
- Türk edebiyatında Terza rimayı ilk kez Tevfik Fikret Şehrâyîn adlı şiirinde denemiş ancak 1908'den sonra pek kullanılmamıştır. Bu biçimde yazılmış kısa şiirlerin son mısrasının kuvvetli olmasına dikkat edilir.
- İtalyan Edebiyatı'na özgü bir nazım biçimidir.
- Üçer mısralık üç bend ve sonda yer alan tek mısradan oluşur.
- Uyak düzeni aba, bcb, cdc, d biçimindedir ki bu da örüşük uyak düzeni diye adlandırılır.
- Kesin bir kural olmamakla birlikte genellikle 10 heceli mısralar kullanılır.
Mavi bir gölge uçtu pencereden, a
Baktım : âvâre bir küçük kelebek; b
Yaramaz geldi kim bilir nereden a.Belli yorgundu; bir veremli çiçek b
Gibi serpildi lâmbanın yanına c
Bir duman uçtu, gitti titreyerek b.Anladım kıydı yavrucuk canına. c
Söyle ey mavi gölge, söyle eğer d
Bir ölümden de çok fenaysa bana, cŞu karanlık, şu kimsesiz geceler. d
Sone, iki dörtlük ve iki üçlükten oluşan 14 dizelik bir nazım şeklidir.
Batı edebiyatında kullanılan bu tür, Servet-i Fünuncular tarafından Türk edebiyatına geçirilmiştir. Edebiyatımızda ilk örneği Cenap Şahabettin'in, "Şi'r-i Na-Nüvişte" (Yazılmamış Şiir) adlı şiiridir. Genellikle dörtlükleri sarmal kafiye ile yazılır. Sonede işlenen konuları sınırlandırmak doğru bir yaklaşım değildir. Sonede her türlü konu işlenebilir.
Sone özellikleri
- Genel olarak kısa şiir, türkü demektir.
- 14 mısradan oluşan ve daha çok lirik konuların işlendiği bir nazım şeklidir.
- İlk iki bent dörder, son iki bent üçer mısradır.
- Kafiye örgüsü şöyledir. abab abba ccd ede
- Türk şairleri sonenin kafiye örgüsünde serbest hareket etmişlerdir.
- Edebiyatımıza Servet-i Fünun döneminde Fransız Edebiyatı etkisiyle geçmiştir.
- Tevfik Fikret ve Cenap Şehabettin bu türün örneklerini çok vermişlerdir.
- Nazım ölçüsüyle yazılmıştır.
"Seni bir yaz gününe benzetmek mi, ne gezer?
Çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakın:
Taze tomurcukları sert rüzgârlar örseler,
Kısacıktır süresi yeryüzünde bir yazın:
Işıldar göğün gözü, yakacak kadar sıcak,
Ve sık sık kararı da yaldız düşer yüzünden;
Her güzel, güzellikten er geç yoksun kalacak
Kader ya da varlığın bozulması yüzünden;
Ama hiç solmayacak sendeki ölümsüz yaz,
Güzelliğin yitmez ki asla olmaz ki hurda;
Gölgesindesin diye ecel caka satamaz
Sen çağları aşarken bu ölmez satırlarda:İnsanlar nefes alsın, gözler görsün elverir,
Yaşadıkça şiirim, sana da hayat verir. »"
Triyole, on mısralı bir nazım şeklidir. Önce iki mısralı kısım, sonra dörder mısralı iki kısım gelir.
Triyole özellikleri
- Birinci kısmın ilk mısrası birinci dörtlüğün sonunda, yine birinci kısmın ikinci mısrası ikinci dörtlüğün sonunda tekrarlanır.
- Dört mısralı kısımlarda, eklenen mısraların ilk üç mısra ile anlam bütünlüğü sağlaması gerekir.
- Edebiyatımızda çok fazla kullanılmamıştır.
- Triyolede iki tür uyak bulunur.
- Baştaki iki dize kendi arasında uyaksız olmakla birlikte, sonunda yinelendikleri dörtlüklerin uyaklarını bu iki dize oluşturur.
- Son dizesi duygu yönünden şiirin en güçlü dizesidir. Kafiye şeması şöyledir: Ab aaaa bbbb.
"Yüzünde hasta-i sevdâ gibi melâlet var,
Nedir bu hâl-i perişanın ey hilâl-seher
Sabâh-ı feyz-i bahâride mübtesem ezhâr
Çemen çemen mütemevvic nesîm-i anber-bâr:
Niçin? Ben anlamadım kimden etsem istifsâr?
Yüzünde hasta-i sevdâ gibi melâlat var!Dem-i seherde yanında şu parlayan ahter
Hazan içinde solan bir çiçek gibi dil-ber
Sürûr fec ile şâdân iken bütün yerler,
Nedir bu hâl-i perişanın ey hilâl-i seher?"
Serbest Müstezat: 19. Yüzyıl sonlarında özellikle Servet-i Fünun'cuların geliştirdikleri bir nazım biçimi.
Serbest müstezat özellikleri
- Divan şiirindeki müstezat'tan şu özellikleriyle ayrılır:
- Serbest müstezat, hem aruz, hem de hecenin çeşitli kalıplarıyla yazılabilir.
- Temel olarak alınan kalıbın çeşitli parçaları çeşitli düzenlerle bir arada kullanılabileceği gibi aynı nazım içinde yalnız bir kalıp değil, başka kalıplar ve bunların parçaları da kullanılabilir.
- Uzun ve kısa mısralar kimi zaman belli bir düzen içinde sıralanır, kimi zaman da herhangi bir düzene bağlı kalınmaz.
- Kafiye örgüsünün düzenlenişi de kurala değil, şairin isteğine bağlıdır.
- Müstezat'ın daha özgürce kullanılmış biçimdir.
- Sembolizmin yaygın olduğu bir dönemde Fransa'da ortaya çıkan bir şiir şeklidir.
- Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati şairlerince kullanılmıştır.
- Serbest müstezatta nazım nesre yaklaştırılmıştır.
"Yine kış,
Yine şems-i mesâda (akşam güneşi), ah o bakış,
Yine yollarda serseri dolaşan
Âşiyânsız tuyur-ı pür-nâliş( inleyen yuvasız kuşlar)Tehi kalan ovalar
Sükût eder sanılır mevsimin gumûmuyla
Harab olan sarı yollarda kalmamış ne gelen,
Ne giden,
Şimdi yalnız kavafil-i evrâk (yaprak yığını)
Mütemadî sürüklenir bir uzak
Ufk-ı pür-ıztırab u nermide.Yine kış, yine kış
Bütün emelleri bir ağlayan duman sarmış."