Okunması Gereken 10 Amin Maalouf Kitabı
Kitaplarının bir sayfasında tarihin gerçeklerinin öteki sayfasında ise insanoğlunun hayal gücü… Maalouf'un tek derdi, küreselleşmenin yarattığı yeni tehditler değil, insanoğlunun acımasızlığına tepkisiydi de. Sizler için Amin Maalouf'tan okunması gereken on kitabı derledik.
''İnandığım insanlar yüzünden, beklediğim yarınlar dünde kaldı...''
Amin Maalouf, bu eserinde Osmanlı İmparatorluğu'nu, etnik çatışma ve çözülmeyi, Avrupa'yla Doğu'nun, dillerin ve dinlerin tanışma noktası Doğu Limanları'nı anlatıyor. İnce dokunmuş bir tarih örtüsüne işlenmiş kentler ve yaşamları bu satırlarda sizi bekliyor. Doğu'nun Limanları bu yüzyılın başını ve bir insanın trajik öyküsünün içinden anlatıyor.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…
''Benim tek evim onun gözleri, dudakları ve elleriydi.''
''Şimdi Afrikalı diye anılıyorum, ama Afrikalı değilim, Avrupalı da Arabistanlı da değilim. Bana Granadalı, Faslı, Zeyyatlı da derler ama ben hiçbir ülkeden, kentten ya da boydan değilim. Yolların oğluyum ben, ülkem kervan, yaşamım ise yolculukların en beklenmedik olanı.''
''Afrikalı Leo'', gerçek bir yaşam öyküsünden çıkarılmış düşsel bir yaşam öyküsüdür. Amin Maalouf, bu ilk romanında daha sonra Semerkant ve Tanios Kayası'nda yapacağı gibi tarihle ve tarihten olağanüstü bir halı dokuyor. Âdeta bir uçan halı...
-Gidiyorsun.
-Evet. Ama başka türlü.
-İnsan nasıl "başka türlü" gidebilirmiş?
-Seninle birlikte gidiyorum.
"Titanic'te Rubaiyat! Doğu'nun çiçeği Batı'nın çiçekliğinde! Ey Hayyam! Yaşadığımız şu güzel anı görebilseydim!" Amin Maalouf, "Afrikalı Leo"dan sonra bu kez Doğu'ya, İran'a bakıyor. Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ının çevresinde dönen iç içe iki öykü sizleri bekliyor. 1072 yılında, Hayyam'ın Semerkant'ında başlayan ve 1912'de Atlantik'te bitmeyen bir serüven... Bir el yazmasının yazılışının ve yüzlerce yıl sonra okunurken onun ve İran'ın tarihinin de okunuşunun öyküsü...
''Benim birçok kimliğim yok, bir kişiden diğerine asla aynı olmayan özel bir 'dozda' onu biçimlendiren bütün öğelerden oluşmuş tek bir kimliğim var.''
"Bana 'içimin derinliğinde' ne olduğu sorulduğunda, bunda herkesin 'içinin derinliğinde' ağır basan tek bir aidiyetin, bir bakıma 'kişinin derin gerçekliğinin', doğarken ebediyen belirlenen ve artık değişmeyecek olan 'öz'ünün var olduğu inanışı yatıyor; sanki geri kalanın, bütün geri kalanın özgür insan olarak katettiği yolun, benimsediği inanışların, tercihlerin, kendine özel duygusallığının, yakınlıklarının, sonuçta yaşamının hiçbir önemi yokmuş gibi."
Çünkü kimlik, insanın zamanın içindeki incelişinde onu dünyaya bağlayan bir aynadır. Amin Maalouf, Ölümcül Kimlikler'de çok yönlü ve saydam bir sorgulamanın eşiğinde, aynadaki görüntünün tutulabileceğine işaret ediyor. Ölümcül Kimlikler, dünyanın yeni zamanlarında insanlığın küllerinden kuracağı düzenin temeline konan bilge bir taş gibidir.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…
"Yirmi yılda kırk sağlam kitap okursan, ama adam gibi okusan, dünyaya korkmadan bakabilirsin."
Dünya bir felakete doğru dolu dizgin koşuyor. Kötüye kullanılan bilim insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Yeni doğan çocuklar büyük oranda erkek, çünkü "oğlan" olsun istiyordu herkes. Buyrun, bilim dilekleri yerine getirdi sonunda. İşin sonu nereye varacak? Kadınlar yeryüzünde silinip gidecek mi? Bir grup aydının kurduğu "Bilgeler Şebekesi" insanları uyarmaya, zararın bir yerinden döndürmeye uğraşıyordu.
Şimdiye dek Kuzeyliler tarafından "uzaktaki bir başka dünya" olarak değerlendirilen Güney ülkelerinde şiddet tırmanıyor, yavaş yavaş tüm dünyaya yayılıyor. Bunlara tanıklık eden, insanlığın düştüğü korkutucu durum karşısında el ele mücadele veren bir gazeteciyle bir böcek bilimci; onlardan doğacak bir kız çocuğu: Beatrice... Bu Beatrice'in yüzyılıdır.