Çamlıca Camii’nin sırları
Yakın geçmişte "altı minareli cami" denildiğinde, her birimizin aklına ilk olarak, İstanbul'un "mavi incisi" Sultan Ahmet Camii geliyordu. Artık, İstanbul'da bu kavramı karşılayan bir cami daha var. Tüm heybetiyle altı minarenin birden gökyüzüne yükseldiği ve İstanbul'un neredeyse her yerinden görünen Büyük Çamlıca Camii de altı minareli camilerimizden biri. Peki, Türkiye'de kaç tane altı minareli cami bulunuyor? Külliye şeklinde tasarlanan Çamlıca Camii'nin sırları neler? Fikriyat olarak sizler için derledik.
İstanbul'un en nadide eserlerinden biri olan ve bir semte adını veren Sultan Ahmet Camii, I. Ahmet tarafından 17'inci yüzyılda, Mimar Sinan'ın yetiştirdiği öğrencilerden Sedefkâr Mehmet Ağa'ya yaptırıldı. Duvarları 21 bin adet mavi renkli göz alıcı İznik Çinileriyle bezenen cami, dünyada Mavi Camii olarak da biliniyor.
Sultan Ahmet Camii, Türkiye'nin altı minareli ilk ve tek selatin (Osmanlı sultanları ve ailesi tarafından yaptırılan sultan camileri) camisi olma özelliğine sahip.
Altı minareli olması hakkında çeşitli rivayetler bulunuyor. Bunlardan bir tanesi, mimar Sedefkâr Mehmet Ağa'nın, dönemin padişahı I. Ahmet'in "altın" minareli cami isteğini "altı" minareli anladığı; bu nedenle camiye altı minare yaptığı yönünde.
Minarelerin dördünde üç, ikisinde iki olmak üzere, toplam 16 şerefenin bulunması da, I. Ahmed'in Osmanlı'nın 16'ıncı hükümdarı olduğunu gösteriyor. Osmanlı tarihine göre, Sultan I. Ahmet 14'üncü padişah. Bu farklılık, Yıldırım Bayezid'in iki oğlu Emir Süleyman ve Musa Çelebi'nin Fetret Devri'nde tahta geçmedikleri halde padişah sayılmasından kaynaklanıyor.
Evliya Çelebi, meşhur seyahatnamesinde Sultan Ahmet Camii'nden, "mukaddes gecelerde altı minare 12 bin lambayla aydınlatıldığında, tutuşmuş yanan servi ağaçlarına benziyor" diye bahseder.
Sultan Ahmet Camii'nin dışında, tüm heybetiyle altı minarenin birden gökyüzüne yükseldiği başka camiler de var.
Türkiye'deki altı minareli camilerden biri, Mersin'deki külliye özelliği taşıyan Hz. Mikdat Camii. Daha çok "Muğdat Camii" olarak bilinen bu caminin temeli, 1987'de atıldı ve 1992'de ibadete açıldı.
O günkü şartlarda, Mersin'in ihtiyacını büyük ölçüde karşılayan bu caminin, zamanla yetersiz kaldığı fark edildi. Yapıya 1999 yılında bin kişilik daha ilave yapıldı ve var olan dört minaresinin yanına iki minare daha eklendi.
Uzunlukları 91 metre olan, üçer şerefeli altı minaresi olan bu caminin, toplam iç cemaat kapasitesi ise, 6 bin kişi. Batı ve arka kısımdaki dış revaklarla birlikte bu kapasite, 10 bin kişiye kadar çıkıyor.
Mimaride Selçuklu ve Osmanlı sanatının izleri görülüyor. Ayrıca, konferans salonu, kütüphane, aşevi, misafirhane, sağlık ocağı ve diğer birimleriyle külliye özelliği taşıyor.