Necip Fazıl şiir yazmaya nasıl başladı? Necip Fazıl Kısakürek'in şiir serüveni...
Edebiyatımızda şiir denilince akla ilk gelen isimlerden biri Necip Fazıl Kısakürek'tir. Baki'den sonra ikinci "Sultanu'ş Şuara" unvanına sahip Fazıl, fikirleriyle ve düşünceleriyle bizlere derin izler bıraktı. Yunus Emre'den, Fuzuli'den, Yahya Kemal Beyatlı'dan miras aldığı edebiyata boyut atlattı. Onun edebiyat dünyasına adım atmasında annesinin önemli bir rolü vardı. Öyle ki, şairliğinin kaynağını da ona bağlardı. Her şey hastane odasında, annesinin ölüm döşeğindeki dileğini gerçekleştirme arzusuyla başladı.
Giriş Tarihi: 14.02.2022
16:51
Güncelleme Tarihi: 25.05.2022
14:51
Edebiyatımızın üstadı Necip Fazıl Kısakürek
🔹 Şiir , edebiyatımızın en kadim türlerinden biridir. Sözcüklerle güzel biçimler kurma sanatı olarak tanımlanan şiir, her dönemde duygularımıza ve düşüncelerimize hitap eder. Aynı zamanda güzel sanatların en üstünü ve en zor olanıdır.
🔹 Edebiyatımızda şiir denilince akla ilk gelen isimlerden biri Necip Fazıl Kısakürek'ti. Baki'den sonra ikinci "Sultanu'ş Şuara" unvanına sahip Fazıl, fikirleriyle ve düşünceleriyle dünyamıza derin izler bıraktı.
🔹 Onun edebiyat dünyasına adım atmasında annesinin önemli bir rolü vardı.
🔹 Kafa Kâğıdı eserinde annesinden şöyle bahseder: "Ne aldımsa, annemden, daha düne kadar yaşayan ve seksenini hayli aşkın olarak ölen, hayatı boyunca masum ve mazlum bu kadından aldığıma inanıyorum. Baba kolları ikinci planda."
↪ Necip Fazıl'ın annesi Mediha Hanım, Akdeniz kıyılarından İstanbul'a göç etmiş bir ailenin kızıydı. "Uğultu girdabı" olarak nitelendirdiği Çemberlitaş'taki dedesinin konağında annesi, konağın hizmetçisi gibi bir muamele gördü.
↪ Acılı bir ömrü olmuştu. Kızı Selma'yı henüz beş yaşındayken kaybetmesi onu derinden üzdü ve beyin hummasına tutuldu. Sonrasında da verem oldu. Bir müddet İsviçre'deki sanatoryumda tedavi olduktan sonra da İstanbul'a döndü.
Necip Fazıl Kısakürek'ten 100 Alıntı
🔹 Necip Fazıl, O ve Ben adlı eserinde annesini "en köklü zaafım" olarak tanımlar ve birçok özelliğini ondan aldığını söyler:
"Anneme gelince, yirmi küsur yaşında babamdan dul kaldıktan sonra topyekûn küsen, bütün ömrü uğultulu konaktan başlayarak bir besleme halinde ezilmekle geçen, nihayet hastalanan, kurtulan, çocuğunu (beni) dişlerinde taşıyarak büyüten, bu defa da kendini erkek kardeşlerinin hizmetinde harcayan, Müslümanlıkta ve derinlikte annesine eş büyük kadın, bazı şiirlerimden de tüttüğü gibi en köklü zaafım... Allah'ın, bende yarattığı birçok hususiyeti, annemin yolundan verdiğine inanıyorum."
Necip Fazıl Kısakürek'in en sevilen 10 şiiri
https://www.instagram.com/p/Cd-hPeEjKfc/
Şairliğinin temel kaynağı
🔹 Annesinin hayatındaki yeri o kadar önemliydi ki, en önemli vasfı olan şairliğinin kaynağını da ona bağlardı. Hastane odasında, annesinin ölüm döşeğindeki dileğini gerçekleştirme arzusuyla başladı her şey… Bu hatırayı Necip Fazıl O ve Ben kitabında şöyle anlatır:
Annem hastanedeydi. Ziyaretine gitmiştim… Beyaz yatak örtüsünde, siyah kaplı, küçük ve eski bir defter… Bitişikte yatan veremli genç kızın şiirleri varmış defterde… Haberi veren annem, bir an gözlerimin içini tarayıp:
- Senin dedi; şair olmanı ne kadar isterdim!
Annemin dileği bana, içimde besleyip de on iki yaşıma kadar farkında olmadığım bir şey gibi göründü . Varlık hikmetinin ta kendisi… Gözlerim, hastane odasının penceresinde, savrulan kar ve uluyan rüzgâra karşı, içimden kararımı verdim:
- Şair olacağım!
Ve oldum.
O gün, bugün, şairliği küçük ve adi hasisliklerin üstünde gören, onu idrakin en ileri merhalesi sayan ben, bu küçük ve âdi bahaneyi hiç unutmadım.
Necip Fazıl Kısakürek ile Peyami Safa nasıl tanıştı?
Necip Fazıl’ın ilk şiirini yazdığı yer
🔹 Annesinin isteğinden sonra Necip Fazıl, Bahriye Mektebi'nde ilk şiirini yazdı . Çok sevdiği dedesini kaybetmesi üzerine kaleme aldığı "Büyükbabamın Ölümü" başlıklı yazısıyla edebiyat öğretmeninin dikkatini çekti. Bahriye Mektebi'ndeki edebiyat hocasıyla yaşadığı anıyı şöyle anlatır:
"O zamanın ütopyasına göre harp kazanıldıktan sonra bize geçecek olan Fransız donanmasının zırhlılarında vazife görmeye ve prenseslerin ellerinden öpmeye namzet zabitler sıfatıyla yetiştirildiğimiz, bu şartlara göre seçilip alındığımız, herkes saman ekmeği yerken nefis sofralara oturtulduğumuz, müzikle yemek yediğimiz, saraylara mahsus muaşeret edepleri içinde yoğrulduğumuz, böyleyken disiplinlerin en yakıcısı içinde kavrulduğumuz, memleketin en namlı hocalarına malik bulunduğumuz ve tatile üç ayda bir çıktığımız Bahriye Mektebi...
Şiire orada başladım. Vesilesi şiir kitabımın başında yazılı... Bizden, hayatımızın en çarpıcı vakasına dair birer vazife isteyen edebiyat muallimine "Büyükbabamın ölümü" isimli bir nesir verdim, onun taşkın takdirlerini kazandım ve sonra şiire başladım. Derken edebiyat muallimimizin eline bir de şiir sıkıştırınca onun şu hitabına çarptım: " Yo! Artık çizmeyi aşıyorsun! Bu yaştaki çocuk şairliğe kalkamaz! Bekle, sabret!
Zavallı hocam; altı yedi sene sonra bana bir lokantada rastlayacak ve ismi yeni çıkmaya başlayan şair talebesinden, yıllardır yazı yazdığı halde bir türlü tanınamamış mahzun edebiyat hocası sıfatıyla özür dileyecektir."
Necip Fazıl'ın şahsi eşyalarının sergilendiği "Hatıra Odası"