Arama

Türk edebiyatına pitoresk bakış

Bugün teknolojinin gelişmesiyle beraber görüntü ve yazıyı birbirinden ayrı düşünemez olduk. Bu ifade ortaklığının tarihine dönüp bakığımızda hem faydacı hem de estetik kaygılar görürüz. Sanat kaygısıyla güzel manzaraların yazıya aktarılırken bir tablo gibi tasvir edilmesi pitoresk olarak tanımlanır. Farklı disiplinlerde başka anlamlara bağlansa da pitoresk, çoğu zaman güzel ve esrarengiz çağrışımlar için kullanılmıştır. Bu çok yönlü kavramı Türk edebiyatı bağlamında örneklerle ele aldık.

«Irmağa giden yol, kasabadan kurtulunca, göz alabildiğine uzanan sayısız şeftali bahçeleri arasından geçerdi. Haziran içinde bile taşkın dere ayaklarının çamurlu, ıslak tuttuğu bu gölgeli yerlerde otlar bütün bir yaz mevsimi yeniden yeniye sürer, kızgın güneş, ağaçların tepelerinde meyvaları pişirirken, rutubetli toprakta birbiri arkasına yoncalar fışkırır, çayırlar kabarırdı. Suların serinliği, taze ot kokusu, gölgelik ve bereket içinde bahar, bu bahçelerde tâ kışa kadar uzanıp giderdi. »

(Refik Halit Karay, Şeftali Bahçeleri)

🔹Gazeteciliği ve kıvrak kalemi ünlü olan Ahmet Rasim gezi yazılarında, hatıratlarında pitoresk bir üslup kullanmış; manzaraları bir tablo gibi aktarmıştır.

🔹 Şehir Mektupları'na ait bir bölüm olan aşağıdaki pasaj, insanı Göksu da bir kayıkla gezerken hayatı ve duyguları hakkında sorgulamaya itiyor ve eş zamanlı olarak bizi o ıssız, ahenkli ve hüzünlü karanlığa çekiyor.

Ben Ahmet Rasim, İstanbul Mektupçusu

  • 10
  • 16

"Göksu gölgeler içinde kaldığı zaman, batan güneşin son ışıkları, o hafif karanlık içinde ayrı bir güzellik aksi meydana getiriyor. Sulara doğru eğilen yaprakların uçları, toprağa doğru inen dalların her yanı karararak renk zıtlıkları ortaya çıkarıyor. O zaman, ta içerilerden ağır ağır gelen, gittikçe hafifleşen uzak bir gürültü, bir vakit oralarda aksedip kalan neşeli seslerin geri döndüğünü hatırlatıyor. Sanki zayıf bir ses haline gelmiş gibi boyuna tekrarlanan, gönül âlemlerine mahsus garip bir hüzün duyuluyor. İnsan, ağlamaya bahane ararken seviniyor. Sandal ilerledikçe, gölgeler koyulaşıyor. Bir yere geliniyor ki, oradan öteye geçilmiyor. Uzun, karanlık, titreşimli, derin bir koridoru andıran bir boşluk, iç burukluğu veren bir ıssızlık gitmenize engel oluyor. İşte, Göksu'nun son şairane manzarası…"

(Ahmet Rasim, Şehir Mektupları)

  • 11
  • 16

🔹Yahya Kemal ile aynı devrin şairi olan ve empresyonizm akımını benimseyen Ahmet Haşim; Merdiven şiirinde insanın ölüme yaklaşmasını sonbaharla bağdaştırarak anlatırken aynı zamanda kızıl bir gün batımını ve bu tabiat olayının suların aynasında başka bir görsel şölene dönüşmesini aktarır.

Ahmet Haşim'in Bize Göre kitabından ironi yüklü 20 alıntı

  • 12
  • 16

«Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar güller
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer

Bu bir lisân-ı hafidir ki ruha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta»

(Ahmet Haşim, Merdiven)

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN