Bir dava adamı: Necip Fazıl Kısakürek
Türk düşünce hayatında fikirleri ve eserleriyle derin izler bırakan büyük şair Necip Fazıl Kısakürek, yaşamı boyunca çok sayıda esere imza attı. "Kaldırımlar", "Çile", "Reis Bey" ve "Bir Adam Yaratmak"ın da aralarında bulunduğu yüze yakın eseri kültür dünyamıza kazandıran şair, Türk edebiyat tarihinde Baki'den sonra ikinci "Sultanu'ş Şuara" ünvanına sahipti. Şiir, roman, deneme, oyun yazarlığı yapan ve "Üstad" olarak anılan Kısakürek, yazdıkları ile uzun yıllar farklı kuşaklara etki etti.
Önceki Resimler için Tıklayınız
◼ Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinin önemli isimlerinden olan Necip Fazıl, roman, tiyatro, hikaye gibi türlerde edebi eserler verdi. Felsefeye olan ilgisi sebebiyle şiirlerinde daha mistik bir anlayış benimsedi. İçeriklerinde genellikle arayışta olan insanı anlattı. İnsan ve tasavvuf temalarını benimseyen Neci Fazıl'ın şiirlerine ve sözlerine birlikte bakalım…
Beklenen
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Canım İstanbul
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Sakarya Türküsü
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Çile
Gâiblerden bir ses geldi: Bu adam,
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birdenbire dam;
Gök devrildi, künde üstüne künde...
Anneme Mektup
Ben bu gurbet ile düştüm düşeli,
Her gün biraz daha süzülmekteyim.
Her gece, içinde mermer döşeli,
Bir soğuk yatakta büzülmekteyim.
Ağlayan Çocuklar
Kafesli evlerde ağlar çocuklar,
Odalarda akşam olurken henüz.
O zaman gözümün önünde parlar,
Buruşuk buruşuk, ağlayan bir yüz
◼ Necip Fazıl Kısakürek'in en önemli eserlerinden biri Kaldırımlar şiiridir. 8 kıtadan oluşan Kaldırımlar şiiri yalnız yürüyen bir adamın psikolojisini anlatır. Yalnızlığın işlendiği bu şiirde diğer şiirlerine göre daha gerçekçi bir anlatım tercih eder. Şairin genel olarak metaforlardan ve sürrealist söylemlerden uzak durduğu bir şiiridir. Şiir sembolist bir anlayışla yazılmamış olsa da ismi geçen nesnelerin gerçek varlıklarıyla birlikte çağrıştırdıkları anlamlar da vardır. Bu sebeple okuyucuya vermek istediği anlam tamamıyla açık değildir. Necip Fazıl, şiirinde açık bir anlatımla derinlik arasında paralellik kurar.
◼ Kaldırımlar şiirinde şair, kaldırımda bir yolculuğa başlar ve ıssız bir sokakta ardına bakmadan yürür. Zaman zaman her insanın karanlık bir yolda hissettiği hisleri ele alır. Kaldırımları yoldaş olarak görür ve kendisiyle özdeşleştirir. Fakat kaldırımların bazen ürpertici olduğunu ifade eder ve o zaman yalnızlığı daha çok hisseder. Hislerinin korku ve yalnızlık olması nedeniyle etrafa olan bakış açısı da tamamen değişir. Cansız varlıkları canlı gibi görmeye başlar, şiirinde de bunu teşhis ve teşbih sanatlarını kullanarak anlatır. Korkarak kaldırımlara sığınmak ister ve kaldırımlarla arasında bir bağ kurar. Kaldırımlar, gündüz herkesin geçtiği, kalabalık ortamların olduğu bir yerdir. Gece herkes uykudadır. Bu nedenle kaldırımlara sessizlik, karanlık ve yalnızlık hâkimdir, tıpkı şairin iç dünyası gibi. Kaldırımlarla benzemesi ona olan bağlılığını artırır. Yalnızca kaldırımlarla olan bu yürüyüşünden yavaş yavaş memnun olmaya başlar. Yürüyüş akar gider ve şair bunun sürekli olarak devam etmesini ister.
Okuyan herkesin kendinden bir şeyler bulacağı ve etkileneceği çağrışımlarla anlatılan Kaldırımlar şiirine birlikte bakalım…
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...
Editör: Eda Kaya
Tasarım: Zeynep Gül