Söyleyecekleri asla tükenmeyen 'Klasikler' niçin okunmalı?
"Okur profili herkese göre değişiklik gösterir" düşüncesi uzman kişilerce pek de kabul edilen bir görüş değil. Onlara göre 'okur' olmanın bazı koşulları ve estetik zevki belirleyici kuralları var. Bu konuda da nasibini en fazla edebiyatın nadide eserleri olan klasikler alıyor. İyi okur, okuma serüveni içerisinde, okuma zevkini temellendirmek için mutlaka klasikleri okuması gerektiğini bilir. Çünkü birçok eserin içeriğinde klasiklerin izdüşümü yer alır. Klasikleri niçin okumamız gerektiğini sizler için derledik.
Klasikler yenilikçidir, her dönemde geçerli, döneminin kültürünü, yapısını detaylı bir şekilde dile getirir. İnsanlığın o dönemine, geleceğine dair özgün mesajlar verir. İnsanın ruhunu yansıtan, evrensel olan ve her şeyden de önemlisi, zamana karşı duran, zamana yıkılmayan ve zamanı kendine uyduran yapıtlardır.
Klasikler eşsizdir. Başka bir örneği, benzeri yoktur. Sadece güzellik için yazılmaz, okuyucuya mantıksallığı, düşünme duygusunu aşılar. Her zaman çağının ötesindedir. Dönemine, gelecek dönemlere ışık tutar. Her okunuşunda, cümlelerinden farklı anlamlar çıkarttırır. İnsanlığın sorunlarıyla ilgilenir. Her çağda ki insanın sorduğu sorulara değinir. İnsanı okumadan önceki bulunduğu yerden daha ileri taşır. Önceki haliyle okuduktan sonraki hali arasında fark yaratır. Empati kurdurur, detaylara önem verir.
Okurun o anki psikolojisine göre her seferinde farklı şeyler dile getirir. Diğer eserler gibi rahatça sinemaya uyarlanamaz. Çok çaba ister çünkü soyuta dayanır. Anlatacaklarını soyut olarak aktarır. Böylece her okuyucu da farklı izlenimler oluşturur.
Klasik eser, bir solukta yazılabilen eserler değildir. Yazıldığı dönem içerisinde bile "Bu eser klasiktir." tanımına yakıştırılamaz. O eserin önemi ancak ve ancak üzerinden zaman geçtikten sonra belli olabilir. Eser belli bir aşamaya ulaştıktan sonra ancak değerlendirilebilir.
Klasikler yalnızca "hikâye" değildir. Onlardan hayatta kalmamızı sağlayacak bir sürü şey de öğreniriz. bütün klasikler, okuyucuya verdikleri edebi zevkin yanısıra, hayata dair ıvır zıvır bir sürü bilgiyle doludur. Hepsinden umulmadık bir sürü şey öğrenirsiniz.
Hemingway'den, eğer 'ihtiyar bir adam'sanız balığa çıkarken mutlaka yanınıza yedek bir zıpkın almanız gerektiğini; Flaubert'den, çok pahalı kumaşlar almamayı ama yanılıp da aldıysanız o zaman kumaşçınıza olan borcunuzu vaktinde ödemenizin hayati bir önem taşıyabileceğini; Dostoyevski'den, diş ağrısından haz alınabileceğini; Gogol'den, kışın St. Petersburg'da asla paltosuz dolaşmamak gerektiğini; Faulkner'dan da, eğer yalnızca bir çift pabucunuz varsa onu kâğıda sarıp taşımak ve ancak şehre geldiğinizde giymek gerektiğini öğrenirsiniz.