Peyami Safa'nın edebiyatı sarsan kalem kavgaları
Edebiyatımızın en heyecanlı ve merak uyandıran yazıları, tartışma metinleridir. Sözcüklerini adeta mermi gibi kullanan yazarlar, girdikleri polemiklerle kalem kavgası olarak adlandırılan bir türün oluşmasını sağladı. Peyami Safa, edebiyatımızın en ses getiren tartışma metinlerini kaleme alan yazarlardan biriydi. Zaman zaman Ahmet Haşim, Necip Fazıl, Nazım Hikmet gibi isimlerle kalem kavgasına girdi. Gelin, bu usta ismin edebiyatı sarsan kalem kavgalarına yakından bakalım.
Giriş Tarihi: 15.06.2021
16:33
Güncelleme Tarihi: 15.06.2023
11:46
Sesli dinlemek için tıklayınız.
📌Edebiyatımızın önemli kalemlerinden biri olan Peyami Safa, 2 Nisan 1899'da dünyaya geldi. Babası İsmail Safa, Servet-i Fünun dönemi şairlerindendi. 'Anadan doğma şair' olarak tanınırdı.
📌 İsmail Bey, Peyami henüz iki yaşındayken vefat etti. Bundan dolayı da Peyami, edebiyat çevrelerinde uzun süre 'Safa'nın yetimi' olarak tanındı.
📌 Peyami Safa'nın geçim sıkıntısı nedeniyle düzenli bir eğitim hayatı yoktu. 1910'da Vefa Lisesi'ne başladı fakat devam edemedi.
📌 Küçük yaşlarda babasının bir arkadaşının hediye ettiği, ilk baskısı 1905'te yapılan Le Petit Larousse'u ezberleyerek kendi kendine Fransızca öğrendi.
(X) Peyami Safa hakkında bilinmeyen 10 detay
📌Yaşamının önemli bir kısmı hastane köşelerinde geçen yazar, tıp konusunda birçok doktoru aşan birikime sahipti. Psikoloji ve felsefe kitaplarına ilgi duyan yazar, ailesinin geçimine destek amacıyla 1915'te Posta Telgraf Nezareti'nde çalışmaya başladı.
📌Babası gibi şair olan amcaları Ahmed Vefa ile Ali Kami'nin teşvikiyle edebiyata yönelen Safa, ağabeyi İlhami Safa ile çıkardığı "Yirminci Asır" gazetesindeki "Asrın Hikayeleri" yazılarıyla tanınmaya başladı.
📌Safa, zaman zaman Ahmet Haşim, Yakup Kadri, Nazım Hikmet, Zekeriya Sertel ile kalem kavgasına girerdi.
🔸Edebiyatımızın en heyecanlı ve merak uyandıran yazıları e leştiri, tartışma metinleridir. Sözcüklerini adeta mermi gibi kullanan yazarlar, girdikleri polemiklerle kalem kavgası olarak adlandırılan bir türün oluşmasını sağladı.
🔸Peyami Safa, edebiyatımızın en ses getiren tartışma metinlerini kaleme alan yazarlardan biriydi. Gelin usta ismin edebiyatı sarsan kalem kavgalarına yakından bakalım👇
AHMET HAŞİM-PEYAMİ SAFA’NIN KALEM KAVGASI
📌Oldukça sivri bir dile sahip olan Peyami Safa'nın eleştirmenliği agresifti. Bundan dolayı pek çok kalem kavgasına tutuştu. Kendisine destek veren Falih Rıfkı, eski dostu Necip Fazıl, Ahmet Haşim, Nâzım Hikmet gibi isimleri karşısına aldı.
📌 Ahmet Haşim ile olan kavgası, Fransız edebiyatı ve burada doğan edebi akımlar bahsinden dolayı çıktı. Batı edebiyatı hakkında cesurca hükümler verdiğini ileri sürdü. Ayrıca Haşim'in, İkdam'daki yazısında genç şairlere nasihatlerde bulunmasını eleştirdi. Yazısını "Allâmelik taslamak korkusunun hepimize öğretmesini istediğimiz derslerden birincisi, ecnebi edebiyatları hakkında esaslı bir tetkike istinad etmeyen hükümler irad etmekten sakınmak olmalıdır" sözleriyle bitirdi.
