Yalnızlığın şairi Charles Baudelaire’den insanlığa dair 20 alıntı
Sembolizmin öncüsü kabul edilen Charles Baudelaire'in temel yaratıcılık noktası, zengin imgelem gücüdür. Bu gücü sayesinde, iyiyle kötünün, düşle gerçeğin, cennetle cehennemin savaşım verdiği bir dünyada, aklın sınırlarını zorlayarak güzelliği hissettirecek yapıtlar sundu ve insanlık durumunu gün ışığına çıkardı. Baudelaire'i doğum yıl dönümünde önemli eserlerinden derlediğimiz alıntılarla hatırlıyoruz.
Önceki Resimler için Tıklayınız
"Bu dünyanın mutlularına bazı bazı kendi mutluluklarından daha üstün, daha derin mutluluklar bulunduğunu anımsatmakta yarar vardır, yalnızca budala gururlarını sarsmak için bile olsa."
Ayrıca yoğun bir melankoli eğilimi geliştirmişti; bir başına yaşamak üzere dünyaya geldiğinin farkındaydı. Sürekli tekrarlayan disiplinsiz davranışları yüzünden, Nisan 1839'da önemsiz bir olay sonucunda okuldan atıldı. College Saint-Louis'ye kaydını yaptırıp bitirme sınavlarını verdikten sonra Ecole de Droit'da hukuk öğrenimine başladıysa da aslında Quartier Latin'de "özgür bir yaşam" sürdü.
"Dışarıdan, açık bir pencereden içeriye bakan kişi, kapalı bir pencereye bakanın gördüğü kadarını göremez hiçbir zaman."
Baudelaire Nisan 1842'de rüştünü ispatlayarak babasından kalan mirasın denetimini eline aldı. Bunu yapar yapmaz da dönemin züppe edebiyatçıları gibi müsrif bir yaşam sürerek parayı pahalı giysilere, kitaplara, tablolara, pahalı yemeklere harcayarak çarçur etli. Elindeki mirasın yarısını iki yılda tüketti. Çok geçmeden tefecilerin ve dolandırıcıların eline düştü ve ömrünün sonuna değin yakasını bırakmayacak olan bir borç yükünün altına girdi. Bunun üzerine, kalan paranın kullanımını ailesi Eylül 1844'te mahkeme kararıyla denetim altına aldırdı. Ergenlik yıllarının, kendisinin " iç sıkıntısı" (spleeu) olarak adlandırdığı ıstırap verici yalnızlık ve umutsuzluk hali yeniden, bu kez daha yoğun bir biçimde ortaya çıktı.
"Çinliler saatin kaç olduğunu kedilerin gözlerinden anlarlar."
Baudelaire 1842'de Güney Denizlerinden döndüğünde şair olmaya kararlıydı. 1857'de yayımlanan Kötülük Çiçekleri ilk basımını oluşturan şiirleri büyük olasılıkla bu yıldan 1846'ya değin geçen sürede yazdı. Kötülük Çiçekleri'nin yayımlanmasının hemen ardından, "toplumsal değerleri aşağılaması" nedeniyle kendisine dava açılan şair, para cezasına çarptırıldı ve yapıtındaki 6 şiir 1949 yılına kadar Fransa'da yasaklandı. Baudelaire, yapıtında insanın ahlaki, tinsel konumunu anlatarak, insan doğasının temel özelliklerini gösterdi. Bütün insanlığın temsilcisi olarak Kötülük Çiçekleri'nde insanın nasıl olduğu sorusuna yanıt aradı.
"Küçücük bir ödülü kazanabilmek için her gün nice büyük cezaları göze almıyor musunuz zaten?"
Baudelaire en iyi yapıtlarından bazılarını bu yıllarda yazdığı halde pek azı kitap olarak yayımlandı. Düzyazı şiir türündeki ilk deneysel çalışmalarını gazete ve dergilerde yayımladıktan sonra, Kötülük Çiçeklerinin ikinci basımını hazırlamaya koyuldu. Aupick 1857'de öldükten sonra annesinin çekildiği, Sen Irmağına bakan Honfleur'deki evde 1859'da bir dizi şiir kaleme aldı. Ocak tarihli "Le Voyage" (Yolculuk) ile başlayan bu şiirler Kasım'da, birçoklarınca Baudelaire'in en büyük bağımsız şiiri sayılan "Le Cygne" (Kuğu) ile doruğuna ulaştı.
"Ruh ne denli hırslı, ne denli inceyse, düşler de gerçekleşebilecek olandan o denli uzaklaşır."
Baudelaire ayrıca resim eleştirisi alanındaki en kışkırtıcı yazılarından ikisini de bu sırada yazdı: Salon de 1859 (1859 Salon Sergisi) ve Le Peintre de la vie moderne (Modern Yaşamın Ressamı). Teknik ressam Constantin Guy'den esinlenerek yazdığı bu ikinci yazı birçokları tarafından izlenimci bakış ve üslubun temel ilkelerini, akımın ortaya çıkmasından on yıl önce geliştiren öncü bir metin olarak değerlendirilmiştir.