Ticari hayata dair en çok sorulan 15 dini soru
İslam'da insanların imkan ve kabiliyetlerine göre çalışıp kazanmaları, gerekli iş birliğini sağlamaları, ihtiyaçları doğrultusunda harcama yapmaları tabii karşılanır. Fakat bu konuda bazı temel ölçü ve ilkeler getirilerek ticaret hayatının düzen ve güven içinde, suistimalden uzak olarak işlemesine yardımcı olmak istenir. Peki, ticarette kâr haddi var mıdır? Altının borç verilmesi caiz midir? Bir borcun EFT ve havale gibi yollarla gönderilmesi karşılığında ücret ödenmesi caiz midir? Kredi kartı ile yapılan taksitli alışverişlerde fazla ücret ödenmesi caiz midir? Kredi kartı ile yapılan alışverişlerde bankanın iş yeri sahiplerinden komisyon alması faiz olur mu?
Giriş Tarihi: 11.05.2020
09:05
Güncelleme Tarihi: 11.05.2020
09:34
Ticarette kâr haddi var mıdır?
İslam dini, alım satım akitlerinde kesin bir kâr haddi koymamış, bunu piyasa şartlarına bırakmıştır. Konuyla ilgili olarak Peygamber Efendimiz fiyatlar artmaya başladığında kendisinden bu duruma müdahale etmesi istendiğinde şöyle buyurmuştur:
"Şüphe yok ki, fiyatları tayin eden, darlık ve bolluk veren, rızıklandıran ancak Allah'tır. Ben sizden herhangi birinin malına ve canına yapmış olduğum bir haksızlık sebebiyle o kimsenin hakkını benden ister olduğu hâlde, Rabbime kavuşmak istemem." (Ebû Dâvud, İcâre, 15; Tirmizî, Bûyû' 73)
Ayrıca Hz. Peygamber'in kendisine kurbanlık bir koyun satın alması için para verdiği Hakîm b. Hizâm'ın bir dinara satın aldığı koyunu iki dinara satıp, sonra bir dinara bir koyun satın almasını (diğer bir rivayette bir dinara satın aldığı iki koyundan birisini bir dinara satmasını) kınamamış, üstelik ona hayır duada bulunmuştur. (Ebû Dâvûd, Büyû', 28; Tirmizî, Büyû', 34)
Fakihler de bundan hareketle kâr haddinin eşyadan eşyaya fark edebileceğini, bu sebeple de kesin bir takdir yapılamayacağını söylemişlerdir. (Kâsânî, Bedâi', V, 129) Bununla birlikte piyasada suistimaller olduğu, karaborsacıların devreye girerek halkı mağdur ettikleri, özellikle halkın zaruri ihtiyaçları sayılabilecek mallarda aşırı fiyat artışları yaşandığı durumlarda, kamu otoritesinin fiyatlara müdahale etme (narh koyma) yetkisi vardır. Aşırı fiyatın tespitinde ise bilirkişilerin günün piyasa şartları içerisindeki belirlemeleri esas alınır.
İslam uygarlığında ticaret nasıl yapılırdı?
Bir malın taksitli olarak birden fazla fiyatla satışa sunulması caiz midir?
Bir malın taksit sayısına göre, farklı fiyatlarla satışa sunulması caizdir. Mesela bir mal, peşin fiyatı bin liradan, altı ay vadeli fiyatı bin beş yüz liradan, bir yıl vadeli fiyatı da iki bin liradan olmak üzere değişik fiyat seçenekleriyle satışa sunulsa, müşteri de bu seçeneklerden birini tercih edip kabul etse yapılan bu alışveriş caiz olur.
Zira bu uygulamada satıcı, pazarlık sırasında peşin ya da farklı vadelere göre değişik ödeme seçenekleri ile malın fiyatını belirlemekte, alıcı da bunlardan birisini tercih edip kabul etmektedir. Böylece akit esnasında malın fiyatı taraflarca kesin olarak belirlenmiş olmaktadır. Ancak, alıcı seçeneklerden birisini seçip kabul etmeden, "tamam aldım" der ve bu şekilde birbirlerinden ayrılırlarsa, akitte fiyat belirlenmediği için bu satış fasit olur. (Serahsî, el-Mebsût, XIII, 7, 8; İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, VII, 45)
İslam'a göre hangi satışlar caizdir?
