Yahya Kemal'in kitaplarda bulamayacağınız şiirleri
Sağlığında hiçbir eseri onun tarafından basılmadı. Akıllarda Yahya Kemal'in eserlerini neden bir araya toplamamış olduğu soruları dolaşırken o, bu sorunun cevabını yine mükemmel olma azmiyle vermişti. O, şiirlerini yayımlamak için şiirlerinin tamama erdiğine inanmıyordu. Eserleri Nihat Sami Banarlı öncülüğünde kurulan Yahya Kemal Enstitüsü tarafından Yahya Kemal Külliyatı adı altında 13 cilt olarak yayımlanmıştı. Yahya Kemal'in şairlik hayatına başladığı ve kitaplarda bulunmayan şiirlerini sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 31.08.2018
13:14
Güncelleme Tarihi: 31.08.2018
13:32
Bütün acemilik ve tutarsızlıklarına rağmen genç Agâh Kemal'in döneme hâkim şiir anlayışının kıyılarında dolaştığı ilk şiirlerine bakıldığında anlaşılıyordu. Asıl Paris ikameti ve nihayetinde yurda dönüşünden sonradır ki şiirin ne olup olmadığı konusunda kanaat ve tecrübelerini tatbikata döktü.
Şafaktan Evvel
Sular pür-neş'e çağlar fecrin âgûş-ı sükûnunda
Derini bir lahn-ı sevdâvî tulû'u karşılar, cevvâl
Ve tîz bir nağme-i mağşiyle ümid-âver-i sevda
Tanîn-endâz olur bir lahn-ı memdûd-ı sefâ-fil-hâl
Keman eshâr-ı elhâniyle ağlar, şuh, pür-hande
Sadâ ormanda aks-i muhziniyle iltima' eyler
Uçar vâdide bir âheng-i şiir-engiz-gîrinde
Dolar mübki, ve pür rikkat terennümlerle meşcerler
Bu şevkâ şevk-i bezm-i şiir ü istiğrâktan sonra
Sahârî kûh u vâdiyi tulu'-ı şa'şaa-pîrâ
Nezih bir manzar-ı sehhâr-ı nûrâ nûra gark eyler
Semâ-yı laciverdiyi, baharı, berk -i berk eyler.
Âgâh Kemâl
Şiir Nedir
Şiir nedir? Bana sordun dedim o birşey ki:
Fecr, terâne, tulû', nağme, neş'e, bahar
Gusûn, jâle, çemen, gonce, râyiha, ezhâr
Ve hep bedâyiye ait rakîk bir hülya
Şiir o sihr-i şegaf-dar-ı hande-verdir ki
Sehâb, hâle, kamer, lem'a, asüman, envâr
Ufuk, zılâl, şihâb, renk, kehkeşân, eshâr
Bütün mehâsine dâir amîk bir hülya
Şiir o nükte-i sâhir, o şîve-i mübki
Visâl-i şevk u tarab, zevk, hacle-gâh-ı garâm
Enîn, dem'a, bükâ, hüsn ü aşk, hicrân, kâm
Ve hep serâir-i rûh, hep derin birer mânâ
Şiir o lafz-ı bedî' bir nevâ-yı mülhimedir
Şiir kadın gibidir sevgilim! bu mübhemdir.
Âgâh Kemâl
Terâne-i Rûh
Hâtır-güzârın olsun o aşk-ı sefâ-nisâr
Âvân-ı pür-garâm-ı hayatında ey nigâr!
Yâd et o demleri güzer ettikçe nevbahar
Kalsın bu 'hâtıra' sana bir hoşça yâdigâr,
Dildâden olsa da sana hâtır-nişân olur.
Hatırlıyor musun o leyâl-i meserreti
Vurdukça vech-i âline tâb-ı letâfeti
Mehtâp nûrlandırdı semâ-yı melâhati
Hatırladıkça dil o zaman-ı saadeti
Dîdemden eşk-i âl-i muhabbet revâ olur.
Sahrâda bir gurûb idi ormanlara karib
Takrîr ederdi nağme-i sevdâyı andelib
Vaslınla şâd olmuş idi ömr-i bî-nasib
Eyvah bu hasret ile bugün pür keder-i garib
Kalbim muhabettimle senin nâle-hân olur
Hatırlıyor musun 'Ada'da' bir leyle-i hazîn
Sen çamların içinde olurken şükûfe-çîn
Mehtâb dökerdi yerlere bir şu'le-i zerrîn
Terk eyledin bunu bana bir tufhe-i güzin
Ahvâli şimdi bâdi-i yâd-ı lisân olur.
Bir subh-ı zî-sefâ, esiyorken nesim-i nâz
Uzak bir sükûn ile eylerdi ihtizâz
Mürgân-ı nevbahar oluyordu terâne-sâz
Geldikçe hâtırıma o elhân-ı dil-nüvâz
Rûhum nevâ-yı yâdı ile pür-figân olur
Vâdide saf bir seher-i tâb-dâr idi
Fecrin zevâhiriyle ufuk lem'a-bâr idi
Bir savt-ı muttaridle 'sular' girye-dâr idi
Dağlar hazîn idi, dereler zâr zâr idi
Sayfın bu hâli gıbta-res-i şâirân olur
Beykoz'da penbe bir gece envâr-ı mâhitâb
Etmişti hep Boğaziçi'ni gark-ı âb u tâb
Deryâ ederdi, sanki semâvâta ihticâb
Her bedr-i tam içinde cihan bir cinân olur.
Âgâh Kemâl
Mensî Şiirim
Sepîrde dem-i bedâyi-i bahâr şâirânedir
Tulû'-ı âfitâb-ı tâb-dâr şâirânedir
Zevâhir-i latif bu nisâr şâirânedir
Şafaktaki zılâl-i zer-nigâr şâirânedir
Ufuk, semâ, bihâr ve kuhsâr şâirânedir
Güneş doğar şevâhik-i cibâli gark-ı nûr eder
Çoban kaval çalar, nikâb-ı alnı açar seher
Hazin hazin çağladıkça cuy-bâr-ı girye-ver
Birer neşide-i garam okur tuyûr-ı nağme-ger
Terennümât-ı mahzin-i hezâr şâirânedir
Âgâh Kemâl
Saffet Nezihi ve Mehmet Âsâf'a ithaf etmesini de sonradan da sürdüreceği ithaf bonkörlüğünün ilk işaretlerini veriyordu.
Elvâh-ı Şuhûr
Mart
1
Mehmed Âsâf'a
Bazen güneşli, bazen ratib, sisli bir hava
Solgun bulutların mevecâtiyle cilve-rîz
Âfâk-ı laciverd, bütün gök, bütün deniz
Bir zıll-ı mübki-i asabiyetle rû-nümâ
Pejmürde hal ağaçların üstünde rüzgâr
Bazen latif, bazı girîv-bâr, muhtazır
Bir refref-i barîd ile ağsanı titretir
Meyl-i hezâret eyleyen ölgün verîkalar
Âzürde bir tahassüs ile raşe-dâr olur
Az sonra dağları şegaf-engîz-i şiir eden
Sünbül, menekşe, müjde-resân-ı bahar olur
"Kuşlar, zavallı yavrucağızlar" bu levhadan
Dil-şâd olur ve kırlara şikeste-per
Bir zevk-i zümrüdîn ile perrân olur gider
15 Mart, Sarıyer
Âgâh Kemâl