Ecdadımızın tüm dünyaya emsal teşkil eden hayvan sevgisi
Türkler tarih boyunca hayvanlarla iç içe yaşayan ve onlara tarih sürecinde oldukça önemli ayrıcalıklar tanıyan, onlara değer veren bir millet oldu. Atalarımız, ölen atlar için mezar taşları ve kitabeler yaptırdılar. Kaya resimleri ve kilimlerde hayvan figürleri çoğunluktadır. Edebiyatta, türkülerde de hayvan sevgisi hissedilir derecede vurgulanır. Bu sevgi, Osmanlı döneminde de devam eder. Osmanlı'da hayvanlara bakılması için uşak tutulur, maaş verilir, fırıncılara ve kasaplara, köpekler için aylık para verilirdi. Sokak hayvanlarının beslenmesi için Mancacılık mesleği dahi oluşmuştu…
Giriş Tarihi: 30.06.2019
09:09
Güncelleme Tarihi: 30.06.2019
09:13
Hayvan sevmek dinin de bir gereği. İslâm dininde bütün mahlûkata şefkatle muamele yapılması emir olunur. Hayvanlara zulmün cezası ağırdır. Çünkü hayvanların Allah'tan başka koruyucusu yoktur. Ecdadımızın hayvanlara gösterdiği büyük değerin tüm dünyaya emsal teşkil etmesi umuduyla 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü'nü kutluyoruz.
Türkler tarih boyunca hayvanlarla iç içe yaşayan ve onlara tarih sürecinde oldukça önemli ayrıcalıklar tanıyan, onlara değer veren bir millet olmuştur. Türkiye'de hayvanseverleri bir araya getiren ilk resmi dernek İstanbul'da 1912 yılında "Himaye-i Hayvanat Cemiyeti " adı ile kurulur.
LEYLEKLER İÇİN AÇILMIŞ DÜNYANIN İLK HAYVAN HASTANESİ
Türkler, İslâm'la tanıştıktan sonra hem vakıflar yoluyla, hem de kişisel olarak hayvanlara medeni bir biçimde yaklaşmışlardı. Dolmabahçe'de kuş, Üsküdar'da kedi hastaneleri, cami ve mezarlıklardaki suluklar, kuş evleri, sonbaharda geri dönemeyen ve yardıma muhtaç leylekler için açılmış dünyanın ilk hayvan hastanesi olan Bursa'daki Düşkün Leylekler Evi, Osmanlı Devleti'nin, hayvanlara verdiği önemin en güzel örnekleridir.
Ecdadımızın hayvanlara verdiği büyük değeri ve korunmalarına ilişkin birçok kanun çıkardığını biliyoruz. Avrupalı gezginlerin seyahatnamelerinde Osmanlı'nın kuşlara, sokak kedi-köpeklerine, yük hayvanlarına besledikleri sevgiden, onların bakımları için kurdukları vakıf ve tedavi merkezlerinden ve hayvanları korumaya yönelik çıkarttıkları kanunlardan sıklıkla bahsedilir. Buna ilişkin olarak diğer ülkelerin insan haklarını tartıştığı sıralarda, Osmanlı Devleti, dünyanın ilk hayvan hastanesini kurdu: Gurabahane-i Laklakan; Türkçesiyle "düşkün leylekler evi."
"KANADI KIRIK LEYLEKLER, HALKIN SADAKASIYLA YAŞARLAR"
Anadolu kültüründe "uğurlu " ve "bereketli " görülen leylekler ve göçmen kuşlar için oluşturulan Gurabahane-i Laklakan , Osmanlı'nın en güzide şehirlerinden biri olan Bursa'da inşa edildi. Dünyanın ilk hayvan hastanesi Gurebahane-i Laklakan, göç yolunda sakatlanarak sürünün ardında kalan tüm göçmen kuşları, bir sonraki göçe kadar iyileştirme hedefiyle yıllarca faaliyet gösterdi. Günümüzde ise sokak hayvanları hastanesi olarak hizmet vermeye devam ediyor.
Gurabahane-i Laklakan , seyyahların, tarihçilerin ve edebiyatçıların eserlerine de sık sık konu oldu. Ahmet Haşim , kaleme aldığı bir yazıda Gurabahane-i Laklakan için, "Bilmem Bursa'yı gezerken gördünüz mü? Haffaflar Çarşısı'nın ortasında bir meydan var. Bu meydan malul hayvanların düşkünler yurdudur. Kanadı, bacağı kırık leylekler, bunamış kargalar halkın sadakasıyla yaşarlar" sözlerine yer verir.