Siyonizmin kanlı hedefleri için Osmanlı’dan kopardılar!
Geçtiğimiz yıl ABD Başkanı Trump, Filistin'in varlığını bir kez daha hiçe sayarak, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdıklarını belirtti. Dünyanın ve BM'nin verdiği büyük tepkilere rağmen, ABD Büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıyarak cehennemin kapılarını açtı. Bunun üzerine Filistin'de "Üçüncü İntifada" çağrısı yapıldı ve çatışmalar başladı. Bu çatışmaları, abluka altındaki Gazze'de hâlen devam eden ve yüzlerce Filistinlinin şehit olduğu "Büyük Dönüş Yürüyüşü" izledi... Filistin toprakları, Osmanlı'dan koparıldı ve bölgede o günden bu yana kan hiç durmadı.
Giriş Tarihi: 11.06.2019
13:13
Güncelleme Tarihi: 11.06.2019
13:26
Araplar, İngilizler ve Yahudiler arasında yıllar süren mücadeleler, 1947 yılında Birleşmiş Milletler'e taşındı. Kurulan Filistin Özel Komisyonu, Filistin'in Yahudi ve Araplar arasında ikiye bölünmesini, Kudüs'ün ise uluslararası bir statüye kavuşturulmasını önerdi. Ancak öneri, Arap ülkeleri tarafından kabul edilmedi.
Bu süreçte Filistinliler, topraklarındaki Yahudi nüfusun artışına karşı çıkmaya çalıştı. Ancak İngilizlerin manda yönetimini sonlandırarak Filistin'den çekilmesinin ardından, 1948 yılında Filistinlilerin Nekbe (Büyük Felaket) olarak adlandırdığı İsrail devletinin kuruluşu gerçekleşti.
Silahlı Siyonist çeteler, 1948'de Filistin'deki tarihi köylerden ve şehirlerden yaklaşık 957 bin Filistinli'yi zorla göç ettirdiler. Ardından işgal süreci daha da yoğunlaştı.
İsrail'in kuruluşu ile birlikte Arap-İsrail Savaşları başladı. Savaş sonunda Batı Şeria Ürdün, Gazze Şeridi Mısır, kalan topraklar da İsrail tarafından işgal edildi. Hâliyle olan Filistin halkına oldu ve komşu Arap ülkeleri ve İsrail bu durumdan kazançlı çıktı.
BİRÇOK DİRENİŞ ÖRGÜTÜ KURULDU
Sonraki yıllarda, Filistin'i siyonizmin pençesinden kurtarmak amacıyla birçok direniş örgütü kuruldu. Bunlardan en önemlisi gizli olarak 1959'da kurulan Yasir Arafat öncülüğündeki El Fetih'ti. Bununla birlikte Arap ülkeleri, 1964'te Kudüs'te Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve buna bağlı olarak Filistin Kurtuluş Ordusu'nun kuruluşuna yardımcı oldular. Bu devletler, FKÖ'nün esasen kendi kontrolleri altında kalmasını istiyorlardı.
Ancak Filistinliler gerçekten bağımsız bir örgüt istiyordu ve 1969'da örgütün başkanlığını ele geçiren Yasir Arafat'ın amacı da buydu. Kendisine bağlı, El Fetih örgütü, İsrail'e karşı operasyonlarıyla ün kazanıyordu.
İsrail ve Arap komşuları arasında artan gerginlik, 5 Haziran 1967'de başlayan 6 Gün Savaşları'na yol açtı. Orta Doğu anlaşmazlığının çehresi bu altı günde değişti.
İsrail, Mısır'dan Gazze ve Sina Yarımadası'nı, Suriye'den de Golan Tepeleri'ni aldı. Ürdün güçlerini de Batı Şeria ile Doğu Kudüs'ten çıkardı. Mısır'ın güçlü hava kuvvetleri, savaşın ilk günü saf dışı bırakıldı. İsrail uçakları, daha başlangıçta Mısır hava kuvvetlerini havalanamadan yerle bir etti.
Toprak kazanımları İsrail'in kontrolündeki alanı iki katına çıkardı. Bu durum, İsrail ve yandaşları için yeni bir güven ve iyimserlik havası yaratıyordu.
BM Güvenlik Konseyi, 242 sayılı kararı aldı. Kararda, savaşla toprak kazanımı reddediliyor, son çarpışmalarda ele geçirdiği yerlerden İsrail'in çekilmesi isteniyordu. BM'ye göre, bu savaşta 500 bin Filistinli daha mülteci haline geldi; Mısır, Lübnan, Ürdün ve Suriye'ye göç etti.
