Sezai Karakoç şiirinde ölüm
Şiir ve fikir dünyamızın yaşayan en önemli temsilcilerinden Sezai Karakoç vefat etti. Sezai Karakoç, şiirleri ve düşünceleri ile çağımıza damga vurmuş bayrak bir şahsiyet idi. Sezai Karakoç kurduğu imge dünyası, tasvir yeteneği ve sarsan gerçekliği ile şiirde yüksek bir seviyeyi temsil etti. Onun hayatın gerçekliklerinden dem vuran şiirinde her insanın karşılaşacağı ölüm ciddi bir yer tuttu.
"Gelin gelinlerin gecesini taşıyalım yatağımıza
Ki ölüm insanları kıra kıra varmadan yatağımıza
Bu yatak şimdilik kutlu yataktır
Ölüm ki bir aç köpektir arar bizi
Bir köpek havlıyan en çok şafak aydınlığında"
Sezai Karakoç
"Bu, yok sayılması mümkün olmayan bir sorudur.
En güçlü sofra devrilir bir rüzgarla
En ömürlü çiçek göçer sonbaharla
Ve ölüm hep asılı keskin kılıç başuçlarında
Ve kapanır açılır ulu bir perde her yüzyılda"
Sezai Karakoç
"Oku okuyabildiğin kadar ölüm dersinden
Taha birkaç kelime kaldı söylenmedik
Felçten önce birkaç kelime söyle
Son birkaç kelimeyi de söyle
Öleceksen bari öl öyle"
Sezai Karakoç
"Ölü kalmamış ama ölüm tutuyor güneşi toprağı
Ölü kalmamış ama ölüm hayat halini almıştır.
İçine girdiğimiz yılan turşulu ölümle
Değişe değişe bozulmuş ölüm bile
Nerde ölümün o ak o yeşil rengi"
Sezai Karakoç
"Sen kuşu öldü bilirsin yine öyle bil
Ama dinleniş her kiri yıkar gümüşten kaynaklarıyla
Çürüyen kireci ilham perdahıyla ayıklar
Nice bin kez tattım ölüm şerbetini
Nice kez dişledim ölümün etini
Gün battı sanki kıyamet batışıyla
Dünya parçalandı mahşer çınlamasıyla"
Sezai Karakoç