Sahib-i Tarih: Muhyi-yi Gülşeni
Ünlü şeyhülislam ve alim Ebussuud Efendi'nin "sahib-i tarih" olarak tarif ettiği ünlü şair Muhyi, on altıncı yüzyıl içerisinde yaşamış önemli bir şair ve değerli bir alimdi. Keskin zekası ve nezaketi ile tanınan şair aynı zamanda Osmanlı topraklarını iyi bilir ve Mısır'da görev yapması hasebiyle "gezgin" vasfını kullanırdı. "Zahid bizi tan eyleme" şiirinden tanıdığımız Muhyi'yi biraz daha yakından inceleyelim.
➡ 1529 - 1604 yılları arasında yaşayan şair, Muhyiddin lakabı ile tanınırdı. Gülşeni olması hasebiyle de gülşenilik vasfı kazanan Muhyî, Muhyî-yi Gülşeni olarak bilinir.
➡ Edirne'de başlayan tahsil hayatına İstanbul'da devam eden Muhyî dönemin önde gelen alimlerinden Ebussuud Efendi'nin meclisinde bulunarak zekası ile takdirini kazanır.
➡ Arapça ve Farsça'ya olan hakimiyeti ve tarih düşürme olarak bilinen ebced hesabındaki mahareti sebebiyle çokça takdir gören şair, bu vesilelerle paşaların gözdesi olur.
➡ Kadı Baki Efendi'nin ısrarı üzerine Mısır'a giden Muhyî, hayatının en verimli dönemlerinden birini burada yaşayarak ciddi bir çalışma düzenine kavuşur.
➡ Yazdığı eserler ve birbirinden etkileyici şiirleri ile her alandaki becerisini kanıtlayan Muhyî, Osmanlı idaresi altında yetişen önemli bir alim ve sanatkardır.
➡ Alim sanatkarların tüm hususiyetlerini üzerinde toplayan Muhyî, ilmi ve edebi meclislerde bulunarak gelişim ve değişim ağını daimi olarak takip eder.
Muhyi'nin görevleri
➡ Katiplik ve muallimlik gibi işlerle maişetini temin eden Muhyî, muhtelif paşaların himayesinde Osmanlı coğrafyasını dolaşmış bir şahsiyettir.
➡ Bu coğrafi yolculuklar onun ilmi yönünü ve şiirsel havsalasını sürekli geliştirmesine ve yükseltmesine sebep olur. Şiirlerinde bu havayı teneffüs etmek mümkündür.
Muhyi'nin eserleri
➡ Farklı kaynaklarda iki yüze yakın kitabı olduğu belirtilen Muhyî; dil, tarih ve dini hususlara eğilir. Günümüze ulaşan kırk eseri bulunan şairin otuz yedi eseri Mısır'da bir mecmuada bir aradadır.
➡ Şairin Mısır'da bulunan eseri esasında Muhyî'nin sadece Anadolu ve Rumeli topraklarında değil aynı zamanda Afrika ve Orta Doğu coğrafyasında da ne denli tanınır olduğunu izah eder.