Necip Fazıl'ın "vaaz kürsüsü": Tiyatro
Edebiyatımızda şairliğiyle şöhret bulan üstad Necip Fazıl Kısakürek'in şiirden hemen sonra en çok iştigal ettiği tür tiyatroydu. Tiyatroyu güzel sanatlar arasında bir zirve kabul eden Necip Fazıl, birçok oyun kaleme aldı. Üstad geniş kitlelere sesini duyurabilmek için tiyatroyu daha elverişli bir tür olarak gördü. Peki, Bir Adam Yaratmak piyesi seyirci ve sanat camiası tarafından büyük bir ilgiyle karşılanmışken üstad neden tiyatro yazmaya on beş yıl ara verdi? İşte tüm detaylarıyla Necip Fazıl için "vaaz kürsüsü" olan tiyatro…
Giriş Tarihi: 27.07.2020
09:28
Güncelleme Tarihi: 27.07.2021
12:13
Sesli dinlemek için tıklayınız.
Necip Fazıl Kısakürek, Cumhuriyet döneminde şiir alanında gösterdiği başarının yanında tiyatro alanında da önemli eserler vermiş bir sanatçıydı.
"Ön tarafı açılır kapanır bir mikap (küp) içinde hayatı yakalamak… Kapana kıstırır gibi…Tiyatro budur." cümlesini kuran ve sanat türleri arasında tiyatroyu "en büyük keşif" ve "güzel sanatlar içinde bir zirve" olarak gören şairin sanatında tiyatronun yeri ayrı bir konumdaydı.
Necip Fazıl'ın büyük yankı uyandıran tiyatroları
Necip Fazıl, geniş kitlelere düşüncelerini aktarabilmek adına tiyatro türünü daha elverişli görmüş, nitekim bu durumu: "Tiyatro benim için içtimai davada en büyük bir vaaz kürsüsüdür." şeklinde izah etti.
Tiyatroyu ayrıca "Tezin laf olmaktan çıkıp büyü olduğu yer" diye tanımlıyordu. Oyunları tezli tiyatrolar kategorisinde yer alsa da muhtevasına baktığımızda salt fikirden oluşmayan söz gelimi düşüncenin estetik zevk potasında erimiş bir nitelikte olduğunu görüyoruz.
Necip Fazıl Kısakürek sözleri
TİYATRO ESERLERİNDEKİ HAKİM TEMALAR
Şiirlerinde soyut olarak hissedilen korku, dehşet, sıkıntı, vehim, şüphe, yalnızlık gibi duygu ve temalar tiyatrolarında kahramanların kişiliklerinde somutlaşmış gibiydi. Bu oyunlarda günah duygusu, vicdan azabı, kader-irade, akıl-duygu-sezgi ilişkileri, madde-ruh mücadelesi, bilinmeyenin araştırılması, aklın sınırlarının zorlanması, her şeyin ötesinde bir sır bulunduğu inancı gibi metafizik ve psikolojik problemler işlendi.
Necip Fazıl tasavvufla nasıl tanıştı?
Eserlerinde yer yer tesirli ve nüfuzlu bir ifade tarzı, çok defa teatral davranış ve konuşma şekilleri, kahramanlık, âlicenaplık, şeref, izzetinefis gibi duyguların yüceltilmesiyle üstad, klasik tiyatro türüne yaklaşıyordu.
Necip Fazıl'ın on dördü sağlığında biri ise ölümünden sonra yayımlanan on beş adet tiyatro eseri mevcuttu. Üstadın şiirden sonra en çok eser verdiği tür tiyatroydu. Tiyatro eserleri sırasıyla şunlardır:
Tohum (1935), Bir Adam Yaratmak (1938), Künye (1938), Sabır Taşı (1940), Para (1942), Vatan Şairi Namık Kemal (1944), Nâm-ı Diğer Parmaksız Salih (1949), Reis Bey (1964), Ahşap Konak (1964), Siyah Pelerinli Adam (1964), Ulu Hakan Abdülhamid Han (1969), Yunus Emre (1969), Mukaddes Emanet (1971), Senaryo Romanları (1972), İbrahim Edhem (1978
Tiyatrolarından on üçü Kültür Bakanlığı tarafından üç cilt halinde topluca yayımlanmıştır.
Aksiyon ve dava adamı: Necip Fazıl Kısakürek
NECİP FAZIL'IN TİYATROLARINI BESLEYEN KAYNAKLAR
Necip Fazıl Kısakürek'in tiyatrolarını besleyen kaynaklar genel olarak tarihi konular, halk edebiyatımız ve Batı tiyatrosuydu . Necip Fazıl'ın konusunu Türk tarihinden alan tiyatroları Tohum, Künye, Kanlı Sarık, Abdülhamid Han ve Mukaddes Emanet'ti. Necip Fazıl tiyatroları türküler, masallar, Yunus Emre ve İbrahim Ethem gibi mutasavvıfların hayatlarıyla Türk halk edebiyatından; Shakespeare, Ibsen, Strindberg ve Maeterlinck'ten gelen etkilerle de Batı tiyatrosundan izler taşıyordu.
Necip Fazıl'dan yüzleri gülümsetecek nükteler