Tiyatroseverlerin mutlaka okuması gereken 10 kitap
Edebiyat ve tiyatronun ilişkisi yalnızca sahnelenmek üzere yazılmış eserlerden ibaret değildir. Çoğu zaman sahnelenmek üzere yazılmamış olsa da roman, öykü, şiir gibi edebi eserlerin tiyatro sahnesine taşınması da söz konusudur. Peki, edebi eserlerin tiyatroyu iştahlandıran tarafı ne olabilir? Sizler için, bu sorunun cevabını bulabileceğiniz 10 kitabı derledik.
Rusya'da 19. yüzyılın ortalarında toprak köleliği kaldırılmış, burjuvazi yükselişe geçmiştir. Vişne Bahçesi ülkede değişen toplumsal, politik ve ekonomik düzenin gerçekliğiyle yüzleşemeyen aristokrat bir ailenin dokunaklı portresidir. İçinde büyük bir vişne bahçesinin bulunduğu aile çiftliğinin borçlar nedeniyle satılması söz konusudur. Çiftlik sahiplerinin çocukluk anılarıyla birlikte, vişne bahçeleri de geçmişte kalmıştır artık. Yeni düzen karşısında kararlı davranıp mülklerini ellerinde tutmaktan acizdirler.
Vişne Bahçesi, 1904 yılında Moskova Sanat Tiyatrosu'nda Stanislavski tarafından sahneye kondu. Çehov yapıtının "komedi, hatta yer yer fars" olduğunu vurgulasa da, Stanislavski oyunu "trajedi" olarak ele almakta ısrar etti. Stanislavski o güne dek aşırı duygusal olan Rus tiyatrosuna doğal ve gösterişten uzak bir anlatım getirmesiyle ünlenmiş olsa da, Çehov'un kendi oyunları için istediği yalınlığı ve doğallığı hiçbir zaman yakalayamadı.
Macbeth, William Shakespeare'in en kısası olmasının yanında en önemli trajedilerinden biridir. Tüm dünyadaki hem profesyonel hem de amatör tiyatrolar tarafından sıkça sahneye konulur. Oyunun, bir kısmı Raphael Holinshed'in ve İskoç filozof Hector Boece'nin, İskoç Kralı Mac Bethad hakkında yazdıklarına dayanır.
Shakespeare'in bu ölümsüz oyunu genellikle evrensel ahlaki değerler açısından ele alınır, Macbeth'in bilinçli bir şekilde kötülüğü seçmesi ve bu seçimin bireysel ve toplumsal sonuçları üzerinde durulur. Ancak Macbeth Shakespeare'in diğer kötü adamlarına benzemez. Çünkü III. Richard ve lago gibi karakterlerin aksine, yaptığı kötülüklerden hiç de zevk almaz; ilk cinayetini işlediğinde gerçekten acı çeker, sözlerine bakılırsa benliğinde bir iç savaş yaşamaktadır.
Peki doğrununu, yanlışın ne olduğun bilen, ileriyi görme yeteneği olan bir adam niçin kötülüğü seçer? Belki de Macbeth'in trajedisi, geleceğe hükmetmeye çalışırken kötülüğe giden yolda attığı her adımın ona azap vermesinden, ahlaki değerlerden ne denli uzaklaştığını bile bile yoluna devam etmesinden kaynaklanır.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…
Romeo ve Jülyet, William Shakespeare'in en çok oynanan ve yankı uyandıran piyesidir. Adeta onunla özdeşleşmiş bir yapıttır. Romeo ve Juliet'in aşkı birçok esere de ilham kaynağı olmuştur.
Oyunları ve şiirlerinde insanlık durumlarını dile getiriş gücüyle yaklaşık 400 yıldır bütün dünya okur ve seyircilerini etkilemeyi sürdüren efsanevi yazar, Romeo ve Juliet'de birbirinden farklı pek çok toplumda benzerleriyle karşılaşılan trajik bir ilişkiyi, düşman ailelerin çocukları arasında doğan aşkı ele alır. Romeo ile Juliet'in umutsuz aşkını romantik örgüsünün yarı karanlık örtüsüyle sarmalayan eser, buna rağmen insan ilişkilerini gerçekçi bir anlayışla gözler önüne serer.
Bernard Shaw doksan yaşını aştıktan sonra, bir araya toplanan oyunlarının yeni bir baskısında okurlara şöyle seslenmişti: "Sizi uyarırım: Oyunlarımın tadına varmak istiyorsanız, gazetelerde benim için yapılan bütün dedikoduları aklınızdan çıkarın."
Yazar, 2 Kasım 1954'te aramızdan ayrıldı. Gazetelerde hala nükteleri tekrarlanır; alaycılığın, kuşkuculuğundan, acımasızlığından söz edilir. Bu yüzeysel görüntüsüdür. Oyunlarını inceleyince karşınıza inançlı, derin, sevgi dolu bir Shaw çıkacaktır.
Oyun kişilerini on yedinci yüzyıl Fransası'nın burjuva ve aristokrat çevrelerinden seçen Molière, Cimri adlı yapıtında, tefecilik yaparak servet edinen bir tip olan altın düşkünü Harpagon'un kişiliğinde "İnsanın gerçek doğası"na eğiliyor. Tiyatro sahnesindeki kişilerin halka tutulmuş bir ayna olduğunu söyleyen Molière, Cimri'de aynasının sınırlarını evrensel olana açıp güldüren bir karapinti karikatürü çiziyor.