Sezai Karakoç'un şiirlerinde kullandığı kelimeler
Okurken düşündüren ve insanı araştırmaya ve sorgulamaya yönlendiren Sezai Karakoç, yaşayan en büyük edebiyatçılarımızdan... Kendini 'diriliş eri' olarak adlandıran Karakoç "bir savaş var diyor ve bu savaş sürüp gidecektir. Ölüme ya da dirilişe kadar.." Bu anlayışla yazdığı şiirlerinde toplum tarafından kabul gören ifade kalıplarını kullandı, toplum tarafından kabul edilmeyen tabu sözlere ise yer vermedi. Sizler için Karakoç'un şiirlerinde kullandığı kelimeleri derledik.
Giriş Tarihi: 26.10.2019
09:51
Güncelleme Tarihi: 10.05.2022
10:50
Kırklara karışmak:
'Yok olmak' anlamında kullanılan kırklara karışmak deyimini Sezai Karakoç, kaybedilen topraklar kullanırdı.
Sana bir tabutun çivilerini çakar gibi Kelimelerini zeytin taneleri gibi seçerek Eski bir yazıt gibi birer birer söylemişti Şam ve Bağdat kırklara karışmıştır Elde kala kala bir Mekke bir Medine kalmıştı
(Sesler)
Al kadını:
Al kadını, halk inancında lohusa kadının başına musallat olan bir peri kızıdır. Önlem alınmazsa lohusa kadının ciğerini yiyeceğine inanılır bu yüzden de çocuktan uzak tutulur. Al karısının çocuğu kaçıracağı ve öldüreceği inancı vardır. Şair, ölüm ifadesinin yerine "al karısını" kullanır.
Bir beni anan doğuran kadınlar kaldı Çocuklarını kaçırmasın diye al kadınları Elmalarını ısırdım öfkeyle Rüzgârına bir çıban tohumu ektim Böylece iz bıraktım
(Hızırla Kırk Saat)
Kırklar, yediler:
Hızırla Kırk Saat şiirinde Hz. Muhammet'in Miraç'a yükselişini anlatan şair, Hz. Peygamber'e eşlik eden varlıkları kırklar yediler olarak adlandırır.
Kırklar yediler geldiler Beni alıp götürdüler Birçok yeri gezdirdiler Sonra geri getirdiler Deseydi Musa yalnız beni anlatmış olacaktı
(Hızırla Kırk Saat)
İyi saatte olsunlar:
Cinler, halk arasında telaffuz etmekten çekinildiği zaman "iyi saatte olsunlar" kavramını kullanırlardı. Bir toplum inancı olarak cin denildiğinde insanların rahatsız edileceği düşünülür.
O sabır kentini yakan da biraz Kendi çocuklarıdır İyi saatte olsunlardı
(Hızırla Kırk Saat)
Sezai Karakoç, ölümü yolculuğa benzetir. Yalan dünyanın bitip asıl dünyaya yolcuğu anlatır. Ölüm, asıl dünyanın habercisidir. Şair, 'ata eğer vuruyorlar' ifadesiyle tabutun hazırlanışını ata eğer vurulmasına benzetir.
Artık ben gideceğim, ata eğer vuruyorlar. Hatıralarımı birer birer yakacağım.
(Monna Rozza)