Satıcı, içinde belirli bir müddet ücretsiz oturması şartıyla evini satabilir mi?
Akdin gereklerinden satış akdine uygun düşmeyen, örf hâline gelmemiş olan ve taraflardan birine yarar sağlayan bir şeyin akit esnasında şart koşulması, Hanefilere göre sahih olmadığı için bu şekilde yapılan bir alışveriş akdi fasit (bozulmuş) olur (Merğînânî, el-Hidâye, V, 123)
Mâlikî ve Hanbelîlere göre ise, akdin gereği olmayan, ancak akdin gereklerine de aykırı düşmeyen bir şeyin şart koşulması caizdir. (İbn Rüşd, Bidâyetü'l-müctehid, III, 178-179; İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 166)
Çünkü Resûlullah, bir sefer esnasında Hz. Cabir'den devesini satın almak istemiş, o da, Medine'ye kadar binmesi şartıyla satabileceğini söyleyince Resûlullah bu şartı kabul ederek deveyi satın almıştır. (Müslim, Müsâkât, 113)
Buna göre satıcının, içinde bir müddet ücretsiz oturması şartıyla evini satması, Mâlikî ve Hanbelîlere göre sahihtir. Bu hükmün günümüzde hayli yaygın olması hasebiyle artık örf hâline geldiği yorumuyla Hanefîlerin yaklaşımına da aykırı olmadığı söylenebilir.
Henüz olgunlaşmamış sebze ve meyvenin satışı caiz midir?
İslam âlimleri, Hz. Peygamber'in, meyvesi olgunlaşıncaya kadar hurmanın ve aynı zamanda dânesi beyazlaşıp afetten emin oluncaya kadar da ekin satışını yasaklamasını gerekçe göstererek henüz olgunlaşmamış , kendisinden insan yiyeceği veya yem olarak yararlanılacak durumda olmayan sebze ve meyvelerin satışını caiz görmemişlerdir.
İnsanlar için yiyecek, hayvanlar için de yem olarak kullanılabilecek durumda olan sebze ve meyvelere gelince; bunların henüz olgunlaşmadan satışı caizdir. Zira bu durumdaki sebze ve meyveler, kendilerinden yararlanılan ve değer taşıyan bir mal olarak kabul edilir. (Mevsılî, el-İhtiyâr, II, 13)
Dini konularda en çok sorulan 10 soru 10 cevap
İcra yolu ile satışa sunulan malların satın alınması caiz midir?
Alacaklının hakkının korunması açısından borçlunun mallarının satılması gerekebilir. Peygamberimiz (sav) borcunu ödeyemeyen Muaz b. Cebel'in malını borcu karşılığında satmıştır. (Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübrâ, VI, 80)
Halife Hz. Ömer de hac yolunda ticaret yaparken iflas eden bir kimsenin kalan mallarının, alacaklıları arasında taksim edilmesine hükmetmiştir. (Muvattâ, Vasiyet, 8)
Piyasa değerinde veya ona yakın bir fiyatla satılan hacizli malları satın almakta bir sakınca yoktur . Ancak haczedilen mal, değerinin çok altında satılır ise Hanefilerden İbn Âbidîn akdin fasit olacağını (İbn Âbidin, Reddü'l-muhtâr, VII, 247), Şâfiî âlimlerden Nevevî ise geçerli olmakla birlikte bu malın satın alınmasının mekruh olacağını söylemişlerdir (Nevevî, Ravdatü't-tâlibîn, III, 420). Zira icradaki malların, değerinin çok altında satılması, borçlunun mağduriyetinden yararlanmak anlamına gelir.
Bu sebeple hacizli malı satın almak isteyen kimsenin fiyatlandırmayı mümkün mertebe borçlunun mağduriyetinden yararlanmak anlamına gelir. Bu sebeple hacizli malı satın almak isteyen kimsenin fiyatlandırmayı mümkün mertebe borçlunun mağduriyetini azaltacak şekilde gerçekleştirmesi hakkaniyete uygun olur.