🔸 Haşim ise İkdam'da Edebiyat Bahisleri başlıklı yazısında Peyami Safa'nın sıhhatinden şüphe ettiğini belirterek, "Dünya üzerinde yanlışı ve yalanı düzeltmek vazifesinin kendisine ait olduğunu, Don Kişot'tan sonra, bu ciddiyetle söyleyen adamın sözlerinden, hatta bütün harekatından mes'ul addedilmemesi lazım geleceği kanaatindeyim. Asabı perişan zavallı dostum! Yalanı düzeltmek için doğruyu bilmek lazım değil mi?"
🔸 Ahmet Haşim'in bu yazısından bir hafta sonra Safa, zehir zemberek bir yazı kaleme aldı: Uç Muarıza Cevap. Muarızlar Nurullah Ata ile İkdam yazarları Ahmet Haşim ve Haydar Kemal'di.
(X) Bilgi kutusu (X) Allâmelik : Bilmişlik taslama, çok bilir gibi tavır takınma durumu
(X) Ahmet Haşim Paris'te neden mahsur kaldı?
📌Bu üç yazarları "Attıkları okun dönüp dolaşıp yine kendi gururlarını bulduğundan gafil olacak kadar hırslarının içinde mahpus, kapalı bir şişede vızıldayan sinekler gibi şeffaf cidarlara başlarını ye's ile vuran bu muharrirler" olarak adlandırır.
📌Safa'ya göre özel hayatlarındaki aksilikler yüzünden duydukları öfke ve üzüntüyü ifade etmek için, mesela "Bugün maaşımı alamadım, parasızım, başım ağrıyor, canım sıkılıyor, hayat ne kadar kötü!" demek yerine, "Şiir yazılmıyor, hikâye yok, roman kalmadı, Türk edebiyatı ne kadar kötü!" diye söylenmektedirler.
(X) 10 soruda 'akşam şairi' Ahmet Haşim
📌 Safa, söz konusu yazarların kendi kendinden nefret etmeleri gibi olumsuz duygulara esir olduklarını söyler.
"Tenkidi hüküm, bir milletin kendi edebiyat tarihindeki vakıalara göre verilir. Zira her milletin kıymet hükümlerinin diğer milletlerinkinden ayrı bir seyr takip etmesi, içtimaiyatın son mütalaalarına tevafuk eden bir kaidedir. Türk edebiyatı kendi kıymetleri dahilindeki seyrinde tekamül ediyor mu? Bunda tereddüt yoktur. Fakat garbın filan eseri hizasında mahsul vermediği için Türk müellifini sefil bir şöhret suistimali yapan mütereddiye benzetmek, o teşbihe bizzat liyakat iddia etmekten beterdir."
(X) Bilgi kutusu (X) Tenkit: Eleştiri (X) Vakıa: Olmuş olan şey, geri çevrilmesi mümkün olmayan olay, olgu (X) İçtimaiyat: Sosyoloji, toplum bilimi (X) Tekamül: Olgunlaşma, olgunluk (X) Mütalaa: Etraflıca düşünme, inceleme, tetkik
📌Safa, ayrıca Ahmet Haşim'in eleştiri tarzını köhne bulur. Bir yazarın fikre fikirle karşılık verecek yerde "Hastasın, miden, asabın veya dimağın bozuk!" demesini "zarâfete ve dirayete mugaayir" bulur.
🔸 Safa çocukluğundan itibaren hastalıklarla boğuştuğundan dolayı sağlığı hakkında imada bulunmasından hoşlanmaz: "Muarızım ahşasının ve bilhassa midesinin talim ve terbiyesiyle harıl harıl meşgul iken ben yalnız dimağımın tekâmülüne çalıştığım için belki vücutça biraz zayıf bir gencim, fakat dostum olduğunu söyleyen dostum Ahmet Haşim de -hatta gözleriyle görerek- pek iyi bilir ki icap ettiği vakit ben "sinir" denilen ve etlerimin içine mağma âlud çizgilerle sarılan yıldırımları zapt etmesini bilirim. Hâlbuki Babıali çocuklarının tahrikâtına kapılarak gazete idarehanelerinde, sokaklarda, berber dükkanlarında haykıra haykıra aleyhimde bulunan 'Kurbağalıdere' şairi, sinirlerini yatıştırmak ve bir saniye doğru düşünebilmek için ikamet ettiği semtte bulunan o derece meftunu olduğu kurbağalarla burun buruna her sabah banyo yapmak mecburiyetindedir."