İyilik ve hayırda yarışmak ile ilgili hadisler
Huzurlu bir toplum birbirini seven ve birbirine karşı hayırda yarışan insanlardan meydana gelir. Ayet ve hadislerde Müslümanlara iyiliğin emredilmesi ve kötülükten menedilmesi öğütlenir. Öyle ki yüce Allah şöyle buyurur: "(Ey müminler!) Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir." Peki, hayırlı işlerde acele etmek doğru mu? Allah'ın razı olacağı ve bize sevap kazandıracak amel nedir? Hayırlı işlere nasıl koşulmalıdır? Sizler için Peygamber Efendimizin hayırda yarışma ile ilgili hadis-i şerifleri derledik.
Giriş Tarihi: 03.04.2020
09:12
Güncelleme Tarihi: 03.04.2020
09:40
Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir.
(Bakara Suresi, 273. ayet)
Sehl b. Sa'd (ra) anlatıyor: Resûlullah'a içecek bir şey getirilmişti, ondan içti. (Bu sırada) sağında bir genç ve solunda da ihtiyarlar oturuyordu. Resulüler gence, (elindeki içecek kabını göstererek): "Bunu büyüklere verebilir miyim?" diye sordu. Genç: "Hayır, vallahi olmaz yâ Resûlallah; sizin peşinizden aynı kaptan içme imtiyazını kimseye veremem." dedi. Peygamber de kabı delikanlının eline verdi.
(Buhârî, Mezâlim, 12; Müslim, Eşribe, 127)
Ebû Hüreyre'den (ra) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Bir gün Eyyûb (as) çıplak vaziyette yıkanırken altın (sarısı) çekirgeler üzerine serpildi. Eyyûb (as) elbisesini açarak onları toplamaya çalıştı. Bunun üzerine Allah Teâlâ: "Ey Eyyûb, ben sana bu gördüklerinden daha fazlasını vermedim mi?" diye seslendi. Eyyûb (as): "Şanına yemin olsun ki, evet verdin, ancak senin (lütuf ve) bereketinden müstağni değilim." dedi.
(Buhârî, Gusül, 20)
Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor: Bir gün Hz. Peygamber'in huzuruna bir adam gelerek: "Açlıktan takatim kesildi." dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem, eşlerinden birine haber gönderdi. O da: "Seni Hak Peygamber olarak gönderene yemin ederim ki, sudan başka bir şeyim yok." dedi. Sonra bir diğerine haber gönderdi. O da evvelki gibi cevap verdi, hanımları hepsi benzer cevabı verdiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Bu gece bu adamı kim misafir edecek." buyurdu. Ensardan biri: "Yâ Resûlallah, ben misafir ederim." dedi, onu alıp evine götürdü ve hanımına: "Peygamberin misafirine yemek hazırla." dedi.
Diğer rivayete göre eşine: "Yiyecek bir şeyler var mı?" dedi. "Hayır, yalnızca çocukların yiyeceği şu kadar bir şey var." dedi. "Öyle ise onları bir şeylerle avut, akşam yemeği isterlerse onları uyut. Misafirimiz eve girince kandili söndür; ona, kendimiz de yiyormuş gibi yapalım." dedi. Sofraya oturdular. Misafir karnını doyurdu, onlar geceyi aç geçirdiler. Sabah olunca ev sahibi Hz. Peygambere gitti. Resûlullah kendisine: "Bu gece misafiriniz için yaptığınız, Allah'ın hoşuna gitti." dedi.
(Müslim, Eşribe, 172; Buhârî, Menâkıbü'l-ensâr, 10)
Ebû Hüreyre'den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur: İki kişinin yemeği üç kişiye, üç kişinin yemeği de dört kişiye yeter.
(Buhârî, Et'ime, 11; Müslim, Eşribe, 178)