Ünlü şairlerin dizelerinde yol
Yolculuk, insanlık tarihinin ana konularından biridir. Tarih bir yönüyle, göçlerin, seferlerin ve bir mekanı terk edişlerin hikayesidir. Bu sebeple yolculuk dini kıssalardan mitolojiye, mitolojiden efsaneye, hikayeden şiire kadar edebiyat metinlerinin vazgeçilmez bir ana teması olmuştur. Hal böyle iken bu ana temanın şiirden bağımsız gelişebileceği elbette düşünülemez. Peki, her daim yaşama ve benliğine doğru bir yolculuk halinde olan insanın durumu, "yolda olma eylemi" ünlü şairlerimizin dizelerinde nasıl yer almıştır? İşte ünlü şairlerimizin kaleminden yol ve yolculuk şiirleri…
Giriş Tarihi: 19.02.2020
09:37
Güncelleme Tarihi: 19.02.2020
10:04
Yahya Kemal Beyatlı- Deniz Türküsü
"Dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli! Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli. Ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkça Ve hayâlinde doğan âleme yaklaştıkça, Dalga kıvrımları ardında büyür tenhâlık Başka bir çerçevedir, git gide dünyâ artık. Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziyâ; Mâvidir her taraf, üstün gece, altın deryâ… Yol da benzer hem uzun, hem de güzel bir masala O saatler ki geçer başbaşa yıldızlarla. Lâkin az sonra lezîz uyku bir encâma varır; Hilkatin gördüğü rü'yâ biter, etrâf ağarır. Som gümüşten sular üstünde, giderken ileri Tâ uzaklarda şafak bir bir açar perdeleri… Mûsıkîsiyle bir âlem kesilir çalkantı; Ve nihâyet görünür gök ve deniz saltanatı.
Girdiğin aynada, geçmiş gibi dîğer küreye, Sorma bir sâniye, şüpheyle, sakın: "Yol nereye?" Ayılıp neş'eni yükseltici sarhoşluktan, Yılma korkunç uçurum zannedilen boşluktan Duy tabîatte biraz sen de ilâh olduğunu, Rûh erer varlığının zevkine duymakla bunu. Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız, Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervâsız, Yürü! Hür mâviliğin bittiği son hadde kadar!… İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar."
Nazım Hikmet-Bütün Yolculuk Boyunca Hasret Ayrılmadı Benden
"Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden gölgem gibi demiyorum çünkü hasret yanımdaydı zifiri karanlıkta da Ellerim ayaklarım gibi de değil uykudayken yitirirsin elini ayağını ben hasreti uykuda da yitirmiyordum Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden açlıktı, susuzluktu demiyorum sıcakta soğuğu, soğukta sıcağı aramak gibi de değil giderilmesi imkânsız bir şey ne sevinç ne keder şehirlerle bulutlarla türkülerle de ilgisiz içimdeydi dışımdaydı Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden zaten elimde ne kaldı bu yolculuktan hasretten gayrı"
Necip Fazıl Kısakürek- Yolculuk
"Yolculuk, her zaman düşündüm onu; İçimde bu azgın davet ne demek? Oraya, nemdeyse güneşin sonu, Uçmak, kayıp gitmek, kaçıp dönmemek.
Altımdan kaydırdı bir el minderi; Herkes yatağında, ben ayaktayım. Bir gece, rüyada gördüğüm yeri, Gözlerim yumula, aramaktayım.
Beni çağırmakta yabancı dostlar; Bu dostlar ne güzel, dilsiz ve adsız. Eski evde, şimdi bir başka ev var: Avlusu karanlık, suları taçsız.
Her akşam, aynı yer, aynı saatte, Güneşten eşyama düşen bir çubuk; Yangın varmış gibi yukarı katta, Arkamdan gel diyor, sessiz ve çabuk!
Başım, artık onu taşımak ne zor! Başım, günden güne kayıtsız bana. Dalında bir yaprak gibi dönüyor, Acı rüzgarların çektiği yana..."
"Yollar Ki gider kimsesiz, tehî, ebedî, Yollar Hep birer hatt-ı pür sükût oldu Akşamın sine-i gubârında"
Orhan Veli Kanık-Yolculuk
"Ne var ki yolculukta Her sefer ağlatır beni. Ben ki yalnızım bu dünyada? Bu sabah kızıllığında Yola çıkarım Uzunköprü'den; Yaylının atları şıngır mıngır; Arabacım on dört yaşında, Dizi dizime değer, bir tazenin, Çarşaflı, ama hafifmeşrep; Gönlüm şen olmalı değil ml? Nerdee…! Söyleyin ne var bu yolculukta?"