Kur’an-ı Kerim'e göre insanın musibetlere karşı tutumu
Bir Müslüman'ın hayatı her zaman güllük gülistanlık olmaz çünkü o, her zaman keyif ve sefa içinde olamayacağını bilir. İmtihan için gönderildiğimiz dünyada elbette pek çok şey ile sınanacağız. Bu musibetler kişiden kişiye göre değişir. Kimi savaşın içinde kalır, kimisi evladıyla sınanır kimi de daha başka bir şey ile imtihana tâbi tutulur. Bu husus ile alakalı Kur'n-ı Kerim'de pek çok ayet bulunmakta. İşte, Kur'an-ı Kerim'e göre insanın musibetler karşı tutumu...
🔸 İnsanoğlu dünyada var olduğu günden itibaren hayatın pek çok zorluğuyla karşılaşmıştır. Burası ilahi bir imtihan yeridir, kişi daima bunun bilincinde olmalı ve ona göre hareket etmeli.
🔸 Bizler musibetlerle karşılaştığımızda gerek inancımız gerek de psikolojimiz gereği farklı tutumlar sergilemekteyiz. Belki bu durum karşısında yazılı bir kural yok ancak dinimizin söylediği şekilde musibetleri karşılamayı bilmeliyiz.
🔸 Bu kısımda şunu da belirtmek gerek, kafirler ile müminlerin "bir musibet ile karşılaştıklarında sergiledikleri tavırlar" çok farklıdır. Mü'minler bir felaket ile yüz yüze kaldıklarda; sabır, dua, tevekkül, ders çıkarma yani ibaret alma gibi Müslüman'a yakışır şekilde davranmalıdır.
🔸 Müslümanlar bu şekilde davranırken kafirler ise inkar ederler ve nankör bir tavır sergilerler. Yine musibet karşısında "şundan ya da şu kişiden ötürü böyle oldu" demek de Müslümanca bir tavır değildir.
🔸 Fıtri olarak rahatına düşkün bir canlı olan insan, bir musibet ile karşılaştığında yüce Allah'a (CC) dua ve niyazda bulunur, günahlarının affını ister. Ancak durum tersine döndüğü an, kişi eski davranışlarına tekrar yönelebilir.
🔸 İşte bu döngü içinde, Rabbimiz bizlere uyarı mahiyetinde sıkıntılar verebilir. Bu musibetler; savaş, şiddet, ölüm gibi insanların kolay kaldıramayacağı durumlar olabilmekte. Burada önemli olan kulun Rabbi'ne karşı olan bağlılığı ve güvenidir.
🔸 Müslüman'ın başına gelen musibetlerde çıkarması gereken dersler bulunur, birincisi "sabır" ne demek evvela bunu öğrenmesi gerekir. Aşağıdaki hadis-i şerifte buna en güzel örnektir.
Peygamber Efendimiz (SAV) bir gün, çocuğunun kabri başında feryat eden bir kadına rastladı. Acılı anneye, "Allah'a isyan etmekten sakın ve sabret!" diyerek nasihatte bulundu. Üzüntüsünden Allah Resûlü'nü tanıyamayan kadın, "Bana karışma! Benim başıma gelen senin başına gelmedi ki!" deyiverdi. Bir müddet sonra kendisine nasihat edenin Resûl-i Ekrem olduğunu anlayınca Peygamberimizin huzuruna gelerek özrünü beyan etti. Bunun üzerine Rahmet Elçisi (SAV), şu özlü tavsiyede bulundu: "Gerçek sabır, musibetin geldiği ilk anda gösterilen sabırdır."
(Buhârî, Cenâiz,31)
🔸 Kur'an-ı Kerim'de Müslümanların musibetlere karşı nasıl davranacağını anlatan sureler bulunmakta; En'am 32, A'râf 7, Ra'd 13, Ankebût 64. Şûrâ suresi 30. ayeti ise yukarıda bahsi geçen konuyu tasdikler. "Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar."
TEFSİRİ
🔸 Musibet kelimesi "istenmeyen, kötü durumlar, felâketler" anlamına gelir. İnsanın başına gelen her musibetin kendi yapıp ettikleri yüzünden olduğu belirtilirken, gerek evrendeki fiziksel ve sosyal yasaları görmezden gelmesi ve gerekli önlemleri almaması, gerekse Allah'a isyan teşkil eden davranışlarda bulunması sebebiyle dünyada karşılaştığı sıkıntı, acı ve felâketlerin kendi kusurunun bir sonucu olduğuna dikkat etmesi istenmektedir. Fakat başka âyetlerde hatırlatıldığı üzere bütün insanlar kusurlarının tamamından dolayı dünyada bire bir cezalandırılmış olsa dünya altüst olurdu; işte âyetin devamında yüce Allah'ın bunların birçoğunu affettiği, başka bazı âyetlerde de nihaî hüküm ve cezanın âhirete ertelendiği ifade edilmiştir.