Arama

Osmanlı’da saray dili halktan kopuk muydu?

Osmanlı'ya yıllarca "saray dili halktan kopuktur", "halk, saray ve çevresinin yanında bu medeniyetin edebiyatını da anlamıyor" nitelemeleriyle yüzeysel eleştiriler yöneltildi. Fakat işin aslı gerçekten böyle mi? Peki, yapılan bu eleştirilerde göz ardı edilen neydi? Bu konuyu siz Fikriyat okurları için incelemeye tabi tuttuk.

  • 1
  • 11
Osmanlı Türkçesi
Osmanlı Türkçesi

Türkçe, Farsça ve Arapça kelimelerin terkibinden oluşarak 15. yüzyıldan yaklaşık 20. yüzyıla kadar konuşulan Osmanlı Türkçesi, Osmanlı medeniyetinin lisanıdır. Büyük oranda "Osmanlıca" olarak da adlandırılır fakat bu oldukça yanlış bir kullanımdır zira Osmanlı Türkçesi müstakil bir dil değildir. Batı Türkçesi, Eski Türkçe, Eski Anadolu Türkçesi gibi yalnızca tarihi devir içerisinde bir dönem adlandırılmasıdır.

  • 2
  • 11
Ortak İslam medeniyetinin Türk dili üzerindeki etkisi
Ortak İslam medeniyetinin Türk dili üzerindeki etkisi

Toplumlar, gramatiksel ihtiyaçları neticesinde tarih boyunca etkileşim halinde bulunmuşlardır. Türkçe, ihtiyaç duyduğu malzemeyi kendi içerisinde bulamayınca ortak bir İslam kültürü dairesi içerisinde yer aldığı medeniyetlerden ihtiyaçlarını temin etmeye çalışmıştır. Din, toplumları ve kültürleri her yönüyle birleştiren unsurlardan biridir. Bu sebeple, Osmanlı'nın ortak bir İslam medeniyeti havzasında yer alması, Türkçenin iki dilin imkânlarından faydalanmasına kapı aralamıştır. Bu oldukça doğal bir süreçtir.

Osmanlı devleti ortak İslam medeniyetine ait birtakım kelime ve terkipleri kullanmış, bu kelime ve terkipler zamanla dilin içerisinde yerleşerek netice itibariyle Türkçeleşmiştir. Çağlar boyunca insanlar büyük oranda bu kelimelerin Türkçe olmadığını bilmeyerek kullanmaya devam etmişlerdir. Bugün bile Türkçe zannettiğimiz pek çok kelimenin aslında Türkçe kökenli olmadığını öğrendiğimizdeki yaşadığımız şaşkınlık; söz konusu kelimelerin ne denli Türkçeleştiğini bize kanıtlar niteliktedir.

  • 4
  • 11
Bir kelimenin Türkçe olup olmadığını nasıl anlarız?
Bir kelimenin Türkçe olup olmadığını nasıl anlarız?

Osmanlı padişahları Orhan Bey zamanından itibaren Türk âlim ve şairleri çevrelerine toplamışlardı. Sultanlar, şairleri Türkçe yazmaları konusunda teşvik etmişlerdir. Türkçenin hem tekkelerde hem de saraylarda yaygın bir dil olmaya başlaması sarayın desteği ve ilgisiyle gerçekleşmişti. Buna verilecek en güzel örnek ise Yıldırım ve oğlu Emir Süleyman şairlerinden olan Ahmedi'nin Cemşid ü Hurşid eseridir. Ahmedi'nin kendi ifadeleriyle anlattığına göre, bu eserin Türkçe yazılmasını bizatihi "Emin Süleyman teklif ve tavsiye etmiştir."

Türkçe yazma hususunda hassas olan bir diğer padişah ise Fatih'in babası Sultan İkinci Murat'tır. Sultan İkinci Murat döneminde ilim ve sanatsal faaliyetlere çok önem verilmiştir. Hatta öyle ki padişah, halka ağır gelebilecek birtakım tercüme eserlerin aslına uygun olarak sadeleştirilmesi konusunda emir vermiştir.

Kabûsname mütercimi olan Mercimek Ahmet, eserinin ön sözünde sultan İkinci Murat'ın eseri hakkında şu sözleri söylediğini nakleder:

"Hoş kitabdur ve içinde çok faideler ve nasihatlar vardur amma Farisi dilindedür. Bir kişi Türki'ye terceme etmiş veli (ama) ruşen (parlak, anlaşılır, aşikar) değül, açuk söylememiş. Eyle olsa hikayetünden halavet (tatlılık) bulamıyoruz."

"Gönüller ancak açık Türkçeden haz alır." diyen sultan İkinci Murat, söz gelimi Türkçenin üzerine titrediğini ortaya koyar.

Ayrıca Osmanlı padişahlarının bizzat Türkçe şiir söyledikleri de belirtilir.

Yapılan bu eylemler bir yandan halkı eğitmekle beraber, bir yandan Türkçenin gelişimine de destek oldu. Türkçe yazma hususunda Osmanlı'nın ilk dönemlerinde atılan bahsi geçen temeller, Fatih Sultan Mehmet döneminde meyvelerini vermeye başlamıştır.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN