Yahya Kemal'in kitaplarda bulamayacağınız şiirleri
Sağlığında hiçbir eseri onun tarafından basılmadı. Akıllarda Yahya Kemal'in eserlerini neden bir araya toplamamış olduğu soruları dolaşırken o, bu sorunun cevabını yine mükemmel olma azmiyle vermişti. O, şiirlerini yayımlamak için şiirlerinin tamama erdiğine inanmıyordu. Eserleri Nihat Sami Banarlı öncülüğünde kurulan Yahya Kemal Enstitüsü tarafından Yahya Kemal Külliyatı adı altında 13 cilt olarak yayımlanmıştı. Yahya Kemal'in şairlik hayatına başladığı ve kitaplarda bulunmayan şiirlerini sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 31.08.2018
13:14
Güncelleme Tarihi: 31.08.2018
13:32
Genç Âgâh Kemâl'in ilk şiirleri arasında ilgi çeken şiirlerinden birisi de Fikret'in Ey Yâr-ı Nagam-kâr adlı manzumesini tahmis ederek vücuda getirmeye çalıştığı manzumedir. Leyâl-i İstiğrâk 2 başlığını taşıyan bu manzumede şiire yeni başlayan hevesli bir gencin samimi arayışları hissedilir.
Leyâl-i İstiğrâk
2
Çal! Neş'e-i vuslatla nağme-saz olalım, çal!
Mürgân-ı muganniyeyle hem-âvâz olalım, çal!
Bir vecd-i muhabbetle tarab-sâz olalım, çal!
Çal! yükselelim küngüre-pervâz olalım çal!
"Çal âlem-i ervâh-ı da raksan edelim çal!"
Altında şu mavi ve beyaz nûrlu semânın
Âguş-ı sefîdinde bu pür-neş'e cihanın
Tanzir edelim aşkını "Pervin ve Sühâ'nın"
Çal sevdiceğim, ağlasın âhengi kemânın
"Dillerdeki sevdaları cûşân edelim, çal"
Envâr-ı kamer çamların altında müzeyyen
O sâye-i simîn dilâviz sererken
Elhân-ı sihr-kârını perrân ederken
Çal rûhuma bir beste-i giryân-efken
Çal ooh o âheng ile medhûş olayım çal
Seyyârelerin mâî ve mukammer lem'âtı
Emvâc ile bir şiir-i ter ettikçe teâti
İlham ederek rûhuma ezvâk-ı hayâtı
Çal girye-i nisâr et o mağşi negâmâtı
Tâ aşkın ile mest ü bî-hûş olalım çal
Bak: Hep bu bulutlar, bu semâvât-ı mükevkeb
Mev'âmızı tersi' eden ezhâr-ı müzehheb
Sevdâmızı tezyîn eden âfâk-ı müdebdeb
Gördükçe bizim hâlimizi kıskanıyor hep
Çal aşkımızı onlara mahsud edelim çal
Çal çal meleğim rûh-ı tabiat kadar âli
Bir şiir ile et rûhuma bir ifhâm-ı meâli
Saçsın kamer âgûşumuza şiir-i leâli
Çal olasın âmâlimize bir hadd-i teâli
"Tâ arş -ı ilâhiye kadar yükselelim çal"
Sarıyer
Âgâh Kemâl
Yahya Kemâl'in bu devresine ait şiirlerinden dikkati çekenlerinden biri de Leyâl-i İstiğrak 4 adını taşıyan manzumedir. Şairin hatıralarında dile getirdiği ifadeler arasında "Bir kelime Fransızca bilmeksizin alafrangalaştım." sözünü doğrularcasına daha ilk şiirlerinde Lamartine'in 'ömr-i garâmı'nı hatırlayacak kadar Fransız edebiyatını öğrendiği anlaşılır.
Leyâl-i İstiğrâk
4
Hâlâ tahattur eyliyorum mâvi bir gece
Yattımdı nilgûn bir korunun kenarına
Gördüm göğün nazara-i firûze-fâmını
Baktım yeşil sitârelerin zıll-ı târına
Hatırladım Lamartin'in ömr-i garâmını
Bazen kamer bulutların altında bir gelin
Vaz'-ı vakur ve şûhunu tanzîr eder gibi
Arz-ı likâ-yı hüsn ederek saklanır hazîn
Bir hacle-i sefîde çekerdi sehâîbi
Amâk-ı leyl içinde girizân olan tuyûr
Avâre bir neşide okurdu simâhıma
Sonra ağaçların arasından nigâhıma
Manzûr olan fezânın hafâyâ-yı nâimi
Meshûr-ı şiir ederdi semâ-yı hayâlimi
Büyükdere
Âgâh Kemâl
Bütün acemilik ve tutarsızlıklarına rağmen genç Agâh Kemal'in döneme hâkim şiir anlayışının kıyılarında dolaştığı ilk şiirlerine bakıldığında anlaşılıyordu. Asıl Paris ikameti ve nihayetinde yurda dönüşünden sonradır ki şiirin ne olup olmadığı konusunda kanaat ve tecrübelerini tatbikata döktü.
