Tarihteki ilk yazılı anayasa: Medine Vesikası
Tarihe "ilk yazılı anayasa" olarak geçen Medine Vesikası, Müslümanların hayatında bir dönüm noktası oluşturdu. İslam'ın önerdiği hayatın bir yansıması olan anayasa, farklı kesimdeki insanların bir arada yaşamasını sağladı. "Medine Sözleşmesi, Medine Anayasası" olarak da bilinen bu vesika aynı zamanda Peygamber Efendimizin bir devlet adamı olarak müstesna başarısını ortaya koydu. Peki, Medine Anayasası'nın maddeleri nelerdi?
Medine'ye hicret edilmeden önce şehrin adı Yesrib idi. Hicretten sonra Peygamber Efendimiz tarafından ismi Tayyibe olarak değiştirildi.
İslam'dan önce Medine'deki halk arasında kabile geleneklerini hüküm sürerdi. Buradaki her kabilenin kendi başkanı ve meclisi olurdu, müstakil bir devlet bulunmuyordu.
Mekke'ye gelen Evs ve Hazrec kabileleri, İslam'ı kabul edince Hz. Peygamber onlardan İslam'ı yaymasına yardımcı olmalarını istedi.
Bu kabile mensupları, İslam sayesinde iki kabile arasında yıllardır süren düşmanlığın ortadan kalkacağını, birlik ve beraberliğin yeniden doğacağını ümit ettiklerini söyleyip kabilelerine İslam'ı anlatacaklarını söylediler. Hz. Peygamber ile ertesi yıl buluşmaya dair söz verdiler.
Ertesi yıl birçok kişi İslam'ı kabul etmiş olarak Medine'ye geldi. "Hiçbir şeyi Allah'a eş koşmayacaklarına, hırsızlık ve zina yapmayacaklarına, çocuklarını öldürmeyeceklerine, birbirlerine iftira etmeyeceklerine, emirlerine uyacaklarına" dair Hz. Peygamber'e söz verdiler ve ona biat ettiler.
Nübüvvetin on üçüncü senesinde, Medineli ileri gelenler Peygamber Efendimizi Yesrib'e davet ederek onu ve diğer Müslümanların canlarını, mallarını, çocuklarını koruyacaklarına dair söz verdiler.
Medinelilerin verdiği bu sözden sonra, Mekke'de inanmayan insanların Müslümanlara olan eziyeti dayanılmaz bir noktaya gelince Peygamber Efendimiz ashabına Yesrib'e hicret için izin verdi. Aynı yıl Peygamber Efendimiz de Medine'ye göç etti.
Hicretten sonra Peygamber Efendimiz, Müslümanların ibadet edebilmesi için Mescid-i Nebevî'nin inşa ettirdi ve ardından yerli Müslümanlarla hicret eden Müslümanlar arasında kardeşlik bağı kurdu. Bu sayede Müslümanlar arasında birlik sağlandı.