Arama
Tarık Buğra'nın Küçük Ağa romanı hakkında 10 bilgi
Tarık Buğra edebiyatımızın önde gelen roman, hikâye ve tiyatro yazarlarındandır. Usta kalem Tarık Buğra'nın akla ilk gelen eserlerinden biri Küçük Ağa'dır. Romanda, tarihte dönüm noktası olarak kabul edilen bir süreç, Kurtuluş Savaşı ele alınır. Peki, Küçük Ağa'yı Anadolu'yu konu edinen diğer romanlardan ayırt eden özellikler nelerdi? Buğra, Küçük Ağa karakterine milletimizin tarihiyle özdeştirilecek ne tür semboller yükledi? İşte Tarık Buğra'nın ölümsüz eseri Küçük Ağa romanı hakkında 10 bilgi...
Tarık Buğra Küçük Ağa'nın yazılış öyküsünü "Kurtuluş Savaşı: Niçin ve Nasıl?" isimli yazısında şu şekilde dile getirir:
"Kurtuluş Savaşımız ile ilgili çok roman yazılmıştı. Ben de bunların çoğunu okumuş ve hemen hepsinde bir önemli yanılgı bulmuştum. Konu bilinen ve artık değiştirilemez sonuca göre ele alınıyor, insanlar da, bulundukları ortam ve şartlara, bu ortam ve şartlar içerisinde geçerli olan anlayışlara, tutumlara, davranışlara göre değil, gene sonuca göre yorumlanıyor, yargılanıyor, değerlendiriliyordu. Önemli bir yanılgı dedim. Aslında önemli bir yanılgıdır bu; çünkü ben, bir yazarın-bir roman yazarının- bir bilim adamı gibi, tam o kadar objektif olması gerektiğine inanıyorum. Aksini insana ihanet sayarım. Küçük Ağa'yı, bu inancıma özel bir titizlikle sarılarak yazdım."
"Kabul etmek, her zaman doğru bulmak değildir."
📌Eserin aynı konuyu işleyen birçok romandan farkı, olaylara dönemin penceresinden bakılmasıdır.
📌Romanda bireylerin toplumla ve mazisiyle yaşadığı çatışmalar, kurguyu besler. Yazar burada Küçük Ağa ile Çolak Salih'in şahsiyetlerinde milletçe gerçekleştirilen yeniden doğuşu ortaya koyar.
"Sağlığın ve hayatın hastalıktan hatta ölümden beter olduğu hâller vardır. Biz işte öyle günler yaşıyoruz."
📌Tarık Buğra'nın bu romanda Küçük Ağa ve Çolak Salih isminde iki önemli karakteri yer alır. Bu kahramanlar sembolik anlamlar taşır.
📌Buğra, Çolak Salih ve Küçük karakterleri üzerinden "insan-toplum" ve "insan-devlet" ilişkisine değinir.
📌1919 sonrasında Türk milletinin içine düştüğü trajik olaylar ve ülkenin yaşadığı değişim; Mehmet Reşit Efendi'nin İstanbullu Hoca'dan, Küçük Ağa'ya geçiş evresinde anlatılır.
"Harp, insanlardan ayrılamaz dedikleri taraflarından çoğunu silip süpürüp götürmüştü."
Fikriyat TV'de yer alan edebiyat içerikli videolarımızı izlemek için tıklayınız
📌Yüzyıllar boyunca büyük şehirlerde bilhassa İstanbul'da yetişen edebiyatçılar, Anadolu'yu genel olarak kendilerine uzak bir mekan olarak görmüşler ve neredeyse Milli Mücadele dönemine kadar da edebiyatın konusu haline getirmemişlerdi.
📌Anadolu'nun Türk romanında geniş ölçüde yer edinmesi, Kurtuluş Savaşı yıllarında oldu. Fakat bu dönem edebiyatında da eksik bir şeyler vardı, yazarlar Anadolu ruhuna tam manasıyla nüfuz edemiyor bu sebeple yazılan romanlar da çoğunlukla yüzeysel kalıyordu. Bir Anadolu kasabasında doğup büyüyen ve burada yetişen Tarık Buğra ise Anadolu'yu romanında en başarılı biçimde işleyen yazarlardandı.
📌Küçük Ağa romanında ana mekan, Anadolu'nun bir kasabası olan Akşehir'di. Açık mekanlar, Anadolu kasabasının ruhunu verme açısından geniş bir şekilde tasvir edilir. Mekanlar kimi zamanda milletimizin yaşadığı değişimleri gözler önüne sermek açısından ilgi çekici halk hikayeleriyle anlatılır.
"Konuşmak yok, düşünmek, hatta düşünmek bile değil de, hatırlamak, ümit etmek, hayal kurmak, ümitsizliklerle ürpermek, can korkusundan donup kalmak vardı."
Mehmet Reşit'in İstanbullu Hoca, İstanbullu Hoca'nın Küçük Ağa olma serüveni yüzlerce yıllık tarihimizin bir özeti niteliğindedir.
📌Tarık Buğra milli duyguları aktarırken, bireyi ıskalamamış, kolektif şuuru Küçük Ağa'nın şahsı üzerinden vermiştir. Birey ve toplumu bu denli başarılı bir şekilde mecz etmesi romanı okumak için başlıca sebeplerdendir.
📌Türk milletinin zor zamanlarına, insanların yaşamları üzerinden şahitlik etmek, romanın en dikkat çekici yanlarındandır.
Savaşı önce kendi kendimize karşı kazanmak zorundayız.