1968 Haziran'ında El Fetih hareketi FKÖ'ye hâkim oldu. El Fetih, Müslüman, Yahudi ve Hıristiyanların eşit haklara sahip olduğu demokratik, laik bir Filistin devleti kurulmasını önerdi.
Yom Kippur, yani "Kefaret Günü", Yahudilerin en önemli dini bayramı. 1967'deki savaşta kaybettikleri toprakları diplomatik yollardan geri alamayan Mısır ve Suriye, 1973'teki Yom Kippur bayramı sırasında İsrail'e karşı taarruza girişti. Bu çarpışmalar, Ramazan Savaşı diye de anılır.
Başlangıçta Mısır ve Suriye, Sina ve Golan Tepeleri'nde ilerleme kaydettiler. Üç hafta süren çarpışmalar sonunda bu durum değişti. İsrail neticede bazı yerlerde 1967'deki ateşkes hattının da ötesine geçti.
İsrail güçleri Golan Tepeleri'ni aşarak Suriye içinde ilerlemeye başladı. Sonradan bu toprakları bıraktılar. Mısır'da da, İsrail güçleri toprak kazandılar, Süveyş Kanalı'nın batı yakasına geçtiler.
ABD, Sovyetler Birliği ve BM, diplomatik müdahalelerle ateşkes anlaşmasına varılmasını sağladı. Mısır ve Suriye, toplam 8 bin 500 asker kaybetti. İsrail'in can kaybı ise 6 bindi.
Savaş sonunda İsrail, askeri, diplomatik ve ekonomik destek açılarından ABD'ye daha da bağımlı hale geldi. Savaşın hemen ardından Suudi Arabistan, İsrail'i destekleyen ülkelere petrol ambargosu başlattı. Petrol fiyatları bütün dünyada hızla yükselirken küresel nitelikte bir ekonomik kriz baş gösterdi ve ambargo Mart 1974'e kadar sürdü.
Ekim 1973'te, BM Güvenlik Konseyi yeni bir karar aldı. Bunda, taraflardan, bir an önce çarpışmaları durdurmaları ve müzakerelere başlamaları isteniyordu.
1973 Arap-İsrail Savaşı sonrasında, İsrail'in Gazze ve Batı Şeria'dan çekilme eğilimine girmesi üzerine FKÖ, bu bölgelerde bir devlet kuracağını açıkladı. Ancak, İsrail'in bölgedeki varlığını da kabul eden bu tavır, Suriye desteğindeki örgütler ve Arap ülkeleri tarafından reddedildi ve Red Cephesi oluşturuldu, Filistin Kurtuluş Hareketi parçalandı.
FİLİSTİN MÜCADELESİNİN SEMBOLÜ: YASİR ARAFAT
Suriye'nin bölgeye müdahale etmeye başladığı bu dönemden sonra, çatışmalar daha da hızlandı. Lübnan'a da giren Suriye, barış yaparak bölgedeki etkinliğini yitirmek istemiyordu.
Filistin'in tamamını kurtarmak için silaha başvuran FKÖ'nün lideri Arafat, bir yandan da BM'de barışçı çözümü savunduğunu anlatan ilk konuşmasını yaptı. Siyonist projeyi kınadı ve ekledi: "Bugün bir elimde zeytin dalı, bir elimde kurtuluş savaşı veren birinin silahı var. Zeytin dalının elimden düşmesine izin vermeyin."
Bu konuşma, Filistinlilerin uluslararası tanınma çabalarına büyük katkı sağladı. Bir yıl sonra ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan Harold Saunders, Arap-İsrail barışı müzakere edilirken Filistin halkının meşru çıkarlarının da hesaba katılması gerektiğini söylüyordu.
1978 Eylül ayında Enver Sedat, İsrail'i tanıyan ilk Arap lider olarak, Camp David antlaşmasını imzaladı. Metinde Orta Doğu'da barışın çerçevesi çiziliyordu ve buna Filistinlilere sınırlı özerklik verilmesi de dâhildi. İkili barış anlaşmasını da Sedat ile Begin Mart 1979'da imzaladılar. Sina yarımadası Mısır'a geri verildi. İsrail'le kendi başına pazarlığa giriştiği için Mısır, Arap devletleri tarafından boykota uğradı.