Türklerin beş yüz yıllık geleneği
Türkler, sözlü kültürlerinin yanında görsel sanatlarda da özellikle süsleme sanatlarında önemli bir yere sahipti. Bu sanatlardan birisi de kağıdın oyulmasıyla yapılan kât'ı sanatıydı. Türkler İslamiyet'ten önce bulundukları coğrafyalarda birikimlerini oluşturdular. İslamiyet'ten sonrasında da Uzak Doğu etkileriyle İran, Arap ve Bizans kültürünü harmanlayıp Osmanlı ile Avrupa'ya kadar yaydılar. Bu uzun kültürel maceranın içerisinde kendine özgü kât'ı sanatını da unutmadılar.
Giriş Tarihi: 15.11.2018
18:17
Güncelleme Tarihi: 16.11.2018
13:52
Kat veya kât'ı kelimesi 'kesmek' anlamına gelir. Kât'ı' sanatı ise bir kağıt veya deri üzerindeki yazıyı, motifi veya şekli oyup çıkartarak bir başka kağıt ya da deriye yapıştırmak suretiyle gerçekleştirilen bir süsleme sanatıdır. Bu şekilde yapılmış esere 'kaatıa' veya 'mukatta', sanatkârına 'kaatı' ve 'kattaa' denir. Kağıdı kesip oyarak meydana getirilen yazılara ise 'mukatta yazı' adı verilir. Ayrıca kât'ı' sanatında, kesilip çıkartıldıktan sonra başka bir yere yapıştırılan kısma "erkek oyma", içi oyulmuş kısma ise "dişi oyma" adı verilir.
KÂT'I NERELERDE KARŞIMIZA ÇIKAR?
İlk örneklerine deri kitap kaplamalarında ve kap içindeki süslemelerde rastlandı. Daha sonrasında kitap süsleme sanatının gelişmesiyle el yazması eserlerin sayfa veya kenar süslemelerinde örnekleri görüldü. Kültürümüzün başka sanatı olan minyatürlerde de kenar süslemesinde kullanıldı. Ayrıca, kaatıa levhalarda, şiir albümlerinde ve mecmualarda, hadis ve dua kitaplarında; sülüs, nesih ve nesta'lik oyma yazı olarak uygulandı.
ON BEŞİNCİ YÜZYILDAN BU YANA
İlk kağıt oyma örneklerine 15'inci yüzyılda Timurlar ve Akkoyunlular döneminde rastlanır. 16'ncı yüzyıldan itibaren Safeviler ve Osmanlılarda gelişmeye başladı. Gelibolulu Mustafa Ali Efendi'nin günümüze kadar gelen "Menâkıb-ı Hünerveran" adlı eserinde, Heratlı Abdullah Kaatı 'nın kağıt oyma sanatının ilk ve en önemli temsilcisi olduğu kayıtlıdır.
Aynı dönemin en önemli kât'ı sanatkarları arasında Şeyh Muhammed Dost, Sengi Ali Bedahşi ve Muhammed Bakır'ı sayabiliriz. Sanatkarın "Hüseyin Baykara Divanı" bugün İstanbul'da Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde yer alır.
ON BEŞİNCİ YÜZYILDAN BU YANA
Aşık Çelebi Meşairü'ş- Şu'arâ adlı eserinde, 16'ncı yüzyılda Osmanlılarda Fatih Sultan Mehmet döneminde Efşancı Mehmet'in döneminin en ünlü oyma sanatçısı olduğunu kaydeder. Ona ait kaatıa levhalar devlet erkânı tarafından ödüllendirilmiştir. Efşancı Mehmet'e atfedilen İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde bulunan Nişapuri Albümü içindeki imzasız kaatıa bahçe büyük bir ustalık ve zarafetle işlenmiştir. Yine aynı üslupta hazırlanmış Viyana Milli Kütüphanesi'ndeki Üçüncü Murat Albümü içindeki benzeri bahçeler Osmanlı kağıt oyma sanatının bahçe konulu en güzel örnekleridir.
17'nci yüzyıla ait önemli bir eser ise Mundy Albümü olarak bilinir. Gezgin Peter Mundy'nin İstanbul'da satın aldığı Osmanlı tiplerinin tasvirlerinin yer aldığı eserin sayfa kenarları çok çeşitli kaatıalar ile süslüdür. Eser Londra British Library'dedir.
ON SEKİZİNCİ YÜZYILDA YENİ TARZ ESERLER OLUŞTU
18'inci yüzyıldan itibaren, Lale Devri'nin etkisi altında kitap sanatlarında oluşan yeni bir üslup ile kağıt oyma sanatında yeni tarz eserler ortaya kondu. Üçüncü Ahmet ve Birinci Mahmut dönemlerindeki kağıt oyma yazı sanatının son temsilcilerinden biri de Mehmet Halazade'ydi. Aynı zamanda hattat olan sanatkarın oyma nesta'lik eserlerinden bazıları Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'nde bulunuyor.
Yeni üsluptaki eserler arasında kaatıa manzara resimlerini sayabiliriz. Daha önceki klasik dönemdeki eserlerden farklı olarak bu çalışmalar mukavva kutu veya ahşap yazı çekmecelerinin iç kapaklarına çalışılmıştır. Bu eserlerin en önemlilerinden biri Cambazzade Osman imzalı mukavva yeşil bir kutu içindeki kaatıa bir manzara resmidir. Çok çeşitli bitkilerin, ağaçların ve hayvanların yer aldığı bu zengin kompozisyonda üç boyutlu bir görünüm hakim.