Yahya Kemal'in kitaplarda bulamayacağınız şiirleri
Sağlığında hiçbir eseri onun tarafından basılmadı. Akıllarda Yahya Kemal'in eserlerini neden bir araya toplamamış olduğu soruları dolaşırken o, bu sorunun cevabını yine mükemmel olma azmiyle vermişti. O, şiirlerini yayımlamak için şiirlerinin tamama erdiğine inanmıyordu. Eserleri Nihat Sami Banarlı öncülüğünde kurulan Yahya Kemal Enstitüsü tarafından Yahya Kemal Külliyatı adı altında 13 cilt olarak yayımlanmıştı. Yahya Kemal'in şairlik hayatına başladığı ve kitaplarda bulunmayan şiirlerini sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 31.08.2018
13:14
Güncelleme Tarihi: 31.08.2018
13:32
Terâne-i Rûh
Hâtır-güzârın olsun o aşk-ı sefâ-nisâr
Âvân-ı pür-garâm-ı hayatında ey nigâr!
Yâd et o demleri güzer ettikçe nevbahar
Kalsın bu 'hâtıra' sana bir hoşça yâdigâr,
Dildâden olsa da sana hâtır-nişân olur.
Hatırlıyor musun o leyâl-i meserreti
Vurdukça vech-i âline tâb-ı letâfeti
Mehtâp nûrlandırdı semâ-yı melâhati
Hatırladıkça dil o zaman-ı saadeti
Dîdemden eşk-i âl-i muhabbet revâ olur.
Sahrâda bir gurûb idi ormanlara karib
Takrîr ederdi nağme-i sevdâyı andelib
Vaslınla şâd olmuş idi ömr-i bî-nasib
Eyvah bu hasret ile bugün pür keder-i garib
Kalbim muhabettimle senin nâle-hân olur
Hatırlıyor musun 'Ada'da' bir leyle-i hazîn
Sen çamların içinde olurken şükûfe-çîn
Mehtâb dökerdi yerlere bir şu'le-i zerrîn
Terk eyledin bunu bana bir tufhe-i güzin
Ahvâli şimdi bâdi-i yâd-ı lisân olur.
Bir subh-ı zî-sefâ, esiyorken nesim-i nâz
Uzak bir sükûn ile eylerdi ihtizâz
Mürgân-ı nevbahar oluyordu terâne-sâz
Geldikçe hâtırıma o elhân-ı dil-nüvâz
Rûhum nevâ-yı yâdı ile pür-figân olur
Vâdide saf bir seher-i tâb-dâr idi
Fecrin zevâhiriyle ufuk lem'a-bâr idi
Bir savt-ı muttaridle 'sular' girye-dâr idi
Dağlar hazîn idi, dereler zâr zâr idi
Sayfın bu hâli gıbta-res-i şâirân olur
Beykoz'da penbe bir gece envâr-ı mâhitâb
Etmişti hep Boğaziçi'ni gark-ı âb u tâb
Deryâ ederdi, sanki semâvâta ihticâb
Her bedr-i tam içinde cihan bir cinân olur.
Âgâh Kemâl
Mensî Şiirim
Sepîrde dem-i bedâyi-i bahâr şâirânedir
Tulû'-ı âfitâb-ı tâb-dâr şâirânedir
Zevâhir-i latif bu nisâr şâirânedir
Şafaktaki zılâl-i zer-nigâr şâirânedir
Ufuk, semâ, bihâr ve kuhsâr şâirânedir
Güneş doğar şevâhik-i cibâli gark-ı nûr eder
Çoban kaval çalar, nikâb-ı alnı açar seher
Hazin hazin çağladıkça cuy-bâr-ı girye-ver
Birer neşide-i garam okur tuyûr-ı nağme-ger
Terennümât-ı mahzin-i hezâr şâirânedir
Âgâh Kemâl
Saffet Nezihi ve Mehmet Âsâf'a ithaf etmesini de sonradan da sürdüreceği ithaf bonkörlüğünün ilk işaretlerini veriyordu.
Elvâh-ı Şuhûr
Mart
1
Mehmed Âsâf'a
Bazen güneşli, bazen ratib, sisli bir hava
Solgun bulutların mevecâtiyle cilve-rîz
Âfâk-ı laciverd, bütün gök, bütün deniz
Bir zıll-ı mübki-i asabiyetle rû-nümâ
Pejmürde hal ağaçların üstünde rüzgâr
Bazen latif, bazı girîv-bâr, muhtazır
Bir refref-i barîd ile ağsanı titretir
Meyl-i hezâret eyleyen ölgün verîkalar
Âzürde bir tahassüs ile raşe-dâr olur
Az sonra dağları şegaf-engîz-i şiir eden
Sünbül, menekşe, müjde-resân-ı bahar olur
"Kuşlar, zavallı yavrucağızlar" bu levhadan
Dil-şâd olur ve kırlara şikeste-per
Bir zevk-i zümrüdîn ile perrân olur gider
15 Mart, Sarıyer
Âgâh Kemâl
Saffet Nezihi'ye
Rakîk bir nazar, âsûde bir likâ-yı zekâ
Latif ve neş'e-i rikkatle bir lisân-ı nezih
Eder meâli-i esrâr-ı rûhunu tevzîh
Evet bu çehre-i safvet, bu mütebessim sîmâ
-Dehâ-yı sanatını bir dehâ-yı hassasın
Bütün kadınlığa merbût olan hayatiyle
O aşk-ı tereddütteki sihr-i tehassüsâtıyla
Ziyâ-yı zâhir-i eshâr gibi eder tebyîn
"Kadın" bu söz, bu söz işte bu mânâ-yı mahrûr
Ki hep serâir-i rûh u hayatı hâvîdir
Ve hep mehâsine bir irtibâtı hâvîdir.
Evet, o kalb-i garâm-âşinâ, o rûh-ı güzîn
Bir iltimâ'-ı şegaf-rîz ile 'Nezihi'nin
Cebîn-i saffet-şi'rinde raşe-perver olur.
Âgâh Kemâl
Şairin bu devirde ithaf ettiği öteki şiiri akrabasından Nâzima Hanım ile Ali Bey'in 6-7 yaşlarında ölen oğulları Yunus Rafet'edir.
Küçük Kardeşim 'Ref'et' İçin
Ey mâî gözlü yavru melek tıfl-ı hande-kâr!
Ey nazrası nigâhımı şâdân eden çocuk!
Her bir tebessümünde leâli-i şiir uçar
Ey ibtisâmı rûhumu ra'şân eden çocuk!
Pek nazlı bir letâfeti var vaz' u hâlinin
Ey tıfl-ı ter! ferişte-i nasut musun? Nesin?
Pek rûhlu bir beşâşeti var hasbihâlinin!
Pek tatlı pek ferişte-pesendânedir sesin
Halindeki işve-i sehhâr, o şevk-i şûh
Oldukça cilve-rîz olurum neş'e-yâb-ı rûh
Sen nev-şükufte, hande-nümâ, bir çiçek misin?
Yoksa zemine gökten uçan bir melek isin?
Pek mütebessimsin ooh.. güler yüzlü kardeşim!
Dilber, lapiska saçlı, güzel gözlü kardeşim!
10 Nisan,Sarıyer
Âgâh Kemâl