Allah kimleri sever?
İnsana hasredilen en önemli duygu olan sevgi, kişinin hem dünya hem de ahiret hayatı için vazgeçilmez bir noktada durur. Her Müslüman evvela Allah Teala'yı, Resulullah'ı ve çevresini severek olumlu bir tablo çizer. Bu sevgi kişinin dünya ve ahiretine yaptığı en güzel yatırımdır. Peki, Allah Teala hangi kulları sever? Bu sorunun cevabını hayat rehberimiz Kur'an-ı Kerim'deki ayetlerde aradık. İşte, ayetlerle Allah kimleri sever sorusunun cevabı...
Sana kadınların âdet dönemi hakkında soru soruyorlar. De ki: O sıkıntılı bir haldir. Bu sebeple âdet günlerinde kadınlardan ayrı durun, temizlenmedikçe onlarla cinsel ilişkide bulunmayın. İyice temizlendiklerinde onlara Allah'ın emrettiği şekilde yaklaşın. Allah çok tövbe edenleri sever ve içi dışı temiz olanları sever.
Bakara Suresi 222. Ayet
Bakara Suresi 222. Ayet Tefsiri
◾Medine'de yaşayan müslümanların yahudilerle yakın ilişkileri vardı ve bazı örf ve âdetlerinde Medineliler'in tamamı veya bazı kabileler onlardan etkilenmiş bulunuyorlardı. Bunlardan biri de aybaşı hallerinde kadınlarla ilişki meselesi idi. Yahudiler Tevrat hükümlerine uyarak ay halindeki kadınları pis sayarlar, onlardan her mânada uzak dururlardı. Âdet geçiren kadına dokunan hatta onun yatağında yatan, minderinde oturan kimseleri bile pis sayarlar, yıkanmaları gerektiğine inanırlardı (Levililer, 15). Yahudilerin tesirinde kalan bazı kabileler de âdet halindeki kadınlara buna yakın bir şekilde davranıyorlardı.
Hayır, öyle değil! Her kim ahdine vefa gösterir ve günah işlemekten sakınırsa, bilsin ki Allah o sakınanları sever.
Âl-i İmrân Suresi 76. Ayet
Âl-i İmrân Suresi 76. Ayet Tefsiri
◾Bu âyetin "… her kim ahdine vefa gösterirse…" şeklinde çevrilen kısma, sonraki âyetle bağ kurularak "her kim Allah'a verdiği sözü yerine getirirse" şeklinde mâna vermek de mümkündür. Nîsâbûrî, âyetin sonunda "Allah o sakınanları sever" denmekle yetinilmesini şöyle açıklar: Vefa ve takvâ bütün erdemlerin temelidir. Her müttaki ahde vefalıdır, fakat aksi daima geçerli değildir. Bu sebeple takvâ sahiplerinin Allah'ın sevgisine mazhar olacaklarına değinilmekle yetinilmiştir.
Tefsirin devamını okumak için tıklayın
Allah, din konusunda sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlarla iyi ilişkiler içinde olmanızı ve onlara adaletli davranmanızı yasaklamaz. Allah adaletli olanları elbette sever.
Mümtehine Suresi 8. Ayet
Mümtehine Suresi 8. Ayet Tefsiri
◾Belki de Allah sizinle onlardan düşmanınız olan kimseler arasında (karşılıklı) bir dostluk meydana getirecektir. Allah kādirdir. Allah bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.7 Allah, din konusunda sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlarla iyi ilişkiler içinde olmanızı ve onlara adaletli davranmanızı yasaklamaz. Allah adaletli olanları elbette sever.8 Allah ancak, din konusunda sizinle savaşmış, sizi yurtlarınızdan çıkarmış ve çıkarılmanıza yardım etmiş olanlarla dostluk kurmanızı yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte bunlar kendilerine yazık etmişlerdir.
Allah yolunda harcama yapın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin, kuşkusuz Allah iyilik edenleri sever.
Bakara Suresi 195. Ayet
Bakara Suresi 195. Ayet Tefsiri
◾Konumuz olan âyetlerin içeriği dikkate alındığında, "Allah yolunda harcama yapmak", öncelikle savaş masraflarını karşılamayı, ülkenin savunulması için gerekli olan maddî fedakârlıklarda bulunmayı ifade eder. Ancak nüzûl sebebinin belirli olması âyetin hükmünü o sebeple sınırlamayı gerektirmez. Buna göre âyet, insanın sahip olduğu maddî imkânlardan kendine Allah'ın hoşnutluğunu ve âhiret mutluluğunu kazandıracak hayır yollarına harcamada bulunmasını, Kur'ânî kavramla infakta bulunmasını emretmektedir.
Nice peygamber vardır ki onunla birlikte birçok Allah erleri savaştılar. Allah yolunda başlarına gelenlerden ötürü gevşemediler, yılmadılar, boyun eğmediler. Allah, sabredenleri sever.
Âl-i İmrân Suresi 146. Ayet
Âl-i İmrân Suresi 146. Ayet Tefsiri
◾"Allah erleri" diye çevirdiğimiz ribbiyyûn kelimesi "rabbe mensup" anlamına gelen "ribbî" kelimesinin çoğulu olup "Allah'a kulluk edenler, O'nun dinine uyanlar" demektir. Bu mânada rabbânî kelimesiyle eş anlamlı olup "peygamberlere uyanlar, peygamberlerin talebeleri" anlamında kullanılmıştır. Bundan başka "öncekiler" diye açıklandığı gibi, "ribbe" kelimesine nisbet edilerek "cemaat" anlamında da tefsir edilmiştir. Her iki kelimeyi de genişçe tahlil eden Elmalılı, ribbiyyûnu cemaat anlamına gelen "ribb"e nisbet ederek "eğitim görmüş cemaat", rabbâniyyûnu ise "eğitici anlamına" gelen rab ismine nisbetle "bunları eğitip öğretecek yüksek seviyeye ulaşmış kimseler" olarak tefsir etmenin daha uygun olacağı kanaatindedir (II, 1197; rabbânî hakkında bilgi için bk. Âl-i İmrân 3/79-80).