İrfan ve ahlakı temellendiren eser: Ahmediyye
Bazı eserler asırlar boyunca milletimizi beslemiş, bu toprakların irfan ve ahlak anlayışını temellendirmişlerdir. Bu kitaplardan birisi de asıl adı "Pend-i Mürşid" olan ama zamanla Ahmediyye olarak şöhret bulmuş eserdir. Şair Ahmed Mürşidi'nin manzum usulle kaleme aldığı eser, halkı nasihat ile güzel ahlak, edep ve doğruluk yönünde eğitici nitelikteki manzum bir eserdir. Prof. Dr. İsmail Güleç ile Ahmediyye'ye dair kapsamlı bir mülakat yaptık.
Soru: Ahmediyye neden bizim için önemli?
Prof. Dr. İsmail Güleç:
Halkımızın irfanının ve ahlak anlayışını temellendirdiği için önemli.
Soru: Neden Ahmediyye?
Prof. Dr. İsmail Güleç:
Pend-i Mürşid adı da var ama Ahmediyye olarak şöhret bulmuş. Kanaatimce iki nedeni var. İlki müellifin adının Ahmed olması. İkincisi de Hz. Peygamber'in adının da Ahmed olması. Muhammediye tarzında da yazılınca akla Ahmediye isminden başka bir isim gelmiyor.
Soru: Ahmediyye konusu nedir?
Prof. Dr. İsmail Güleç:
XVIII. yüzyıl şairlerinden Ahmed Mürşidî'nin (ö. 1761) 1736-37 yılında kaleme aldığı Ahmediye adıyla meşhur olan Pendnâme mesnevisi, halkı nasihat ile güzel ahlak, edep ve doğruluk yönünde eğitici nitelikteki manzum bir eserdir. Bu özelliği ile Türk eğitim tarihinde önemli bir yere sahiptir. Eser, Pend-i Mürşid ismiyle de tanınır. Bu mesnevisinde şair, dinî, ahlakî ve tasavvufî konuların yanı sıra sosyal meseleleri de işlemiştir.
Soru: Ahmediyye müellifi kimdir?
Prof. Dr. İsmail Güleç:
1688-1689 yılında Diyarbakır'da doğan şair Ahmed Mürşidî küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş, yetim ve öksüz olarak büyümüştür. Döneminde iyi bir eğitim aldığı anlaşılan Ahmed Mürşidî, Uşşakî şeyhidir. Diyarbakır'da halkı irşatla meşgul oldu ve büyük itibar gördü. Yûsuf u Züleyha ismiyle bir mesnevi sahibi olan şair, Ahmed Mürşidî, Âmidî gibi isimler ve mahlaslar kullanmıştır. Ayrıca kaynaklarda adı geçen Mevlîd-i Nebî, Kelime-i Şehâdet Şerhi ve Kıssa-i Eyyüp Peygamber adlı risaleleri de vardır. Hayatının son dönemlerini geçirdiği Diyarbakır'a bağlı Alipınarı köyünde 1760-61 yılında vefat etti.
Prof. Dr. İsmail Güleç:
Ahmed Mürşidî'nin nasıl biri olduğunu anlatmak için Bağdad'dan Diyarbakır'a neden göç ettiğine bakmak kafi. Bir kedi çok rahatsız edermiş. O da kediyi kovacağına onu yerinden etmemek için kendisi taşınmış. Derken peşinden kedi Diyarbakır'a gelmiş. Onu birilerinden tekrar Bağdad'a göndermiş ve bu kedi benim idi, ben onu Bağdad'a sürgüne gönderdim, bırakmayın, diye bir not yazıp boynuna asmış. Kedi Mardin taraflarında kaçar, vali kediyi yakalar, boynundaki notu okur ve altına "siz sürgüne gönderdiniz ancak burada genel af çıktı, lütfen kedinizi tekrar kabul edin," notunu yazar. Şeyh de kedisiyle birlikte yaşar.
Soru: Ahmediyye nasıl bir eser?
Prof. Dr. İsmail Güleç:
Anlaşılır ve sade bir dili var. Türkçe kelimelere daha çok yer vermeye ve görüşlerini âyet, hadis, atasözü ve deyimlerle desteklemeye gayret etmiştir. Âyet ve hadis metinlerinden metni zorlaştıracak lafzî iktibaslardan kaçınmış, onların anlamlarından istifade etmiştir. İşlediği her konuyu, kolayca anlaşılmasını temin etmek için bir hikâye ile zenginleştirmiştir. Yaklaşık 9000 bin beyitlik eser aruzun ritimli vezinlerinden "fâilâtün fâilâtün fâilün" ve "mefâîlün mefâîlün feûlün" kalıbıyla mesnevi nazım biçiminde yazılmış. Bunun sebebi kolay okunması ve dinleyiciler takip edilmesi.