Şafaktan Evvel
Sular pür-neş'e çağlar fecrin âgûş-ı sükûnunda
Derini bir lahn-ı sevdâvî tulû'u karşılar, cevvâl
Ve tîz bir nağme-i mağşiyle ümid-âver-i sevda
Tanîn-endâz olur bir lahn-ı memdûd-ı sefâ-fil-hâl
Keman eshâr-ı elhâniyle ağlar, şuh, pür-hande
Sadâ ormanda aks-i muhziniyle iltima' eyler
Uçar vâdide bir âheng-i şiir-engiz-gîrinde
Dolar mübki, ve pür rikkat terennümlerle meşcerler
Bu şevkâ şevk-i bezm-i şiir ü istiğrâktan sonra
Sahârî kûh u vâdiyi tulu'-ı şa'şaa-pîrâ
Nezih bir manzar-ı sehhâr-ı nûrâ nûra gark eyler
Semâ-yı laciverdiyi, baharı, berk -i berk eyler.
Âgâh Kemâl
Şiir Nedir
Şiir nedir? Bana sordun dedim o birşey ki:
Fecr, terâne, tulû', nağme, neş'e, bahar
Gusûn, jâle, çemen, gonce, râyiha, ezhâr
Ve hep bedâyiye ait rakîk bir hülya
Şiir o sihr-i şegaf-dar-ı hande-verdir ki
Sehâb, hâle, kamer, lem'a, asüman, envâr
Ufuk, zılâl, şihâb, renk, kehkeşân, eshâr
Bütün mehâsine dâir amîk bir hülya
Şiir o nükte-i sâhir, o şîve-i mübki
Visâl-i şevk u tarab, zevk, hacle-gâh-ı garâm
Enîn, dem'a, bükâ, hüsn ü aşk, hicrân, kâm
Ve hep serâir-i rûh, hep derin birer mânâ
Şiir o lafz-ı bedî' bir nevâ-yı mülhimedir
Şiir kadın gibidir sevgilim! bu mübhemdir.
Âgâh Kemâl
Terâne-i Rûh
Hâtır-güzârın olsun o aşk-ı sefâ-nisâr
Âvân-ı pür-garâm-ı hayatında ey nigâr!
Yâd et o demleri güzer ettikçe nevbahar
Kalsın bu 'hâtıra' sana bir hoşça yâdigâr,
Dildâden olsa da sana hâtır-nişân olur.
Hatırlıyor musun o leyâl-i meserreti
Vurdukça vech-i âline tâb-ı letâfeti
Mehtâp nûrlandırdı semâ-yı melâhati
Hatırladıkça dil o zaman-ı saadeti
Dîdemden eşk-i âl-i muhabbet revâ olur.
Sahrâda bir gurûb idi ormanlara karib
Takrîr ederdi nağme-i sevdâyı andelib
Vaslınla şâd olmuş idi ömr-i bî-nasib
Eyvah bu hasret ile bugün pür keder-i garib
Kalbim muhabettimle senin nâle-hân olur
Hatırlıyor musun 'Ada'da' bir leyle-i hazîn
Sen çamların içinde olurken şükûfe-çîn
Mehtâb dökerdi yerlere bir şu'le-i zerrîn
Terk eyledin bunu bana bir tufhe-i güzin
Ahvâli şimdi bâdi-i yâd-ı lisân olur.
Bir subh-ı zî-sefâ, esiyorken nesim-i nâz
Uzak bir sükûn ile eylerdi ihtizâz
Mürgân-ı nevbahar oluyordu terâne-sâz
Geldikçe hâtırıma o elhân-ı dil-nüvâz
Rûhum nevâ-yı yâdı ile pür-figân olur
Vâdide saf bir seher-i tâb-dâr idi
Fecrin zevâhiriyle ufuk lem'a-bâr idi
Bir savt-ı muttaridle 'sular' girye-dâr idi
Dağlar hazîn idi, dereler zâr zâr idi
Sayfın bu hâli gıbta-res-i şâirân olur
Beykoz'da penbe bir gece envâr-ı mâhitâb
Etmişti hep Boğaziçi'ni gark-ı âb u tâb
Deryâ ederdi, sanki semâvâta ihticâb
Her bedr-i tam içinde cihan bir cinân olur.
Âgâh Kemâl